"Müslümanlar arasında çok tartışılan konulardan birisi de, kadınların özel günlerinde (adet, hayz, aybaşı) ibadet edip edemeyeceği konusudur. Bu konularda düşünen, yorum ve tefsir yapanlar genelde erkekler olduğundan; yorumlarını da kendi menfaatleri ve bakış açıları doğrultusunda yapmışlardır. İlgili ayetlerin özüne inme yerine "Temizleninceye kadar ibadet edemez" deyip kesip atmışlardır. Acaba kadınlar bu durumlarda bütün ibadetleri yapamazlar mı?
İlgili ayetlerden: Bakara suresi 222 ayet, Sana kadınların ay halinden soruyorlar. De ki "O rahatsız edici (eza verici) bir durumdur; adet günlerinde kadınlardan geri durun, temizleninceye kadar cinsel ilişkiye girmeyin! Tamamen temizlendikleri zaman, onlarla Allah’ın emrettiği yerden ilişkiye girin. Muhakkak ki Allah, tövbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.’’
Ayette, kadınların özel günleri eza günleri olarak nitelendiriliyor. Bu günler kadınların hasta halidir. Grip, nezle, soğuk algınlığı gibi ayakta geçirilen hastalık halidir. Eziyet, sıkıntı, tiksinti, acı veren bir durumdur. Kanamanın olduğu yerde muhakkak acı, tiksinti, eziyet olması kaçınılmazdır. Yalnız bu hal kadınlar için pislik hali değildir. Tam tersi, kadınların sağlıklı olma halidir. Onun bütün salgı bezlerinin çalıştığı, ana olmaya hazır yumurta taşıdığı, üreme sistemine bağlı diğer organlarının da sağlam olduğunun belirtisidir. Kadınlarımız, kızlarımız için sevinilecek bir durumdur. Ay hali olduğunda değil, olamadığında doktor doktor dolaşılır. Şimdi böyle sağlıklı bir hal; nasıl pislik hali gibi düşünülür? Sonra Allah, Tevbe suresi 28. Ayette: "Ey iman edenler! Ancak müşrikler pisliktirler. Artık bu yıllardan sonra Mescid-i harama yaklaşmasınlar’’… demektedir.
Müşriklerin bu pislik durumu bile ulemanın çoğuna göre, maddi değil manevidir. Kestikleri de yenmez, Kabe’yi tavaf edemezler.
Sırası gelmişken "Hayzlı bir kadın Kabe’yi tavaf edebilir ve hacı olabilir mi?" sorusuna cevap arayalım. Yukarıda anlatılanların ışığında, özel haldeki bir kadın pislik halinde ve cünüp durumunda değildir. Genelde ayakta geçirilen hasta durumundadır. En fazla abdestsiz durumda mütalaa edilebilir. Fazlasını söylemek uygun değildir. Kadın dünyanın bir ucundan Hac farizasını yerine getirmek için Mescid-i Haram'a gelmiş; özel hal durumu oluşmuş, ertesi gün Arafat’a çıkıp farz olan tavafı, Kabe tavafını, Say’ı, sünnet olan şeytan taşlamaları yapacak, kurban kesecek. Hiç kimsenin o kadına "Sen burada ibadeti bırak" deme hakkı olamaz. Dese dese Allah der. O’nun ayetlerinde böyle bir hüküm yok.
Eşimle Hac'da bir akşam üzeri tavaf ederken özel durumunun oluştuğunu söyledi. "Kendini koruyabilir misin?" dedim. "Korurum" dedi. Ben de "Koru ve devam et" dedim. Tavafı tamamladık, ertesi günlerde sık sık abdest tazeleyerek tavaf yapmaya devam ettik. Bu özel durumlarda hasta olan kişi çok etkilenir, halsiz düşerse kendi isteği ile ibadet yapmayabilir. O kişiye bırakılmıştır. Başkasına değil. Sonra, Arafat’a çıktığımız gün tepemizde helikopterler dolaşıyordu. "Kim bunlar?" diye sordum. "Kraliyet Ailesi vakfeye durup hacı oluyorlar" dediler. Şimdi, Kraliyet Ailesi helikopterle 15 dakikalık yoldan gelip Arafat’ın üzerinde helikopterle vakfe yapıp hacı olacak, dünyanın öbür ucundan gelen kadın özel durumu oluştuğu için hacı olamayacak. Hangi akıl sahibi bunu izah edebilir?
Hayızlı bir kadın oruç tutabilir mi? Geleneksel kanı ve öğreti "tutamaz" şeklinde. Yukarıda da belirtildiği gibi hayızlı veya lohusa bir kadın hem maddi hem de manevi olarak pis değildir. Mümin biri pis olmaz, pislik taşımaz. Cünup olan erkek pis olmayacağı gibi. Erkeklerin sahurdan sonra uyku halinde ihtilam (cünup) olması orucu bozmaz. Kalkınca boy abdesti alarak oruca devam eder. Hayızlı kadının durumu da budur. Her gün yıkanamayacağına göre kendini iyi hissediyorsa, eza durumu oruç tutmasını maddi olarak etkilemiyorsa isterse orucunu tutar. Bu yetki tamamen kadının kendisine verilmiştir. Tutmadığı günler kadar gün daha sonra orucunu tutar. Hayızlı iken tuttuğu oruç kabuldür. Sakat veya şüpheli değildir. Şunu da belirtmekte fayda var. Bu yanlış anlayış yüzünden kadınlarımız oruçlarını tutmaya elverişli oldukları halde; yıllarca tutmamışlar, sonra da tutamamışlardır. Borçları ölünceye kadar kalmıştır. Demir tavında dövüldüğü gibi oruçta Ramazan ayında tutuluyor.
Kadınların bu özel hallerinin ibadete engel olduğu ile ilgili Kur-an'da bir hüküm yoktur. Kadın kendini koruyarak namaz da kılabilir. Yine yetki kendindedir. Ağrısı, sancısı ona eza verecek durumda ise namaz da kılmaz. Oruçtan farklı olarak namazın sonradan kaza etme durumu söz konusu değildir. Artık zamanımızda kadınlar özel hallerinde pet denilen özel kan toplayıp sızdırmayan gereçlerle kendilerini rahatlıkla koruyabilmektedirler. Sporun her çeşidini hayızlı iken yapan kızlarımız kadınlarımız; namaz, oruç, hac gibi ibadetleri de kendilerini iyi hissettikleri sürece yapabilirler. Allah’ın bir yasağı yok. Yasak sadece ve sadece cünup iken ibadet etmeye var.
Esas yasak kadınların adet günlerinde kadınlardan uzak durup; kesinlikle ilişkiye girmeme konusundadır. Üzülerek söyleyeyim, adet günlerinde kadınlara ibadeti yasak edenler; ilişkiye girmeme konusunda aynı hassasiyeti göstermemişlerdir. Bu konuda okuduğum yazılarda; erkekler kadına yaklaşmak için öyle sebepler yaratmışlar ki okusanız bana hak verirsiniz.
Kısaca, kadınların adet ve lohusa hallerinde ibadet yapamaması için Kur-an'da bir hüküm yoktur. İbadet yapıp yapmama tamamen kadının inisiyatifindedir. Kendini iyi hissederse ibadetini yapar, iyi hissetmese yapmaz. Kılmadığı namaz için kaza gerekmez. Tutmadığı oruç için gerekir. Hac ibadetinin zaten kazası olmaz."