Sayın Başbakan kısa bir süre önce benim amirimdi. İzleyenler bilirler, kendisi eleştiriye açık bir insan değildir; icraatına yöneltilen eleştirileri sanki Kırkpınar’da yağlı güreş müsabakasına çıkacakmış gibi “cüppeni çıkar, üniformanı çıkar, istifa et öyle gel” şeklinde cevaplarla geçiştirir.
Bu yüzden, sözlerini emir telakki ederek emekli oldum ve Milliyetçi Hareket Partisi'nden milletvekili adaylığı başvurusunda bulundum.
Aynen dediğini yaptım…
Türkiye, tarihinin en önemli ve bekli de “sonuncu” seçimini yapacak; bu yüzden seçmenlerin oy kullanırken ince eleyip sık dokuması, laf olsun diye değil, düşünerek oy kullanması gerekiyor.
Özellikle iktidar partisi seçmenlerinin konuşulanlar üzerinden değil, yapılanlar ve sonuçları üzerinden değerlendirme yapması ülke menfaati açısından önem taşıyor.
Seçimlerden sonra Türkiye çok radikal değişiklik talepleri ile karşı karşıya kalacak. Bu sebeple TBMM’deki AKP grubu Erdoğan için çok önemli, tek bir oy bile her şeyi etkileyebilir. Anayasal değişiklikler,başkanlık sistemi ve federasyon gibi Türkiye’nin geleceğinde sonu ne olacağı hiç belli olmayan hayati yapısal reformlar içerdiği için en ufak çatlak ses bile Tayyip Erdoğan ile birlikte AK Parti’nin de sonu demektir. Tayyip Erdoğan bunun farkında ve onun için “her şart ve koşulda” kendisine bağlı kalacağına inandığı insanlarla yola devam etmek niyetinde. Bu sebeple mevcut AK Parti grubunun önemli bir kısmı bir daha milletvekili olamayacak.
Peki, AKP’nin, yani Tayyip Erdoğan’ın üzerinde bu kadar önemle durduğu Başkanlık sistemi Türkiye için gerçekten çok mu gerekli?
Erdoğan’ın önünde Cumhurbaşkanı olabilme fırsatı dururken Başkan olma isteği nereden kaynaklanıyor?
Erdoğan’ın elinde Cumhuriyet tarihi boyunca hiç kimsenin sahip olamadığı büyük bir siyasi güç varken, “yapamadığı” bazı şeylerden şikâyet ederek “sistemin daha iyi işleyeceği” gerekçesi ile “Başkanlık” sistemine geçmek ve ülkeyi “federatif” bir yapıya sokmak nasıl bir taleptir?
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi ile ters orantılı bu talep, sonuç itibarı ile kimin talebidir? Bu taleplerin sahibi terör örgütü mensuplarının sırf AKP oy kaybetmesin diyerek seçim döneminde sözde “ateşkes” ilan edip sonra da göstermelik bir biçimde“bize saldıran olmazsa biz de kimseye saldırmayacağız” diyerek eylemsizlik adını verdikleri ateşkesi sonlandırması manidar değil mi?
Asla kabul edilmeyecek bu taleplere direnecek ulusal güçlerin, bizzat onların bir parçası gibi gözüken “fabrikatörün” dezenformasyonu sonucu hapishanelerde sürünüyor olması tesadüf mü?
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’a, “seçimlerden sonra yapacağın Anayasal değişiklikleri madde madde halka açıkla” talebi laf olsun diye söylenen bir söz değildir.
Halkın bu talebe kulak vermesi, veremiyorsa geçtiğimiz Anayasa değişiklikleri sırasında kendisine vaat edilenlerle yapılanlar arasındaki farkı iyi düşünmesi gerekmektedir.
Türkiye “beka” sorunu ile karşı karşıyadır.
Vatan mevzu bahisse gerisi teferruattır.
Böyle bir ortamda milliyetçi olan herkesin elini taşın altına koyması şarttır.
Kalın sağlıcakla,