Ne haliniz varsa görün
HEM imam hatip taraftarlarına...
Hem de imam hatip karşıtlarına...
Şunu teklif ettim...
Hem de defalarca:
“Kapatın gitsin şu imam hatipleri... Mektep goygoyculuğu yapmayın... Önemli olan işlevi deyin... İşleve önem verin... İmam hatipleri kapatın ama anayasal hak olan din eğitimi ve öğretimini seçmeli olarak bütün okullara getirin... Mesele bitsin... Tartışma bitsin...”
* * *
Vallahi de billahi de...
Ne “imam-hatipçiler” milim yaklaşıyor bu öneriye...
Ne de “imam-hatip karşıtları”...
“İmam-hatipçiler” diyorlar ki:
“Kapattırmayız... Kazanılmış bir haktır imam-hatip... Çarpık da olsa biz bu sistemi sürdüreceğiz... Önünü açacağız bu okulların ve sistem kaldığı yerden devam edecek... Yolumuzdan dönmeyiz.”
Buna karşılık...
“İmam hatip karşıtları” diyorlar ki:
“Bütün okullara seçmeli din eğitimi gelirse, bütün okullar imam hatip gibi olur... Bu öneriyi asla benimsemeyiz... Hem imam hatipler kapatılmalı, hem de din eğitimi bütün okullara seçmeli olarak da olsa gelmemeli...”
* * *
Taraflar bu inadı sürdürdükçe...
Savaş devam ediyor.
Bir taraf, katsayıyı kaldırıyor, öbür taraf bunu bozuyor...
Aradan bir süre geçiyor...
Bir taraf yine katsayıyı kaldırıyor, öbür taraf yine bir yolunu bulup bunu bozuyor.
Bazen içimden...
“Ne haliniz varsa görün yahu... Yiyin birbirinizi” demek gelmiyor değil hani...
Ertuğrul Özkök’le İzmir’e gidiyoruz
ERTUĞRUL Özkök’ten bir teklif aldım.
Dedi ki:
“Gel seninle bir de İzmir yapalım... Ama bu sefer mihmandar benim... Sana İzmir’in gizli / açık güzelliklerini yaşatayım... Şöyle Kordon’a uzanalım... Kafelere falan girelim... İzmirlilerle muhabbet edelim... Dönüşte de izlenimlerimizi yazalım.”
Kabul ettim bu teklifi...
Ama bir şart koştum:
“İzmir’in varoşlarına da gideceğiz... O insanlara neden İzmir’e gelmek durumunda kaldıklarını da soracağız... İzmir’deki yaşamlarını, uyum sorunları falan dinleyeceğiz.”
Özkök hemen bu şartı kabul etti...
“Tabii ki... Varoşlara gitmeden olmaz...” dedi.
Kısacası...
Umre kadar kutsal olmayan ama eğlence dozu yüksek bir İzmir gezisi için zihinsel hazırlığımız tamamdır...
Birkaç gün sonra İzmir’deyiz...
İmam hatip şakaları
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan şöyle demiş:
“Ettekraru ahsen velev kane yüz seksen.”
Yani...
“Tekrar iyidir velev ki yüz seksen kere olsun.”
Bu yarı Arapça yarı Türkçe cümle, tipik bir imam hatip şakasıdır.
Arapça derslerinde hocalar çok kullanırdı bu cümleyi...
Başbakan Erdoğan da imam hatipten hatırlıyordur sanırım.
* * *
Böyle bilindik sözler çoktur.
Mesela:
“Kellim kellim la yenfa” bunlardan biridir.
Manası “Konuş konuş faydasız”dır.
İmam hatipte meslek dersi öğretmenlerinden sıkça işitmişliğimiz vardır bu cümleyi...
“Benim oğlum bina okur / Döner döner yine okur” da imam hatipte tembellik yapanlara söylenen meşhur atasözlerimizdendir.
“Bina”, geleneksel Arapça öğrenme seviyelerinden biridir. “Dönüp dönüp bina okumak”, o seviyeyi bir türlü geçememeğe işaret eder.
Hadi bir tanesini daha yazayım.
Ama bu biraz ağır hakaret sınıfına girebilir.
Cümle şu:
“Halak Allahu bakar / Fi suretil beşer”
Anlamı şu:
“Allah öküzü yarattı / İnsan suretinde.”
İmam hatipte öğrencisine “öküz” demek isteyen hocalar, Arapça bu kelamı ederlerdi...
Bilmem Başbakan Erdoğan, bu sonuncusu biliyor mudur?
İyi bayramlar
İKRAMIN tadını çıkarın...
Boşalmış şehrin keyfini çıkarın...
Aylaklığa övgüler yağdırın...
Bütün aile bir araya gelmenin, yani kavuşmanın sevincini yaşayın...
Dayanışmanın, insanın içini ferahlatan yönlerine teslim olun...
Kısacası...
Güzel, çok güzel bir bayram yaşamanız dileğiyle...