"DARBE dönemlerinde darbeci iktidar sahiplerine yakın durma arzusu sonraki yıllarda siyasal olarak kendi eksenine yakın görülen siyasi aktörlerle iş birliğine dönüşmüştür.
12 Eylül 1980 darbesinden sonrası yaşanan yeniden sivilleşme süreci 90’lı yıllarda hız kazanmış ve sivil toplum örgütlerine olduğundan fazla önem verilmiştir. Bu durum, STK yönetici kadrolarının kurumları siyasete atlama tahtası olarak görmeleri ve güç devşirme alanı olarak değerlendirmelerine yolaçmıştır. Sivil toplum örgütleri, toplumun çeşitli sorunlarına çözüm bulmak, farkındalık oluşturmak ve insanların katılımını sağlamak amacıyla faaliyet gösteren kuruluşlardır. Halkın haklı taleplerini ilgili yerlere, siyasi partilerin arka bahçesi olmayan, hukukun üstünlüğüne inanan, temel hak ve özgürlüklere saygı duyan, evrensel değerler çerçevesinde devletin bütünlüğünü bozacak ayrımcılığa girmeyen STK’lar taşıyabilecektir.
Türkiye’de faaliyet gösteren STK’ların en önemli sorun alanı yöneticilerinin yürüttükleri faaliyetler sonucunda elde ettiği birikimleri, siyasete giden yolda kullanacakları bir vasıta olarak görmesi ve siyasal bir beklenti içerisine girmesi konusudur. Türkiye’de faaliyet yürüten STK’ların en önemli sorun alanlarından bir diğeri de demokrasi eksikliğidir.
STK’ların gönüllüleri arasında siyasete girmek isteyenler olabilir, hatta STK tecrübesi sayesinde daha üretken ve insan ilişkilerinde daha başarılı olmaları ihtimal dahilinde olan gönüllüler ve yöneticiler siyasete önemli katkı sunacak durumda olabilirler fakat STK’lar birilerinin siyasi ikbal elde etmek için kullandığı bir araca dönüşmemelidir. Aksi durumda STK’lara duyulan güven de ortadan kalkacaktır.
STK’larla ilgili sözü fazla uzatmadan gelelim sadete...
Her seçim dönemi sonunda aynı çadır tiyatrosunu izliyoruz. Önünde "Çankırı" yazan sivil toplum kuruluşları, seçimler bitince "tabelası hariç" buharlaşıp gaz halinde atmosfere karışarak yok oluyorlar...
Çankırı adını işlerine geldikçe kullanmak dışında Çankırı’yla ilgileri bulunmayan ve Çankırı’ya zerre faydası dokunmayan bu STK’lar, her zaman yaptıkları gibi ufukta görünen yerel seçimler nedeniyle çok yakında katı hale dönüşerek yeniden sahalara inecekler...
'İstisnalar hariç' bilgi, beceri, vizyon yoksunu oluşumlara evrilen Çankırı STK’larının siyaset dışında hiçbir topa girmedikleri çok rahatsız edici bir gerçek…
Protokol masasında oturmaya ve bu durumu da sosyal medya hesaplarında afişe etmeye bayılan, bol keseden plaket dağıtmaktan başka bir üretimleri olmayan, Çankırı adına bir projeleri zaten hiçbir zaman bulunmayan bu 'dost-ahbap-çavuş' yapıları, Çankırı’nın sosyal problemleri için çözüm sunmak adına da yok hükmündeler.
Tüzüklerinde siyaset yapamayacağı çok açık yazılı olduğu halde STK’larını sorumsuzca tramplen olarak kullanan, "Biz Çankırılılar adına filancayı destekliyoruz! Ya da bizim adayımız falanca..." diyerek, burun deliklerine kadar siyasete batan aklı evveller sorsan Çankırı’ya hizmet ediyorlar!
Göçün doğal bir sonucu olarak özellikle İstanbul, Ankara ve bazı büyük kentimizde çok ciddi sayıda Çankırılı nüfusa sahibiz. Çankırılılar disiplinli ve güçlü organize olabilseler; Bu metropollerde çok rahat Çankırılı bir ismi Belediye Başkanı çıkartabilirler. Belediye Başkanı adayı çıkartmamız gereken metropollerde "küçük olsun, benim olsun..." zihniyetindeki cücük beyinliler belediye meclis üyeliği kapmak uğruna enerjimizi israf ederek bu şansı, her seçimde heba ediyorlar…
Bağımsız ve şeffaf olmamak, iletişimsizlik, kişisel çıkar peşinde koşmak, kurum içi demokrasi eksikliği, yönetici zaafları, kurumun başka amaçlara alet edilmesi ve diğer kuruluşlardan uzak durmak, STK’ların çalışmalarını hem sekteye, hem de başarısızlığa uğratmaktadır.
Yazacak çok şey var ama 10 Ağustos 2023 tarihinde yaptığımız habere bir tek STK’nın dahi tepki vermek yerine 3 maymunu oynaması aslında vahametinde veciz bir özeti!