Dedem Mehmet Akif’in, İstiklal Savaşı yıllarındaki hizmetleri arasında Kastamonu ve civarında yaptığı faaliyetlerin ayrı bir yeri vardır.
İstanbul’dan Anadolu’ya gemiyle gönderilen silahların ilk durağı İnebolu Limanı’dır. İnebolu Liman’ından alınan silahlar, kağnılarla, at arabalarıyla, atların ve eşeklerin sırtında Kastamonu’ya gelir, oradan Ilgaz Dağları aşılarak bin bir güçlükle Çankırı’ya ulaşırdı. Çankırı’da büyük kışlada toplanan bu cephaneler, Çankırılılar tarafından aynı vasıtalarla Kalecik üzerinden Ankara’ya ulaştırılırdı.
Silah sevkiyatının yapıldığı bu yol tarihe “İstiklal Yolu” olarak geçti şimdi. Dedemin Ankara’ya gelirken kullandığı yol da bu yoldur.
İnebolu, Kastamonu ve Çankırı yolunun İstiklal Savaşı’ndaki önemi düşünülürse, Dedemin bu bölgedeki halk üzerinde bilhassa durmasının sebebi daha iyi anlaşılır. Bu yolun kapanması halinde Ankara’ya ikmal yapılması imkânsız olurdu. Ama bugün çok öne çıkmayan bir de Çankırı ziyareti var. Çankırı’nın köylerine kadar gidip verdiği vaazlar var.
Mehmet Akif 4 Ekim 1920’de TBMM’ye başvurarak Kastamonu’ya gitmek için izin istiyor. 7 Ekim 1920’den itibaren 1,5 ay izinli sayılıyor.
Dedem yanında Çankırı (Kengırı) Mebusu Hacı Tevfik Bey, Binbaşı Halim Bey ile Kastamonu’ya doğru yola çıkmış. Kafileyi Kalecik ilçesi yakınlarında Çankırı Kafkas Topçu Alayı komutanı Yahya Bey karşılamış, Yahya Bey mücadele azmiyle dolu, heyecanlı bir kumandan. Dedem ve yanındakiler Yahya Beyin delaletiyle yol üzerinde bulunan bütün köylere uğrayarak, onları vaazlarıyla irşat edip, Milli Mücadeleye katılmaya davet ediyorlar.
Çankırı’da Kafkas Topçu Alayı’nın oluşu ve Çankırı’nın Kuvayı Milliye ruhu ile çalkalanması dedemi çok mutlu etmiştir. Dedemin Çankırı’da bulunduğu günlerde şehirdeki aktif sivil toplum örgütlerinden biri de Çankırı Müdafaayı Hukuk Teşkilatı’dır. Daha sonra kurulan “Çankırı Gençler
Mahfeli” (Kuruluşu 12 Temmuz 1920) Milli Mücadele boyunca Müdafaayı Hukuk Cemiyetine yardımcı olmuştur. Dedem, bu cemiyetlerin çalışmalarıyla yakından ilgilenmiştir.
15 Ekim 1920 Cuma günü Çankırı’nın en büyük camii olan ve halk arasında Büyük Camii olarak bilinen, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı Ulu Cami’de bir vaaz vermiştir(1).
"Muhterem Müslümanlar, Aziz Çankırılılar;
Allah’a hamd u senalar olsun. Aylardan beri Cuma namazını kılmak fırsatını Çankırı’da buldum. İstanbul ve civarında kılamadım. Çünkü o yörelerde kâfirlerin bayrağı dalgalanıyordu. O bayrağın altında kâfirin kölesi idik.
Rabbü’l-âlemin Müslümanlara köleliği haram kılmıştır. Kölenin Cuma namazı kabul değildir. Hürriyetinizi kazanacak sonra Cumaya koşacaksınız. Kâfirin bayrağı altında halifelik de kuru bir sözden ibarettir. Halifelik İslam bayrağı altında olur. Yoksa halife de bir köledir.
Allah’ın reddettiği bir haleftir. Öyleyse Müslüman için evvela hürriyet, sonra ibadet!
Aziz Çankırılılar, kâfirlerin köleliği kabul etmeyip hürriyet için cihat açan Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanınız ve ülkemizi yakıp yıkan, hamile kadınlarımızın karınlarını deşen, hiçbir günahı olmayan çocuklarımızı süngüleyip havada dolaştıran, kızlarımızın ve kadınlarımızın namuslarına tecavüz eden Yunan ordusunu ve onları destekleyen kâfirleri kovmadıkça ve eli kolu bağlı yörelerimizde İslam’ın bayrağını dalgalandırmadıkça sizlerin de ameli noksan kalır, ibadeti makbul olmaz. Köleliği kaldıran, ona cihat açan Kuvayı Milliye Ordusuna katılınız. Cennetin kapısı daima şehitlere ve gazilere açıktır. Her iki cihanda da Allah’ın makbul kulları şehitler ve gazilerdir."
(1) Dedem Mehmet Akif (Selma Argon - Ferda Argon) Timaş, 2016 s. 142, 143.