Balyoz davasında aralarında muvazzaf ve emekli askerlerin de bulunduğu 163 sanık hakkında tutuklama kararı çıkınca, tutuklanan askerlerin eşleri kendilerine uzatılan mikrofonlara “mağdur olduk, bu nasıl adalet, bu nasıl hukuk?” şeklinde sitayişlerde, sitemlerde ve şikâyetlerde bulunur hale geldiler…
Ne garip değil mi? İlk kez subay eşleri yollara dökülüyor, sokakları kapatıyor, kendi aralarında toplantılar yapıyor ve mağdur olduklarını dile getiriyorlar. Oysa şimdiye kadar hep tersi olurdu; başkaları mağdur olur ama bir türlü bunu dile getirmezlerdi; ya da getirirlerdi ama hiç faydası olmaz, feryatları, figanları havada asılı kalırdı.
Şimdi subay eşlerinin “mağdur olduk” diye sızlanmalarını görünce insanın “işte ilahi adalet” diyesi geliyor. Ya da keser döner sap döner tekerlemesi akla geliyor. 27 Mayıs’tan başlayan ve aradan geçen 50 yıllık süreçte mağdur olanlar hep başkalarıydı, hep sivillerdi, hep demokratlardı; darbelerin, muhtıraların, bildirilerin ardından sıkıntıya, derde, eziyetlere maruz kalanlar hep onlardı.
Bu kez “mağdur” filminin rolleri değişti. Darbe planları hazırladığı, ilk uygun fırsatta darbe yapmayı düşündüğü iddia edilen sivil-asker birçok kişi yargılanmaya başladı ve aralarında paşaların da bulunduğu yüzden fazla sanık tutuklandı. Mahkeme dışında bulunan sanık yakınları için bu tutuklama kararı şok etkisi yarattı haliyle. Nasıl yaratmasındı? Koca koca paşalar bile tutuklanmıştı. Cezaevlerine gönderilmişlerdi. Bu nasıl olabilirdi?
Şimdiye kadar hep “başkalarını” mağdur görmeye alışmış insanların bu defa kendilerinin “mağdur” olması hakikaten şok ediciydi.
Eh, artık aynaya bakma sırası kendilerine gelmiş oldu. 27 Mayıs’ın ardından Başkakan Adnan Menderes’e, idamına saatler kala prostat muayenesi yapan zihniyet… 12 Mart muhtırasının ardından Ziverbey Köşkü’nde işkence odaları tahsis eden zihniyet… 12 Eylül sonrası onbinlerce gencin hayatını karartan zihniyet… 28 Şubat’ın ardından onbinlerce mütedeyyin insanı mağdur eden zihniyet… Şimdi aynaya baksınlar ve “mağdur olmak” nasıl bir duyguymuş anlasınlar…
“Bu nasıl adalet, bu nasıl hukuk?” diye feryad ü figan edenler, yarım asırdır bu cümleleri kuran insanlara gülüp geçiyorlardı… Gün geldi, devran döndü, şimdi roller değişti. Ee, soralım o zaman: “Mağdur olmak nasıl bir şeymiş?”