Yıl 2002 parti kurdum, seçim kazandım, başbakan yapmadılar. Bir şiir uğruna tıktılar kodese. Mağdurem de mağdurem…
Neyse! İyi de prim yaptım, daha güçlü geçtim başa, hemi de iç güveysi olduğum yerden. Mesajımı da verdim bölgeye…
Bir zat çıktı karşıma, cumhurun seçtiğine olmaz mı takoz?! Sordum, dediler, ‘o cumhurun reisidir’. Neymiş efendim, anayasa, hukuk, adalet, eşitlik ve sair ve sair. Şikayet ettim cumhuruma, “ben neler neler yapcam da reisiniz engelliyor”. Mağdurem de mağdurem…
Bir de bizim peygamber ocağı bildiğimiz yerdekiler çıkmaz mı karşıma!!! Ben de dedim “beş vakit, din, diyanet ve sair ve sair” dinlemediler, anlamadılar. Delikli demiri gösterdiler. Mağdurem de mağdurem…
Neyse ki kendini bilen, yetişmiş, hak, hukuk, adalet, demokrasi diyen hakim, savcı, polis varmış (ne ara türedilerse), yetiştiler imdadıma. Bana delikli demir gösterenleri bi güzel temizledim meydandan.
“Bir de cumhurun reisi benden oldu mu tamamdır bu iş” dedim. Sağ olsunlar unutmadılar beni. 27 Nisan e-muhtırası ile en sevdiğim sayı 367. Yoksa nasıl derdim “mağdurem de mağdurem…”
Oldu oldu. Cumhurun reisi de oldu, hem de çok güzel oldu. Şimdi gelsin yasalar gitsin tasalar…
“Sivil anayasa, temel kanun ve kurumlar. Bunlara referandum yakışır, her şeyi birlikte yapıyoruz” dedim.’Terslik olursa ihaleyi yıkarız millete’, “millet istedi yaptım” derim.
Ama o da nesi! Yok böylesi! Bu millet demokrasiye, sivil anayasaya, eşitliğe, adalete ne kadar aç biilaçmış da haberimiz yokmuş. Oysa ben şaka yapmıştım. Gerek yoktu mezardakine ama olsun be, güç bende artık.
Amma milletmiş be kardeşim, anayasa da anayasa. Çalışıyoruz, yapıyoruz, vakit lazım hem de muhalefet istemiyor, engelliyor bizi. Sahi, mağdurem de mağdurem…
Bu arada işlerimi de aksatmıyorum. Boğazda gemileri seyrediyorum gözlerim kapalı... Kaç gemi olduydu Bilal oğlan, yarısını söylemiyon dimi babacığına…
Hoppalaaa!!! Bu da nereden çıktı şimdi. Güzel güzel geçinip gidiyorduk hani. Kasalar, ayakkabı kutuları, Patek Philippe, ‘eller uyuşmasın diye’ para sayma makineleri...
Bakanlar iyi bakmış olmalı ki uşakları serpilip semizleşmiş. Tabi ki iş tutacaklar, çalışmak ne zamandan beri suç oldu, babalarına yalan söylemeseler iyiydi. Ey milletim ben size soruyorum, “gemiler rotasında yüzerken fırtına çıkarılır mı?” Hem biz kim çalmak kim, rüşvetle, yolsuzlukla mücadelenin kitabını yazdık. Yol yaptık, okul yaptık, hastane yaptık, olsun babamın parasıyla yapmadım ama kamunun malından da çalmadım, bağış kardeşim bağış…
Ey yüzde ellim; ben çalıştım siz görüyorsunuz. Gemiymiş, gazete televizyonmuş, havuzlu villalar, tır'larmış, para silolarıymış mış mış... Müslümanız diye yaşamayalım mı be kardeşim.
Bu savcıyı, hakimi, polisi kim yetiştirdi, kim buraya getirdi, hangi cüretle bu darbeyi yapıyorlar? Ben böyle dememiştim onlara, bizim dışımızdakilere hak, hukuk, adalet uygulansın ben zaten yüzde elli almışım, adımız bile adalet ile başlıyor, ikinci adımdan da belli değil mi, ben temizim...
Siz bu milletin hakimi, savcısı, polisi olamazsınız, ben sizi bi süreyim de görün. Dış güçlerin oyunu bu, yok yok ters teper, iç güçlerin ama dış destekli, buldum buldum siz paralel devletsiniz. Ben de on iki yıldır sizi arıyordum. Ne ara paralel oldunuz? Sahi ben neredeydim siz paralel olurken?
Mağdurem de mağdurem... Bu sefer fena mağdurem, bi taraflarım açıkta yakalandım ama milletim beni anlar.Öyle değil mi milletim, milletiiim, milletiiiiiim...
Günün Sözü ve de Özü
“Kula kulluk etme! Unutma ki sen de kulsun.Ve kimseye gerektiğinden fazla önem verme! Yoksa, unutulursun.” (Necip Fazıl KISAKÜREK)