Evde 'Soyu devam etmesin!' büyüsü buldum
Hepimizin içinde var bir miktar:
Görgüsüzlük...
Ruhumuzun düşük tarafı...
Ama çoğumuz utanırız, saklamaya çalışırız.
O ise göstere göstere yaşıyor.
Ben bunu eğlenceli buluyorum.
Demet Akalın...
Kadın, neyse o.
Bir 'proje' değil, herhangi bir 'matematiği' de yok.
Gerçekten 'akış'ta.
Kafasına göre takılıyor.
Canı nasıl isterse, öyle davranıyor.
Ona yamuk yapmayacaksın.
Kodu mu, oturtur!
Karşında bir 'hanımefendi' yok, ağzını da bozar.
Ama net, 'yanar-döner' değil.
Kendini biliyor, inkâr etmiyor.
'Küçük yerden çıkmışım, bu kadar ünlü olmuşum, büyük paralar kazanmışım, olacak tabii görgüsüzlük, geçmişime ver..." diyecek kadar da cesur.
Şarkılarla, aşklarıyla bizi şaşırtmayı biliyor.
Gün oluyor, hayatındaki adama devasa billboard'la aşkını ilan ediyor.
Gün oluyor, biriyle ağız dalaşına giriyor.
Asla çenesini tutamıyor.
Yıllarca, hepimizin, ağzına yapışıp kalan şarkılar yaptı.
Normal zamanlarda dudak bükeriz ama içki içip sarhoş olunca, o şarkıları anıra anıra söyleriz!
Ben onu hep sahici buldum, sempatiyle baktım.
Ve hamileliğinin beşinci ayında onunla röportaj yaptım.
Yaş 41, hamilesin! Anne olacaksın. Tebrik ediyorum...
-Allah razı olsun!
Zor mu oldu?
-Zor oldu valla. Bir sene tüp bebek tedavisi gördüm. İki kere bebek kaybettim. Bebek içimde durmuyordu. "Yok, bu iş olmuyor" diye pes etmek üzereydim ki, son gittiğimiz doktor, "Akışına bırakın!" dedi. Ben de Okan'a, "Sen bana güzel bir yaz yaşat!" dedim. Cümle budur. Bodrum'a gittik, o ooo mis gibi, her gün rakı-balığa gidiyoruz. Dağıtıyoruz. Gümbür gümbürüz. Fakat bir rakı balıktan sonra, kus kus kus, bir hal oldum, "Herhalde zehirlendim Minik!" dedim, "İyi değilim, karnım da şiş, regl olamıyorum. Sen bana bir söktürücü, bir de test al!" Allah'tan söktürücüden önce testi yaptım... Ve kalakaldım. Aman Allah'ım hamileydim!
ÖPÜŞMÜYORUZ BİLE
Nasıl geçiyor hamilelik?
-Felaket! Mide bulantılarım bitemedi. Serum bağlanıyordu düşün. Son bir haftadır biraz rahatladım. Kokuya aşırı duyarlıyım. Kaz tüzü koltuklara yaklaşamıyorum. Tüylerini bırak, kazların çiftliğinin ve yedikleri yemin kokusunu filan alıyorum! Parfüm kullanamıyorum. Okan'la öpüşemiyorum. Gerisi de yok... No!
Hamileliğin ilk aylarında sevişmemeyi anladık, öpüşmeyi neden istemiyor canın?...
-Hiç bilmiyorum. Gitti o duygular. Yanağıma bile dokunmasın. Ten teması istemiyorum. Adam da melek gibi, yazık bekliyor...
Kalbi kırılmıyor mu kocanın?
-Yok canım, asıl benim kırılıyor. Geliyor, "Hiraaa, babacığım! Ben geldim, günün nasıl geçti güzel kızım?" diyor. "Alooo!" diyorum. "Önce can, sonra canan. Önce benimle ilgileneceksin!" Ben ona göre daha temkinliyim. İki bebek kaybettiğim için korkuyorum. Daha beş aylık, önce bir sağ salim elimize alalım...
İnsanlara ne zaman söylediniz?
-Okan'a kalsa hiç söylemeyecektik. Nazar'dan korkuyor. Millete, "Gaz, gaz!" demekten bir hal olduk. Bu işin de yalanı olmaz ki. Ben, bir de her şeyi ortalıkta yaşayan biriyim. En son testler de temiz gelince, herkese ilan ettik...
Sen hep anne olmak ister miydin?
-Ben yalan söyleyemem, bebek delisi değilim. "Büyük ailemiz olsun" diye tutturan Okan. Benim, bazen kendime bile tahammülüm yok. Benden bir tane daha, gerçekten dünyayı yaşanmaz hale getirebilir!
Kızın olacağını duyup, "Bir Demet Akalın daha! Hayıııır!" diyenlere hak veriyorsun yani...
-(Gülüyor) Vermez miyim? Ben çekilmezim. Okan, beni nasıl çekiyor şaşıyorum. Gerçi onunla birlikte olmaya başladıktan sonra biraz adam oldum.
Okan ne kadar ilgili? Doktora filan geliyor mu?
-Geliyor mu ne demek? İstanbul'daki bütün kadın doğumcuların telefonu onda kayıtlı. Sürekli bir şeyler okuyor. Embriyo hakkında her şeyi biliyor. Zaten Doktor Fevzi hep onu arıyordu. Bir gün "Fevzi!" dedim, "Ayıp olmuyor mu? Ben de burada bir şeyim, olan biteni bana da söyle..." Allah'tan en son testlerin sonuçlarını bana gönderdi, Okan'a "Her şey yolundaymış!" deyince, sevinçten gitti, kendini havuza attı. "Ultrasona kızlarla giderim" diyor. Asla! Hepsine geliyor. Baba olmaya hem hazır hem çok hevesli. Bense doğana kadar titrek Necla'yım!
İLK BULUŞMAMIZDA 'BEN BU ADAMLA EVLENECEĞİM' DEDİM
Ne zaman "Ben bu adamla evleneceğim" dedin?
-İlk buluşmamızda, "Amerika'da şurada okudum, İtalya'da burada çalıştım!" diye anlatıyordu, içimden, "Boş konuşuyorsun, ben seninle zaten evleneceğim!" dedim. Takmıştım kafaya.
Üçüncü evliliğin. Bu adamları evlenmeye nasıl ikna ediyorsun?
-Eski eşleri sorma... Rahatsız eder benim miniği!
'Minik' diye mi hitap ediyorsunuz birbirinize?
-Evet, millet "Aşkım" der, biz "Minik" diyoruz... Altı aylık sevgiliydik. Geliyor, gidiyor. "Baksana, senin benimle ilgili düşüncen ne? Ortada bir teklif yok... Olmayacaksa, güzelce ayrılalım" dedim. Böyle de netim. "Peki" dedi. O gece tabii ben kızları aldım, sokaklara aktım. Sabaha karşı mesaj attı "Seninle konuşmak istiyorum. Eve geliyorum" Geldi. "Fazla yaklaşma!" dedim, onu kanepenin ucuna attım "Dinliyorum". Ben evlenme teklifi bekliyorum diye diye "Evlensek mi?" dedi. "Onu hep söylüyorsun da!" dedim, "Kuru kuru mu? Yüzük yok! Çiçek yok, bir halt yok!" Sonra baktım elinde bir yüzük. Barıştık ve evlendik. İyi ki de evlenmişiz. Di mi Miniiiiik?
'KUŞ BEYNİMLE' TÜRKİYE'Yİ SALLIYORUM
Sende, herkesin sevdiği bir dobralık var. Hatta, 'şuursuzluğa' kadar gidiyor. Herkesin saklamak için uğraştığı şeyleri, sen göstere göstere yaşıyorsun. Bu komplekssizlik nereden geliyor?
-Bilmiyorum ki. Belki taşralı olmak, belki kişilik. Benden 'küçük hanımefendi' olmaz. Ben, seninle nasıl konuşuyorsam, teybi kapatınca da öyle konuşurum. Bazı arkadaşlarım var, normal hayatlarında küfür kıyamet, televizyonda bir hanımefendilik sorma gitsin. Ben olduğum gibiyim. Kimse de umurumda değil.
Sana, "Görgüsüz" dendiğinde kızmıyorsun, "Sonradan görme" dendiğinde de. Hatta, insanlara fırsat vermeden, sen kendini böyle tanımlıyorsun. Bu ne? Kayıtsızlık mı, zekâ mı?
-Bütün bunları çok zeki olduğum için yaptığımı söyleyenler var. Kafam o kadarına basmaz benim! Tamamen doğal akışında yaşıyorum. Bazen, "Sen kuş beyinli misin? Nasıl böyle şeyler söylersin!" diyorlar. Gülüyorum, "Düşün!" diyorum, "Kuş beynimle, Demet Akalın olmuşum, Türkiye'yi sallıyorum! Daha büyük beyinli bir şey olsam, kim bilir neler yapardım?" Ben de onlarla dalgamı geçiyorum.
Sevdin mi de tam seviyor gibi duruyorsun. Ve nedense, ilişkide, yamuk yaşandığında, herkes senden yana tavır alıyor...
-E o yamuk hep bana yapılıyor da o yüzden! Kazığı yiyen ben oluyorum. Çevremde arkadaşlarım var, kazığı yiyor, susuyor. "Sen geri zekâlısın!" diyorum, "Adamın yamuk yaptığını söylesene!" Yok, hayır imajını düşünüyor. Bir şarıkcı arkadaşım var mesela, en yakın arkadaşlarımdan biri; adamı, kendi evinde bastı, hâlâ diyor ki, "Ona mutluluklar dilerim!" Ben yapamam öyle bir şey. Mutluluk filan da dilemem. Kendi evimde, herifi başka bir hatunla basacağım, sesimi çıkarmadan yoluma devam edeceğim öyle mi? Nah! Ben zaten, adamlardan kazık yiye yiye, hırsımdan Demet Akalın oldum. O yamuklar, haksızlıklar, ihanetler insanı büyütüyor!