Burdur’un Bereket Köyünde çiftçilik yapan Süleyman Ç., çalışmak için gittiği tarladan akşam eve geldiğinde eşi Havvali Ç. ile 16 aylık kızı Z.N.Ç.’yi bulamadı. Aynı köyde yaşayan kayınpederi Mehmet Baki U.’nun evine giden Süleyman Ç., orada da olmadığını görünce kayınpederiyle eşini aramaya başladı.
KARISI MEĞER FARKLI SEVİYORMUŞ
Süleyman Ç., eşinin, çok sevdiğini bildiği dayısı Hüseyin B.’nin yanında olabileceği düşüncesiyle kayınpederiyle birlikte Denizli’nin Acıpayam İlçesi’ne gitti. Çobanlık yapan Hüseyin B.’nin köyüne giden Süleyman Ç., Kurban Bayramından bu yana köye dönmediğini öğrenince jandarmaya gidip şikayetçi oldu.
BASKI OLMADAN KAÇMIŞ
Kısa sürede Hüseyin B. ile Havvali Ç.’nin yerini belirleyen jandarma, şikayet üzerine ikiliyi gözaltına aldı. Havvali Ç. ve dayısı Hüseyin B. ifadelerinde 5 yıldır görüştüklerini, hiçbir baskı olmadan kendi istekleriyle kaçtıklarını söyledi.
Havvali Ç., dayısı Hüseyin B. askerdeyken ailesinin isteği üzerine Süleyman Ç. ile evlenmek zorunda kaldığını, dayısının kendisini zorla kaçırmadığını, gönül rızasıyla kaçtığını anlattı. Hüseyin B. de jandarmaya, evlendikten sonra da yeğeniyle birlikte olduğunu, 2 aydır kaçmayı kafaya koyduklarını, 3 Kasım 2012 tarihinde de Havvali Ç.’nin kızı Z.N.Ç.’yi de alarak kaçtıklarını belirtti. Süleyman Ç. ise ifadesinde, Havvali Ç. ile 2010’da evlendiğini, bugüne kadar aralarında en küçük tatsızlık yaşanmadığını belirterek, eşi ve dayısından şikayetçi olduğunu dile getirdi.
’BEYNİM ADETA DURDU’
Süleyman Ç., yaptığı açıklamada da eşine şiddet uygulamadığını, argo bir sözcük dahi söylemediğini savundu. Süleyman Ç., "Bu olay nedeniyle beynim adeta durdu. Hüseyin B. eşimin dayısıdır. Böyle bir şey yapabilecekleri kimin aklına gelir. Eşim evden kaçtığı güne kadar en küçük sorunumuz olmadı" dedi.
Havvali Ç.’nin kendisiyle rızası dışında evlendirildiği iddiasını da yalanlayan Süleyman Ç., görücü usulüyle evlendiklerini, ancak aynı köyde yaşadıkları için birbirleriyle tanıştıklarına değinerek, "6 ay kadar da nişanlı kaldık. Nişanlılık sürecinde aramız gayet iyiydi. Nişandan önce ’Gönlünün düştüğü biri var mı? Varsa nişan yapmayalım’ dedim. Kimseyle gönül ilişkisi olmadığını söyledi.
Düğünden bir hafta kadar önce yine konuştum. ’Aklında biri varsa düğünden önce vazgeçelim’ dedim, ama sevdiği kimse olmadığını söyleyince evlendik" diye konuştu.
BOŞANMA VE TAZMİNAT DAVASI
İfadelerinin ardından serbest kalan Havvali Ç. ile Hüseyin B. izlerini kaybettirirken, Süleyman Ç. avukatı aracılığıyla Burdur Aile Mahkemesi’ne başvurarak, ’Zina ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma talebiyle’ dava açtı. Süleyman Ç.’nin avukatı Mehmet Öztürk, dava dilekçesinde, Havvali Ç.’nin öz dayısıyla kaçtığı süreci ve tarafların jandarmadaki ifadelerini özetleyerek, şu ifadelere yer verdi: "Davalı Havvali Ç. öz dayısı Hüseyin B. ile aralarında gönül ilişkisi olduğu için anlaşarak kaçtıklarını söylediğine göre, aralarında zina söz konusudur. Daha da önemlisi, davalının birlikte kaçtığı kişinin öz dayısı olması nedeniyle, Türk medeni Kanunu’nun 145/4 maddesi gereğince ’Evlenmeye engel olacak derecede hısım bulunması’ nedeniyle davalının evlenmesi mümkün olmayan biriyle kaçması ile de ’haysiyetsiz hayat sürme’ söz konusudur." Dava dilekçesinde, "Bir anneye asla yakışmayacak derecede yüz kızartıcı ve toplum içinde hiç kimsenin hoş görmeyeceği davranışları nedeniyle böyle bir kadına çocuk bırakılmayacağı gerekçesiyle" çocuğun velayetinin babaya bırakılması istendi.
Dilekçede davacı koca Süleyman Ç.’nin, çevresinde onuru ve haysiyeti kolayca onarılmayacak şekilde zarar gördüğü, davalı kadının onur kırıcı ve davacı kocayı toplum içinde ağır şekilde rencide eden, yüz kızartıcı davranışları nedeniyle 100 bin lira manevi tazminata hükmedilmesi talep edildi.