Ne kadar zorlasam da içimden yazmak gelmiyor... Hatta hatta dürüstçe söylemem gerekirse çevremde 'Çankırı' kelimesini dahi duymak istemiyorum...
Üzerime çöken halet-i ruhiye bugünlerde aynen böyle...
Nedenlerimin şu ya da bu olması hiç mi hiç önemli değil... Bütün olumsuzlukların tamamı bir yana benim ne hissettiğim önemli!
Bugünlerde böyle hissediyorum... Allah kahretsin günümü de böyle tamamlıyorum...
Sabah kalktığımda 'dünden eser kalmasın' diyorum ama bir türlü beceremiyorum...
'Çankırı' bana artık hiç mi hiç cazip gelmiyor!
Galiba mücadele gücümü yitiriyorum...
Ama değil... Bugünlerde hissettiklerim daha farklı birşey...
Ne olduğunu çözmeye çalışıyorum...
Bir samimi itiraf daha: Ama çözemiyorum...
Belki de çözmek istemiyorum!
İnanmayabilirsiniz ama 'tüm bu yaşadıklarımdan dolayı' kimseye de kız(a)mıyorum...
Oysa bazılarına bir hayli öfkelenmem gerek!
Kimlere mi?
Çankırı'nın göbeğinde, Belediye binasında kendisini tinerle yakan adamı 'haber' yap(a)mayanlara!
Çankırıspor'u (Türk spor tarihinde bir ilk) 'kulüp müdürü' ile sahaya çıkartıp sonrasında hiçbir şey olmamış gibi 'yüksek ökçeler'le ortalıkta dolaşanlara!
'Kaybolan dilekçe' ile ilgili ön soruşturma yapıp, 'sorumluların yargılanmasına' karar veren ancak sonrasında 'dilekçe sahiplerinin' cezalandırılmasına seyirci kalan 'bu şehri ben yönetirim' diyen makam sahibine!
Şöyle ya da böyle bir dönem TBMM'de Çankırı'yı temsil etme yetkisi (!) olan zat-ı muhteremin 'kişisel kin'le hareket ederek şahsım hakkında mahkemeden 'jet hızıyla' karar çıkartmasına! Bu işe alet olanlara!
İsterseniz daha da sayabilirim...
Ama gerek yok...
Çünkü tüm bunlara 'ben' meydan verdim...
İtiraf ediyorum ki; Yukarıda alt alta sıraladığım zat-ı muhteremlerle sözümona kişisel menfaatlerim çakıştığı için (!) onlara karşı bu sayfalarda zaman zaman muhalefet yaptım!
Ve bu durumun getirisi olarak da 'onların yaptırımları sonucu' ortaya çıkan tablo ile bugün böylesi bir ruh haline büründüm!
Çok yakın zamanda koca kafamı sargı bezleriyle sarılı bir durumda görürseniz şaşmayınız...
Çünkü sahip olduğum kocaman kafamı, bulunduğum odanın duvarlarına vura vura kırmak geliyor içimden...
Kır(a)masam da hiç değilse çatlatmalıyım şu koca kafamı!
Belki faydası olur... Bakarsınız yıllardır üzerimde yaftalanmış 'sen körsün' arızası kaybolur!
Oluşacak çatlama sonrası; "Görüyorum... Görüyorum" diye Çankırı sokaklarına kendimi bırakabilir ve yıllardır sürdürdüğüm inadımdan vazgeçerek hayatımın itirafını yapabilirim:
- Kör olan benmişim! Bugüne kadar 'bastonumla' çevreye verdiğim zarardan dolayı özür dilerim!
Böylece karşılıklı olarak 'arınmış' oluruz!
Destisi boş olanlar Çankırı'ya masal anlatmaya devam ederken, ben de sahip olduğum kaynağı 'betonlayarak' bana bu iyiliği yapan 'duvar'ların önünde günah çıkartmaya başlarım...
Öyleyse şimdi; Koca kafamı çatlatabilecek 'duvar' arama zamanı!
x x x
Sözcü18'in 2013 yılı yeniliklerinden bazı okuyucularımızın 'memnuniyet' duymadıkları yönünde aldığım yorumlara da değinmeden edemeyeceğim.
Çankırı ile ilgili 'özel' haberlerin 'istisnalar' dışında Sözcü18'den başka bir adreste yayımlanma şansının var olup olmadığı gün gibi aşikarken, hala bunu gör(e)meyenlere çok uzun cümleler kurma niyetinde değilim!
- Samimi ol ve de gerçekten Sözcü18'i tıklama!
x x x
Bu aylarda yaygın hastalık 'grip' bazılarımızı bir hafta ya da daha fazla yatağa mahkum edebiliyor. Üzerimdeki ruh halini de 'gribal' enfeksiyon olarak değerlendirip anlayışla karşılayacağınızı umarak, 'iyi haftalar' diliyorum.