Kınalının avcı ile buluşması

İsmail YILMAZ

Çok umutlu olduğumuz bir yamacı ve üzerindeki diken ve ot karışımı düzlüğü yaklaşık 1 saattir dolaşmamıza rağmen hiçbir ize rastlamamış olmamız bizi epeyce hayrete düşürmüştü. Biraz daha aşağılara inme kararı vererek bulunduğumuz noktadan aracımızla yaklaşık 500 metre aşağıdaki tepenin üzerindeki düz araziye iniyoruz. Termosun içindeki sıcak çayımızdan birer fincan daha içip araziyi gözle taradıktan sonra 100 metre kadar kuzeyimizde kalan derenin içindeki iğde çalılarına bakmaya karar verip o istikamette yürümeye başlıyoruz.

Düzlük bitip iğde çalıları yeni gözükmüştü ki sol arkamızdan çok kuvvetli bir harrrrrrr! sesi ile irkiliyoruz ve sese doğru döndüğümüzde yaklaşık 35-40 civarında kınalının oluşturduğu o muhteşem tablo ile göz göze geliyoruz. Kınalı grubu birkaç küçük gruba ayrılarak farklı istikametlere yerden 2-3 metre kadar yükselerek uçmaya çalışırken ilk havalananlardan aralıklı tırrrr! sesleri gelmeye başlamıştı bile. Bu esnada gruptan ayrılıp daha yükseğe havalanan iki kınalıya birer atış yapıyoruz ve kanatların sönerek yere düşmelerini izliyoruz.

Sabahın erken saatinde elde ettiğimiz bu 2 adet kınalı aslında bir kavram karmaşası yaşamamada sebep oluyor. Şimdi av ile avcı mı buluşmuştu? Ya da soğuk yüzlü silindirin içinden çıkan saçmalar kınalı ile mi buluşmuştu? İçimize işleyen serin havaya rağmen gözlerimizin parladığı ve bence av ile avcının buluşması olarak yorumladığım bu andı belki de bizi sabahın erken saatinde o tepenin başına sürükleyen.

Kınalılar küçük gruplar halinde tepenin kenarlarındaki küçük dereciklere dağılmıştı, artık bize sakin bir şekilde avlanmak kalıyordu. Kısa bir durum değerlendirmesi yaparak uçan kuşların peşine giderek avcılığın kolay kısmını değil de ilk planladığımız şekilde zirvenin kuzey yamacından doğu istikametine oradan da güney yamaçlardaki dereleri dolaşarak aracımızın yanına gelmeyi uygun görüyoruz.

Av arkadaşım Ali Osman Bey yamacın alt eteklerine yakın bende yamacın orta kısımlarında yürüyorum. Bu esnada 2-3’lü kalkan kınalılar vadi tabanında sürülmüş araziyi geçerek karşı yamaçlara uçuyorlar. Birkaç başarısız atış denememiz olsa da ürkmüş kınalıları uzak havalandıklarından dolayı elde edemiyoruz. Doğu istikametinden kalkan kınalılar güney yamaca doğru geçince o tarafa doğru yoğunlaşmamız ardından ilk derenin eteğinde bize yaklaşık 60 metre uzaklıkta “pırrrrr!” sesi ile havalanan kınalıları hayranlıkla seyrederken onlar karşı tepenin ortalarına çoktan ulaşmış durumdalar. Birden üst tarafımdan bir kanat sesi ile irkiliyorum daha namlumu doğrultmaya fırsat bulamadan sırtı aşan tek kınalı ile karşılaşıyorum.

Sürekli yamaçta yürüyüp sağa yan basmaktan dolayı ağrımaya başlayan ayaklarımın isyanına aldırış etmeden ancak her bastığım toprak parçasının kaymasından dolayı düşüp aşağıya doğru yuvarlanmamak için azami çaba harcarken tek olarak havalanan 3 kınalıyı da sadece seyretmek durumunda kalıyorum. Biraz daha alt taraftan gelen Ali Osman Beyden “ilerinde dikkat et” diye bir uyarı almamla beraber kendisinin önünden havalanan kınalının buruşmuş bir vaziyette yere doğru indiğini görüyorum, bu esnada tüfek sesinden ürküp oldukça uzak bir noktadan havalanan kınalıyı da seyretmek bana kalıyor.

Artık aracımıza dönmek için yine dereleri kontrol ederek hareketleniyoruz ki çok geçmeden önümden havalanan kınalı av yeleğimdeki en nadide köşede yerini alıyor. Hem av’ın hem de avcılığın en tarifsiz duygularını tatmış olarak ancak bir o kadar da ayak ve bacak kaslarının ağrısı ile yaklaşık 5 saat süren avcılığımızı aracımızın yanında noktalıyoruz. Bu vakitten sonra yapılacak en güzel şeyin arazide yenilecek olan av yemeği ve isli çaydanlığın yanan mangal kömüründe çıkardığı o tiz sesi dinlemek olduğunun farkındayız ve bunu en iyi yapan ekiplerin başında geldiğimizde eminiz.

Bütün doğasever avcı arkadaşlara kazasız rasgelsin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.