Çeşitli programlara katılmak üzere Nevşehir’e gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, muhtar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldi. Burada açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu gittiği her ilde muhtarlar ve kanaat önderleriyle bir araya gelmeye özen gösterdiğini ifade etti.
“UMUTSUZLUĞA KAPILMAYACAĞIZ”
Türkiye'nin birçok sorunu olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları siz de biliyorsunuz. Sıkıntılarımız var. Herkesin kafasında soru işaretleri var. Çiftçi ve esnaf isyan ediyor, milyonlarca işsiz var. Ev kadınları geçinemiyor ‘mutfak da yangın var' diyor. Bunları pek çok sorunun farkındayız. Kanaat önderleri olarak umutsuzluğa kapılmayacağız. Buna hakkımız ve yetkimiz yok. Eğer biz burada az önce şehitlerimiz ve gazilerimiz için saygı duruşunda bulunup, İstiklal Marşı'nı okumuşsak umutsuzluğa kapılma hakkımız yok. Akılla, bilgiyle, birikimle, kavga etmeden, birbirimizin görüşüne saygı duyarak, farklı düşüneni dışlamadan engelleri aşacağız. Dünyanın en güzel kültürüne sahip olan ülkeyiz biz” şeklinde konuştu.
“RÜŞVETÇİNİN ÖDÜLLENDİRİLDİĞİ BİR ÜLKEDE ADALET OLMAZ”
AKP iktidarına eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, devlet ve parti ayrımına dikkat çekti. “Bir devlet nasıl yönetilir önce buradan başlayalım” diyen Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
"Devletin yönetiminde yönetecek kişiye yetkiyi millet verir. Koyarsınız sandığı seçilen parti gelir ülkeyi yönetir. Ama gelen parti devlet olmaz. Devlet ayrıdır, parti ayrıdır. Bu gerçeği herkesin bilmesi lazım.
Bir parti ne zaman ‘ben devletim' demeye başlarsa orada tehlike var demektir. Hiçbir parti ‘ben devletim' diyemez çünkü partilerin görev süresi ayrı, devlet ayrıdır. Bakan olmak ya da milletvekili olmak için 2 şeye ihtiyaç var. Savcılıktan kağıt ve ilkokul diploması. Ama devlette en düşük makam olan şef olmak için üniversite mezunu olmanız ve KPSS şartı var. Devlette bir süre çalışmanız lazım. Daha sonra sınavı kazandıktan sonra şef olarak atanıyorsunuz. Devlet budur. Bu da devlette liyakat var demektir. Liyakatte devletin adaletle yönetilmesi demek.
Devlet ayrıca bizim can ve mal güvenliğimizden sorumlu olan kurumdur. Devletin ve onu yönetenlerin temel görevi bizim can ve mal güvenliğimiz sağlamaktır. Sadece bizim gibi diğer canlıların ve doğanın da hakkını savunmak zorundadır.
Bu yüzden devletin temeli adalettir diyoruz. Adaleti sağlayan organa mahkeme, hâkim diyoruz. Hâkim kararı verirken kanuna göre karar vermez, anayasada öyle yazmaz zaten. Hâkim hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar verir. Bilim insanları derler ki, ‘vicdan Allah’ın kalbimizdeki sesidir.’
Rüşvetçinin ödüllendirildiği bir ülkede adalet olmaz. Adalet istiyorsanız yetkilendireceksiniz. Adaleti sağlayacağım. Rüşvet alanın burnundan getirmezsem siyaseti bırakacağım. Bu işin partisi yoktur. Adaleti isteyenlerin bir araya gelmesi lazım. Ülkeye birlikte sahip çıkmalıyız. Bu ülke hepimizin”
“KENDİ GÖBEĞİMİZ KENDİMİZ KESECEĞİZ”
Sığınmacı sorununa da değinen Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri durumunda sığınmacıları 2 yıl içerisinde göndereceklerini belirtti. Taliban'dan kaçarak Türkiye'ye gelen Afganistanlılar'ı ise bir ‘felaket' olarak değerlendiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Suriyeliler'e ödediğimiz para 40 milyar dolar. Bu parayı çiftçiye verseydik bütün Ortadoğu'yu beslerdik. Nevşehir'de bir daha söylüyorum. Allah nasip eder de sizlerin oylarıyla iktidar olursak bütün Suriyeliler'i en geç 2 yıl içerisinde memleketlerine göndereceğim, kararlıyım. Ben Suriyeliler'e kızmıyorum. Irkçı değilim.
Allah'ın yarattığı kula saygılıyım ben. Ben Suriye'deki savaşı bitirip, onları göndermek zorundayım. Benim esnafım vergi ödüyor o ödemiyor. O yarı fiyatına çalışıyor, benim insanım işsiz kalıyor. Onları davul ve zurnayla göndereceğim.
Suriye ve Türkiye karşılıklı büyükelçilik açacağız. Avrupa Birliği'ne gideceğiz ve ‘sen bu mültecilerden rahatsızız diyorsun' değil mi? Bu Suriyelilerin okul ve kreşlerini yapacaksın. Biz de katkı vereceğiz. Gaziantep'teki iş adamlarımıza da 'Git orada fabrika kur' diyeceğiz. Orada kazanan sanayici de dövizini Türkiye'ye getirecek. Biz de kârlı olacağız onlar da."
“ÜLKE YOL GEÇEN HANINA DÖNDÜ”
Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti:
"Oraya giden Suriyeliler'in de güvenliğini sağlayacağız. Afganistan'dan gelenler var. Tam bir felaket. Suriye'den gelenler yaşlı, genç, çocuk kadın… Oysa Afganistan'dan gelenlerin hepsinin eline silah versen cepheye gidecek. Hepsi genç. 2 bin 900 kilometrelik bir yolu aşıyor ve Türkiye'ye geliyor. Ülke yolgeçen hanına döndü.
Bu kadar adam ülkeye yasa dışı nasıl girdi? İran sınırına giderek oradaki gümrükçülerle konuştum. ‘Buradan geçmediler, buradan geçseler pasaport sorarız zaten' diyorlar. Nerden geldi bu adamlar o zaman? ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamadan öğreniyoruz.
Efendim, finansman işini halledersek mülteci almaya devam edecekmiş Kuvayı Milliyecilerin bu topraklarda olduğunu Batılıların unutmaması lazım. Kendi göbeğimiz kendimiz keseriz.”
“CUMHURBAŞKANI DEVLETİN SİGORTASIDIR”
Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Bir tartışma çıktığında, partiler arasında uzlaşma sağlanmazsa Cumhurbaşkanı bunları davet eder ve çözüm masası oluşturur. Bu yüzden Cumhurbaşkanı tarafsızdır. Cumhurbaşkanı olacak kişi her gün konuşmaz önemli günde konuşur ve millet ne diyor diye bakar, dinler. Cumhurbaşkanının kibirli olmaması, alçak gönüllü olması gerekir” şeklinde konuştu.