Yüzbaşı kardeşi Ali Alkan’ın 2015 yılındaki cenaze töreninde, “Saraylarda 30 tane korumayla gezip zırhlı arabalara binip ‘Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok!” sözleriyle tepkisini dile getirdikten sonra ihraç edilen Yarbay Mehmet Alkan’ın avukatlık yapması da mahkeme kararıyla engellendi.
Gazete Duvar'dan Serkan Alan'ın haberine göre; Kara Harp Okulu’nun ardından hukuk fakültesini bitirmiş olan Mehmet Alkan, 1 Eylül 2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden ihraç edildikten sonra avukatlık stajına başlamıştı. Adalet Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği (TBB)’nin Alkan’ı mesleğe kabul ederek avukatlık stajı yapmasına izin veren kararının iptali için dava açmış, Ankara İdare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Adalet Bakanlığı ve TBB arasında süren davada karar çıktı ve Alkan’ın avukatlık yapamayacağı kesinleşti.
‘DEVLET HUKUKU DIŞINA ÇIKARSA ÇETEDEN FARKI KALMAZ‘
Anayasa Mahkemesi’ne itiraza hazırlanan Mehmet Alkan “Yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot gibiyiz. Elimizde tahta kılıç, karşımızda bir yel değirmeni, onu alt etmeye çalışıyoruz. Etmemiz mümkün mü? Değil!” sözleriyle yaşadıklarını özetledi.
İhracının ardından emeklilik hakkını elde eden Alkan, kararla birlikte avukatlık da yapamayacak olmasına ilişkin, “Maddi anlamda ihtiyacım yok çalışmaya ama yapılanları hazmedemiyorum. Avukatlık bir serbest meslektir. Bakanlık, ‘kararnameyle ihraç edilen herkes bizim için aynıdır’ diyor. Bu bir devlet memuriyeti değil ki. Milletin vekili olabiliyorsunuz ama kişilerin vekili olamıyorsunuz. Burada maksat hukuk değil ve mahkemeler birer araç. Mücadeleme bundan sonra da devam edeceğim. Hukuku çıkarırsanız devletten geriye ancak çete kalır. Devlet hukukun dışına çıkmamalı. Çıkarsa çeteden farkı kalmaz” diye konuştu.
‘HİÇBİR ZAMAN PİŞMAN OLMADIM’
Kardeşi Ali Alkan’ın 2015’teki cenaze törenine üniformasıyla katılan Mehmet Alkan, “Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş diyor? Saraylarda 30 tane korumayla gezip zırhlı arabalara binip ‘Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok” sözleriyle tepkisi dile getirmişti.
İhracına kadar geçen sürede psikolojik tedavi gördüğünü ifade eden Alkan, sözlerinin ardından hiç pişmanlık duymadığını belirterek şunları söyledi:
“Olaydan sonra şov yapıyor diyen de oldu, tiyatro yapıyor diyen de… Ama bunların hiçbiri doğru değildi. O gün yürekten gelen sözler vardı. Yaşanmış olaylara dair sorgulama vardı. Böyle bir şeyin daha önce örneği yoktu. Hâlâ da yok. Şehit yakınları ‘vatan sağ olsun’ diyor. Biz de vatan sağ olsun diyoruz ama vatan sağ olacaksa ölmemiz gerekiyorsa hepimiz ölelim. Ama bu nereye kadar? Ne zamana kadar? Vatan için ölmek de vardı ama borcumuz yaşamak ve yaşatmaktı. O konuyla ilgili hiçbir zaman pişman olmadım. Beni tanıyanlar en baştan beri doğrunun yanında olduğumu bilir. Doğruyu dile getirmekten asla çekinmedim. Bunu askeriyede de yaptım. Kimseye hakaret ve küfür de etmedik, yalan ve yanlış bir şey de söylemedik. Herkesin düşünüp kendi aralarında söylediğini o gün dile getirdim.”
‘KAL DESELER BİLE KALMAZDIM’
İhracıyla ilgili OHAL Komisyonu’na da başvuran Alkan, olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt alamadı. “OHAL Komisyonu’nun bana diyeceği hiçbir şey yok” diyen Alkan, ihracının ardından yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“İhraç olmayı asla beklemiyordum. 30 Ağustos 2016’da albay olmayı bekliyordum. Kal deseler bile kalmazdım. Benim bu yapıyla, bu cemaatle en ufak bir bağımı bulmaları mümkün değil. Bulmuş olsalardı zaten çoktan bizi içeriye atarlardı. Böyle bir şey yapılacağı aklımızın ucundan dahi geçmedi. İhracımın ardından avukatlık stajıma başladım. Arabuluculuk sınavlarına girdim. KHK’ya adımız girdiği için biz şu an medeni ölüyüz. Hiçbir şey yapmaya hakkımız yok. Terör örgütü lideri dediğinize bile mahkeme kurdunuz, hakim atadınız, savunmasını yaptı, cezası infaz ediliyor. Devlet kendi subayına, bir şehit kardeşine bu hakları vermedi.”