Gerçektende doğruydu… Canım “Çankırı” ile ilgili yazmak istemiyor!
Aynen söylüyorum… Hiç de kıvırmadan…
Ülkemde, “hayal bile edemeyeceğim düzeyde” (bana göre) olumlu işler olurken, benim “olaylara işine geldiği gibi bakan” Çankırı dinamiklerine hangi “mesajı” verme gailem olabilir ki?
Hoş, bugüne kadar gündeme getirdiğim konulara gerek okuyucu nezdinde gerekse yerel dinamiklerce “hangi oranda” katkı sağlanma gayreti gösterildi ki!
Çankırılı (istisnalar hariç) yaşanan olaylara “işine geldiği” şekilde bakar! Bunun ötesi berisi kalmadı! Ve benim de yazı yazma isteğim o günden bu yana “gömüldü” gitti!
Daha da ötesi, merhume Sahiba Astarlı’nın Büyük Camide kılınan cenaze namazı ile ortaya çıkan görüntü ve o görüntünün sayfalarımızda “haber” olması ile birlikte benim “Çankırı” ile ilgili yazı yazma isteğim “köreldi” (!)
Neden mi?
Gayet açık ve berrak bir nedenim var!
Sayfalarımızda yer alan https://www.sozcu18.com/cankiri-haberleri/hilmi-efendinin-gelini-sabiha-astarli-bu-goruntulerle-defnedildi.html haberinde yayımladığımız o fotoğraf!
Aynı fotoğraf yukarıda tekrar sizlerin karşısında!
Böylesi bir fotoğrafla yayımladığımız o haber, okuyucusundan “tek yorum” dahi almadı!
İsterseniz “bilinenleri” daha doğrusu “Çankırılı için söylenilenleri” bir kez daha tekrarlayalım bu satırlardan:
-Çankırılı milliyetçi muhafazakardır!
-Çankırılı, dini bütün insandır!
-Çankırılı mülayimdir!
-Çankırılı …
-Çankırılı …
Yeter!
Artık saymayalım!
Bütün bunlara bir ilave yapmanın zamanı gelmiş de geçmiş bile!
-Çankırılı kurnazdır!
Evet… Çankırılı kurnazın da ötesi “kurnaz”dır! Hem de "şahsi kanaatimce" sınırsız derecede!
Ama bu “kurnazlık” ile birlikte “muhafazakarlık + dini bütünlük + mülayimlik” bütün bunlar da, bundan böyle benim şahsımda çok daha farklı değerlendirilecek ve yorumlanacaktır!
Sözcü18.com adresinde "özellikle şahsımın" yaptığı "özel" haberlere “olur olmaz” yorum yapan kalemşörler!
Bu habere neden “yorum” yapma zahmetine katlanmadınız?
Ne oldu?
Hangi insafa sığar yukarıdaki "fotoğraftaki" görüntü?
Hangi Müslüman rıza gösterir böylesi bir manzara karşısında “saf” durmaya?
Hangi “Müslüman”, yapmış olduğu “Belediye Başkanlığı görevinden” mutlu olur bu fotoğraf karşısında?
Sorarım… Hem de bağıra bağıra sorarım!
- Hangi Müslüman, “duyarsız” ve "kayıtsız" kalır böylesi bir fotoğrafa?
Ne oldu? Yağmur altında musalla taşında iki mevta! Yaşadığı sürece hayatın zorluğu altında ezildiği yetmezmişcesine, toprağa verileceği gün dahi "musalla taşında" yağmur altında defnedilmeyi bekleyen bir "emekli" ve diğer musalla taşında!
Şaşırdınız mı? Hiç şaşırmayın! Ben o haberin satırlarını yazarken ve o “ibretlik fotoğrafı” o sayfalara koyarken, habere “tek bir yorumun” gelmeyeceğini adım gibi biliyordum!
Ama, “keşke” ben haklı çıkmasaydım!
Çok isterdim “yanılmış” olmayı! Hem de tahmin edemediğiniz ölçüde “yanılmak” isterdim!
…
Yazık… Daha da ötesi yazıklar olsun!
Bana kimse “şöyleydi, böyleydi… kem küm…” demesin!
“Burası Çankırı” (!) söylemiyle Çankırı’yı “farklı” kılma gayretinde olanların, aslında “gücün” yani “siyasi” ya da “ekonomik” gücün karşısında hangi düzeyde “başeğdiğini” bir kez daha göstererek, “Çankırı”nın aslında “hiçbir özelliğinin” olmadığını çok net olarak göstermiş oldular!
Evren, “insanlık” üzerine var olabilir! İnsanın olmadığı bir “kainat” neye yarar ki!
Ve “insanlık” bittiyse, “yazı”nın hükmü mü olur?
8 Şubat 2010 saat 16.00’dan bu yana yaşadığım “öfkem” Pazartesi sabahı 40’ı aşkın darbe teşebbüscüsünün “gözaltına” alınması ile sona erdi!
Ve bu yazı da öyle yazıldı!
“İnsanlığın bitmesi” ile “darbeseverler” arasında bağlantı var mı dersiniz?
Hiç düşünmemiştim ama… Galiba var…
Saygılarımla…