Bilim adamları ve filozoflar, beynin bilinçli deneyimleri nasıl ürettiğini açıklamak için uzun süredir uğraşıyorlar. Bazıları, bilimin nesnel araçlarının bu kadar öznel bir fenomenle başa çıkabileceğinden şüphe ediyor. Buna rağmen, araştırmacılar farkındalığa eşlik eden beyin aktivitesindeki değişiklikleri belirlemeye başladılar ve ayrıca bilincin neden evrimleştiğine dair büyüleyici fikirleri var.
Beynin milyarlarca bireysel sinir hücresinin elektriksel aktivitesinden bilinçli farkındalığı nasıl oluşturduğu, yaşamın cevaplanmamış en büyük sorularından biri olmaya devam ediyor.
Düşüncelerimiz, algılarımız ve duygularımız açısından her birimiz bilinçli olduğumuzu biliriz ama bunu başkasına kanıtlayamayız. Bu düşünceleri, algıları ve duyguları deneyimlememizi sağlayan gizemli öze yalnızca biz erişebiliriz.
1990'larda filozof David Chalmers, bu dışsal, nesnel incelemeye erişilemezliği bilincin 'zor sorunu' olarak tanımladı. Bu erişilemezliği bir nebze aşmak için, bilinçli deneyimler yaşayan beyinlerdeki hangi alanların ve bağlantıların aktivitesinin arttığını araştırmanın makul bir hedef olacağını öne sürdü.
Bilim adamları, merakın yanı sıra, bitkisel hayat, koma ve bazı psikiyatrik bozukluklar gibi bilinç bozukluklarının teşhis ve tedavisine yardımcı olmak için büyük olasılıkla bilincin nöral bağıntılarını keşfetmeye motive oluyorlar.
BİLİNCİN ÜÇ BOYUTU
Bilincin ölçülebilen üç önemli boyutu vardır:
- Uyanıklık veya uyarılma
- Farkındalık veya düşünceler, duygular ve algılar dahil olmak üzere bilinçli zihinsel deneyimlere sahip olma yeteneği
- Duyusal organizasyon veya farklı algıların ve daha soyut kavramların kusursuz bir bilinçli deneyim yaratmak için nasıl birbirine örüldüğü.
Bu üç boyut bilinç durumumuzu üretmek için etkileşime girer. Örneğin, tamamen uyanıkken, yüksek bir farkındalık durumundayız, ancak gece uykuya daldığımızda, hem uyanıklık hem de farkındalık azalır. REM (hızlı göz hareketi) uykusu sırasında farkındalık ve uyarılma, canlı rüyaların meydana gelme olasılığının en yüksek olduğu dönemde geri gelir. Ancak bu duyusal deneyimler çoğunlukla dış uyaranlardan bağımsız ve uyanıkken bizi gerçekliğe bağlayan kavramlardan kopuktur.
Benzer bir şekilde, uyaran (psikodelik) ilaçlar veya düşük oksijen seviyeleri tarafından tetiklenen değişken bilinç durumları, normal düzeyde uyarılmaya sahipken düzensiz duyusal deneyimler içerir. Bunlar, seslerin, kokuların veya görüntülerin halüsinasyonlarını içerebilir. Farklı duyular arasında çapraz bağlantılara da sebep olabilir. Mesela bir görselliği uyandıran ses veya koku gibi.
Komadaki veya anestezi altındaki kişiler, REM dışı uykudan bile daha düşük uyanıklık ve farkındalık seviyelerine sahip olabilir. Tepkisiz uyanıklık sendromuna sahip bazı hastalar ise gündelik uyku ve uyanıklık döngüsünden geçer fakat herhangi bir farkındalık belirtisi göstermezler. Mesela kişi her sabah uyanır gözlerini açar, ağzına verilen lokmayı çiğner yutar, verilen suyu yudumlar fakat herhangi bir cevap vermez, farkındalığı kaybolmuştur.
BİLİNCİN SİNİRSEL BAĞINTILARI
Farklı bilinç durumlarındaki hastalar, bilincin nöral bağıntıları hakkında hayati ipuçları sağlamıştır. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRG) ve elektroensefalografi (EEG) gibi teknikler, bu durumlara eşlik eden nöral aktiviteyi ortaya çıkardı. Bilim adamları, beynin farklı bölümlerindeki nöral olayların zamanlaması arasındaki korelasyonları ortaya çıkarmak için işlevsel bağlantı ölçümleri yoluyla aktivite kalıplarını tespit eder. Örneğin işleyen ve aktif kullanılan bellek, dikkat ve beyin fırtınası ile ilgili beyin bölgelerinin ağlarını ortaya çıkmasını sağladı. Araştırmacılar, fMRG ve EEG'den gelen verileri birleştirdiklerinde, beynin derinliklerindeki talamustaki aktivitenin beynin bilinçsel durumuyla orantılı şekilde arttığını gördüler.
Fakat bu daha çok Talamus’un duyusal bir aktarma istasyonu görevini tanımlamamıza yardımcı olmuştur. Bilincin veya farkındalığın merkezini göstermemiştir fakat bunun halen frontal korteks’ten kaynaklandığı düşünmekteyiz.
BEYİN AKTİVİTESİNİN ALANI
Bilincin nöral bağıntılarına ilişkin anlayışımızdaki ilerlemelere rağmen, doktorlar, sorulara veya komutlara yanıt veremeyen hastalara teşhis koymakta hala sorun yaşıyor. Böyle bir hastanın tamamen bilinçsiz mi, bilinci açık ama dış uyaranlardan kopuk mu, yoksa bilinçli ve çevresinin farkında olup yanıt veremiyor mu olduğunu söyleyemezler.
Yakın zamanda Nature Communications'da bildirilen tamamen yeni bir yaklaşım, böyle bir hastanın uyanıklığını, farkındalığını ve duyusal organizasyonunu değerlendirmenin bir yolunu sağlayabilir. Yeni teknik, belirli beyin bölgelerindeki veya bölge ağlarındaki aktiviteyi kaydetmek yerine, beyindeki aktivite gradyanlarını ölçer. Yani değişimin oranlarını.
Bu, bir harita üzerinde sadece yolların, kasabaların ve köylerin konumlarını değil, arazinin dikliğini ve bu dikliğin zaman içinde nasıl değişebileceğini kaydetmeye benzer.Fonksiyonel geometrinin zamansal dinamikleri nasıl şekillendirdiğini dikkate alan beyin aktivitesini araştırmanın bu yenilikçi yolu, her bölgenin ve ağın birden fazla fonksiyona ve bağlantıya sahip olduğu gerçeğini hesaba katar.
Michigan Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Bölümü'nden Dr. Zirui Huang, "Bilinç karmaşıktır ve onu incelemek karıştırılmış bir Rubik küpünü çözmek gibidir" diyor. "Sadece tek bir yüzeye bakarsanız, düzenlenme şekliyle kafanız karışabilir. Yapbozu tüm boyutlarıyla incelemeniz gerekiyor” diye ekliyor.
BİLİNÇ TEORİLERİ
Bilincin nöral bağıntılarına ilişkin anlayışımızdaki ilerlemelere rağmen, şu soru hâlâ cevapsız kalmıştır: Bilinç beyin tarafından nasıl üretiliyor?
Bilim adamların birkaç teorisi mevcut. Öne çıkan iki fikir, küresel nöronal çalışma alanı teorisi (GNWT) ve entegre bilgi teorisidir (IIT).
Küresel nöronal çalışma alanı (GNWT)
Kısaca, GNWT, beyni kapsayan, küresel çalışma alanı adı verilen uzun menzilli bağlantılardan oluşan bir ağ olduğunu önermektedir. Nöral bilgi, hafıza, algı, motor çıktı ve dikkat için özel merkezler de dahil olmak üzere beyin boyunca yayınlanmasına izin veren bu çalışma alanına eriştiğinde bilinçli hale gelir.
En önemlisi, küresel çalışma alanına erişim kazandığında, duyusal verilerin belirli bir yorumu için 'kazanan her şeyi alır' durumudur.
Entegre bilgi (IT)
Beyin bölgeleri arasındaki bilgi iletişimi ve entegrasyonu, birçok bilinç teorisinin merkezinde yer alır. Bunlardan biri olan IT, bir varlığın bilgiyi ne kadar iyi entegre ettiğine bağlı olarak bilinç derecesini hesaplamak için karmaşık bir denklem kullanır.
Denkleme göre, kayalar ve çaydanlıklar gibi cansız nesneler bile bir bilinç parıltısına sahiptir. Bu, bilincin tüm fiziksel sistemlerin temel bir özelliği olduğunu öne süren felsefi panpsişizm (topyekun ruhçuluk) teorisiyle uyumludur.
_______________________________________
Dr. İsmail Bozkurt kimdir?
Dr. İsmail Bozkurt, Medical Park Ankara Batıkent Hastanesi’nde, Beyin ve Sinir Cerrahisi Polikliniği'nde hizmet vermektedir. Dr. Bozkurt, yabancı dili ve geniş uluslararası beyin, sinir ve omurga cerrahisi camiası ile çalışmalarına devam etmektedir. Pek çok ülkede ortak çalışmalarda bulunmakta olup, en güncel gelişmeler ve bilimsel güncellemeleri takip etmektedir. Deneysel çalışmalar ile omurilik felci ve kafa travması üzerine yeni ilaç ve tedaviler konusunda araştırmaları devam etmektedir. Yüksek İhtisas Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalında aktif olarak Doktora Öğretim Üyesi olarak eğitim vermektedir.
Aynı zamanda sosyal medya ve iletişim platformlarını etkin şekilde kullanmakta olup, pek çok gazete, dergi ve TV yayınlarında bilgisini herkesin anlayacağı ve faydalanacağı şekilde aktarmaya odaklanmıştır. Dr. Bozkurt, evli ve 2 çocuk babasıdır...