Anayasa Komisyonu’nun AK Partili Başkanvekili İdris Şahin iktidarla cemaat arasında bir tartışma olduğuna inanmıyor ama ekliyor: “Demokratik hak kullanırken incitici oldular”
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanvekili, Meclis Çözüm Komisyonu Sözcüsü, hukukçu, AK Parti Milletvekili İdris Şahin, Mustafa Balbay ile ilgili kararı Yargıtay’ın da verebileceğini söyledi. Şahin, TBMM Çözüm Komisyonu’nun raporuna değinirken, “25 yıl önceki SHP, bugünkü CHP’den çok çok ilerdeymiş” dedi.
Şahin, sorularımızı yanıtladı:
- Çözüm Komisyonu raporu, sadece iktidar partisinin raporu görüntüsünden kurtulamadı...
Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. 6 aylık bir çalışma sonucu rapor oluşturuldu. CHP ve MHP’nin de üye vermesini, çalışmalara katılmasını arzu ederdik, ama olmadı... Sonuçta rapor muhalefet şerhiyle TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Bu da sadece iktidar partisinin raporu olmadığının göstergesidir.
- Raporda “Özal Pandora’nın kutusunu açtı” tespiti var...
Özal aslında ilk isim değil. 1989’da SHP’nin Kürt raporu var. O dönemde Özal güçlü bir siyasi aktör. Kendi iktidarı döneminde terör ortaya çıkmış, zirveye ulaştığı dönem cumhurbaşkanı... Çözüme ilişkin Talabani, Barzani ve Şam’da görüşmeleri yaptırdığı vakıa. Sonraki süreçte devlet kurumları -başta MİT olmak üzere- çözüme dair fazlasıyla bir çaba söz konusu. Atılan adımlar demokratikleşmeyle doğru orantılı... Rapora tüm geçmiş çalışmaları aldık. Fevzi Çakmak’tan İsmet Paşaya kadar...
- BDP’li Altan Tan, ‘Kandırmaca raporu’ eleştirisi getirdi...
Altan Tan’a ‘siz yazın’ desek, yüzde 90 bizim yazdıklarımız olurdu. Mesela 1989’daki SHP raporu...Aradan 25 yıl geçmiş olmasına rağmen CHP’nin ne kadar geriye gittini, 25 yıl önce kendi altlığını oluşturan SHP’nin demokratik normlar, insan hakları açısından kendilierinden çok çok ilerde olduğunu bu raporda görüyorsunuz.
- SHP o yıllarda bile CHP’den ilerde mi diyorsunuz?
SHP’nin o dönem raporlarında yer alan demokratikleşme adımlarının AK Parti iktidarları tarafından 2002’den 2013’e kadar yüzde 90’ının atıldığı görülüyor. Tan’ın da şikayeti bana göre budur. Aslında raporda istediklerinin tamamı var. Bu komisyon durum tespiti yapıyor ve TBMM Başkanlığı’na rapor sunuyor. Biz çalışırken bile demokratikleşme paketi içinde bir çok talebe ait adımlar atıldı. Kandırmaca söz konusu olamaz. 10 aydır şehit cenazesi gelmiyorsa bu bile yeterlidir. Çözüm sürecinin taraflarının hala bir şüpheyle baktığını görüyoruz. Oysa çok somut adımlar atılıyor. Yalın bir süreç yürütülüyor.
- SHP’nin raporundan yararlandınız mı?
Bize bir ışık tuttu. Sadece SHP’nin değil raporu değil, o dönemde hazırlanan tüm raporları ve uluslararası örnekleri inceledik.
- Türkleri de Kürtleri de dinlediniz. Ayrılık talep eden var mı?
76 milyonun bir olduğunu, eşit vatandaşlık temelinde kimsenin ayrılma düşüncesinin olmadığını net olarak gördük. En uçlar dahi böyle bir söylem içinde değiller. Dağda kalmış, cezaevinde yatmışlar bile şunu söyledi: Asla bir ayrılık düşüncemiz yok. Bu ülkeyi birlikte kurduk ve eşit yurttaşlık temelinde birlikte yaşamak istiyoruz.
- Türkler faturayı kime kesiyor, Kürtler faturayı kime kesiyor?
Dönemsel olarak değişiyor. Kürtlerin de Türklerin de belirli bir dönem devlete kestiğini görüyoruz. Özellikle cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tek tipçi bir düzen yaratmaya çalışanlara bir faturanın kesildiğini görüyoruz. Benim en fazla hissettiğim iletişimsizlik oldu. Bölge değişim ve dönüşüme kapalı olmuş. 80 yıl öncesinde hazırlanan raporlarda da, 2000’li yıllarda hazırlanan raporlarda da Doğu’ya gönderdiğimiz kişilerin tecrübesiz olduğunu, ehliyetli kişilerin gönderilmesi gerektiğine dair ifadeler var.
Balbay için mahkeme ‘yargıtay değerlendirsin’de diyebilir
- AYM’nin Balbay kararı sonrasında gözler yerel mahkemeye döndü...
Balbay’ın çıkıp çıkmayacağına karar verecek olan, yargılamayı yapan mahkemedir. AYM’nin kararını iyi irdelemek gerekiyor. AYM; Balbay’ın, ‘adil yargılama hakkıyla alakalı talebini Yargıtay’da henüz kesin bir hüküm olmaması sebebiyle ‘Başvuru imkanı olmadığına’ karar vermiş. Yani iç hukuk yolları henüz tüketilmeden adil yargılama hakkında başvuruda bulunamazsınız diyor. Diğer talebi seçilme hakkının ihlali ve tutukluluğunun makul süreyi aşması. AYM bu talebi kabul edilebilir bulmuş.
- Bu madde üzerinden tahliyeler gündeme gelebilir mi?
AYM Anayasa’nın 67. maddesinin 1. fıkrasıyla bağlantılı Anayasa’nın19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine dair karar vermiş. Yani seçilme hakkının ihlal edildiği iddiası. Karardan bir suretin ilgili mahkemeye gönderilmesine karar vermiş. Zaten Yüksek Mahkeme ‘Şöyle bir hüküm verin’ deme hakkına sahip değil. Burada ilk derece mahkemesi şu anda ne yapabilir onu tartışmamız gerekir. İlk derece mahkemesi kararını verdi ama gerekçesini henüz yazmamış. Yani dosyayı henüz Yargıtay’a göndermemiş. Tutukluluk durumu her zaman değerlendirelebilir. Mahkeme bunu dosya kendisinde olduğu süreç içinde bizzat değerlendirebileceği gibi Yargıtay aşamasında olması halinde Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi bu konuda karar verebilir.
- Bu durumda gözler Yargıtay’a mı dönecek?
Kesin bir hüküm söz konusu değil. Tutukluluk süresinin aşılmış olması da tartışılmamış. Sadece seçilen bir kişinin seçildiği halde bu görevini ifade edememesinden kaynaklı bir hakkının ihlal edildiğiyle ilgili geniş bir değerlendirme yapmış AYM. Karar mercii şu an itibariyle ilk derece mahkemesi. İlk derece mahkeme ‘Ben hükmü verdim. Gerekçeli kararı yazıyorum. Yargıtay’da bunu değerlendirsin’ diyebilir. Değerlendirmesini yapacak olanlar mahkemelerdir. Bizim parlamenter olarak şöyle karar verilir dememiz doğru olmaz.
- Yani mahkeme topu Yargıtay’a atabilir...
İlk derece mahkemesi bunu yapabilir çünkü kararını verdi. Ama şunu da yapabilir; AİHM kararlarına göre verilen kararla Sayın Balbay hükümlü sıfatını kazanıyor. ‘Ben 34 yılı aşkın ceza verdim dolasıyla kararı infaz edilebilir’ diyebilir. Bu noktada görüş bildirecek olan ilk derece mahkemesi ama karar vermiş olması sebebiyle ‘Bunu Yargıtay değerlendirsin’ diyebilir. Öyle derse de kimse neden topu Yargıtay’a atıyorsun diyemez. Çünkü kararını oluşturmuş ve dosya temyiz aşamasında. Yagrıtay buna karar verebilir.
Yağan yağmurda beraber ıslandığımız arkadaşlarımız
- İktidar -cemaat tartışması bitti mi?
Böyle bir tartışmanın olduğuna inanmıyorum. İktidar yönünden tek yetkili Başbakanımızdır. İlk günkü açıklamalarından itibaren buradaki kardeşlerimize en ufak kırıcı, onları biz-siz diye ayıran bir yaklaşımı yok. Siyaset yaparken cemaat mensubu diye tarif edilen arkadaşlarımızı farklı görmedik. Yağan yağmurda beraber ıslandığımız arkadaşlar. Siyasal istikrarın temini bakımından her zaman aklı selim davranmışlardır ve bundan sonra da davranacaklarından endişe duymuyorum. Basının abartığı ölçüde bir çatışmanın olduğu kanaatinde değilim.
- Cemaate yakın medya kuruluşları iktidara yükleniyor?
Herkes kendisini korumakla mükellef. Ülkemizdeki dershanelerin yüzde 25’lik bir bölümünün o gruba mensup insanların çalıştırdığına yönelik bir tespit söz konusu. Elbette kendileriyle alakalı demokratik bir hak kullanmışlardır. Bunu kullanırken de biraz incitici olmuşlardır. Bunu yapanlar cemaate yakın üst düzey isimlerdir diyemeyiz çünkü bir tespitimiz yok. Ancak hem sanal alemde hem de basın yayın organları vasıtasıyla süreç çok iyi yürütülmedi. Siyaseti hep milletiyle yapan bir AK Parti anlayışı var. Bu iktidar milletin sahip olduğu değerleri asla milletien rızası olmadan sonlandırmaz. Millet neyi emrediyorsa onu yapacaktır.
- Çözüm Komisyonuyla da bağlantılı soruyorum: Cemaate yakın gazete ve televizyonlar ‘bölgede PKK dershaneleri istemiyor' yorumu yapıyor...
Doğu ve Güneydoğu’da cemaatin dershaneleri ve okulları vasıtasıyla bir kısım hizmetlerde olduğu aşikar. BDP grubu ve ona yakın düşünce sahiplerinin orada sadece cemaatin hizmetlerine karşı defansı söz konusu değil, devletin götürdüğü her türlü hizmete karşı defansları var. Yüksekova’da hastaneye, Hakkari’deki havaalanına karşılar...Cemati oluşturan unsurların tamamın bu milletin insanları. Ticaret yapanıyla, bizim partimizin içinde gönül vermiş isimleriyle... 2010 referandumunda özellikle bu grubun olaya ülkenin sivilleşmesine dair katkıları oldu. BDP ve onun destekçileri siyaseten karşı duruş sergileyebilir ama birebir onları hedef alacak bir yaklaşım içinde olmadıkları düşünüyorum. (VATAN)