Gözüne kıspeti, telesiyejde giyeceksin herhalde?

Vedat BEKİ

On gün boyunca Ilgaz – Yıldıztepe’de Çankırıspor’un kampında konuşlandım.

İki gün için gittiğim Ilgaz’daki serüven (!) henüz çözemediğim bir şekilde 7’inci gününü tamamlayınca, kampın son iki gününü de tamamlayarak teknik kadro ve futbolcularla birlikte Ankara’ya dönüş yaptım!

Sözcü18.com okuyucularını bu süre zarfında “habersiz” bıraktığım için özür dilememe gerek var mı bilmiyorum ama, ben yine de bizleri ilgiyle takip edenlerden “şimdilik” özür dileyeyim!

Ancak ilerleyen günlerde karşılaşacağınız haberlerle bugünkü “özrümü” bana nasıl iade edeceğinizi de şimdiden düşünmeye başlamanızı salık veririm!

Tahmin edeceğiniz ve de bazı özelliklerime alıştığınızı bildiğimden dolayı “uzun saçlı” kolay kolay “yangel Osman” yapmaz!

Yapması da mümkün değil!

Bunun bazı nedenleri benim “temel” özelliğim olan sorgulayıcı kişiliğimle, diğer geriye kalan kallavi  bölümünün de Çankırı’dan ve bu bölgede yaşananlardan kaynaklandığını da “sağır sultan” dahi biliyor!

İsterseniz yavaş yavaş sadede gelelim de, bugün itibari ile genele şöylece bir bakalım.

*  *  *

Çankırıspor’un Ilgaz – Armar Yıldıztepe kampı öncelikle futbolcular adına tam anlamıyla “güç toplama” gayreti ile geçti!

Takımın yeni teknik patronu, “Arsenal Hakan” (bu ünvanı kendisine ben vermiş bulunuyorum) (!) kampa katılan futbolcuların adeta pestilini çıkardı!
Kampın bitiş düdüğü ile birlikte futbolcuların yüzlerindeki ifade, 11 günlük çalışmanın sonlanmasından duydukları hazzı öylesine ortaya koyuyordu ki, bunu fark etmemek için herhalde “kör” olmak gerekirdi!

İşin esprisi bir yana, Teknik Direktör Yılmaz ve ekibi, öylesine sistemli ve düzenli bir çalışma programı uyguladılar ki, takımdaki eski ve yeni birçok futbolcunun “böylesi bir çalışma sistemi görmedik” cümlelerini bol miktarda duydum!

Takımın Sportif Direktörü Atilla Gerin, sezon boyunca taşıyacağı yeni görevini fazlasıyla yerine getireceğinin sinyallerini verdi. Şahsen, ilk günlerde Gerin’in böylesi bir görevi “yadırgayacağını” düşünmüştüm ama, Atilla Hoca Tanrı vergisi kişisel yetileriyle üstlenmiş olduğu görevi layıkıyla yerine getirmesinin ötesinde, takım için “vazgeçilmez” olduğunu çok kısa bir süre içerisinde ispatladı.

Teknik Direktör “Arsenal Hakan” ise, oluşturduğu yardımcı antrenör Hikmet Çapanoğlu, kaleci antrenörü Seyhan Göçen ve kondisyoner Mehmet Göktepe ile bu yıl “beyaz grupta” daha şimdiden koyduğu hedefler doğrultusunda önemli işler yapacağı gün gibi aşikar.

Kişisel endişem; Teknik Direktör Hakan Yılmaz’ın başarılı bir Çankırıspor izlemek için mavi-beyaz renklere gönül verenlerin beklentilerini boşa çıkarmama düşüncesi ile ligin başlayacağı tarihe kadar geçecek süreyi çok iyi değerlendirmek zorunda olduğunun farkında. Bunun üzerine bir de “hedeflere kilitlenmiş” bir Hakan Yılmaz profili, “olmayanı yaratma” duygusunu da beraberinde getirince gerek futbolcularda gerekse teknik kadrodaki “arayış(lar)ın” yer yer sıkıntılar doğuracağını düşünüyorum.

Özellikle kulübün içerisinde bulunduğu “mali sıkıntının” sahadaki “yüksek motivasyonlu” çalışmaya paralel olarak çözümlenemediğini düşündüğümde zincirin halkalarında meydana gelecek olan kopmanın bugünlerdeki havayı tam tersine döndüreceğini düşünmek zaman zaman uykularımı kaçırmıyor dersem yalan olur!

Olası olumsuzlukların yaşanmamasında en büyük etken “sağduyulu” Çankırılı’nın başta kulüp yönetimine daha sonra da takımına sahip çıkması gerçeğidir. Böylesi bir “sahiplenme” duygusu ülkenin 7 bölgesinden oluşan “Beyaz Grup”ta mücadele verecek olan Çankırıspor’u ve Çankırı’yı başarıdan başarıya koşturacaktır. Ve Çankırı insanının böylesi başarılara da ihtiyacı vardır. Yaşanacak başarılar bu topraklarda yaşayan ve yaşamış insanların onuru ve de gururu olacaktır. Bugün için 100 kişinin bir araya gelerek yaratacağı sinerjinin milyonları nasıl harekete geçireceğini görmek ve yaşamak için aranan “sağduyunun” bir an önce ortaya çıkması ve ilk adımı atmasını sabırsızlıkla bekliyorum.

21 Temmuz’da başlayacak olan Kocaeli – Kartepe Green Park’taki 15 günlük kamp çalışması ve takıma kazandırılacak olan yeni isimlerle birlikte Çankırıspor fotoğrafının bugüne göre çok daha net bir görünüm kazanacağını düşünüyor, ter akıtan tüm futbolcu ve ekibe Ilgaz kampı süresince şahsıma gösterdikleri ilgi ve sevgiden dolayı şükranlarımı sunuyorum.

Bütün bunlarla birlikte on gün süresince Ilgaz Belediye Başkanı sayın Cevdet Çetin’in şahsında Ilgaz halkının Çankırıspor adına gerçekleştirdikleri desteği görmezlikten gelmem mümkün değil. Gönlümden geçen ise ilçe belediye başkanlarının Çankırıspor için en az Ilgaz Belediye Başkanı Cevdet Çetin kadar duyarlı ve gönülden destekleyici olabilmeleri…

Tabii ki Armar – Yıldıztepe işletmecisi sayın Özcan Yalçınkaya ile Otel Müdürü Ahmet Önder’den komisine kadar tüm personele Çankırıspor kafilesi için akıttıkları terler için de en azından kendim adına şükranlarımı sunuyorum…

Burada küçük bir hatırlatma yapmadan da geçemeyeceğim bir isim var: Berke!

Kendisi Galatasaraylı ve Arda Turan hayranı olmasına, bugüne kadar Çankırıspor’la ilgili hiçbir bilgisi ve ilgisi olmamasına karşın, çok değil bir haftada fanatik bir Çankırısporlu olması, Çankırı’da yeni yetişen neslin, olayın içinde yer verildiğinde nasıl da “renk” ve “düşünce” değiştirdiğine çok önemli bir örnek olarak addediyor ve kulüp yönetimine buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum:

Ne yapın ne edin, gençlerle ve de özellikle orta öğretim çağındaki çocukları da içine alan projelere ağırlık verin… Göreceksiniz ki önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde Çankırıspor taraftar sayısında hiç de azımsanmayacak ölçüde bir artış olacak…

*  *  *

Ilgaz – Kadınçayırı “telesiyej” ihalesi 21 Temmuz günü Ilgaz Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından gerçekleştirilecek!

Ve bu ihale ile ilgili işlemler tamamlandıktan sonra acayip bir “cıngar” çıkacak!

Nereden mi biliyorum!

Olsun o kadar!

Benim adım “uzun saçlı” (!) İşim de gazetecilik!

Evet… 21 Temmuz günü yapılacak olan ihale sonrasında, (10 gün içerisinde) kazanan firma Ilgaz – Kadınçayırı’na düştüğü andan itibaren kendisini bekleyen “sürpriz”den habersiz bugünlerde koşuşturmada!

Koştursun bakalım!

İhaleyi alsın ve “ihale kabulü” sonrasında Ilgaz’a gelerek “yer teslimi” yapılmasını istesin!

Ooyyyy... Oyyyy...

İşte o zaman hep birlikte seyredeceğiz şenliği!

Birilerinin “ben yaptım oldu” zihniyeti, çok değil Temmuz ayının son haftasında yine “duvara” toslayacak!

Hem de kötü bir şekilde!

Ve ortaya çıkacak olan manzara, Çankırı’yı ele – güne rezil rüsva edecek!

Milletvekillerini bir kenara bıraktım; Bakanlar, Başbakanlar devreye girecek… Belki de Cumhurbaşkanı bile sorunun çözümü konusunda “aracı” olacak!

Niçin mi?

Çankırı Valisi Şemsettin Uzun’un “yasa tanımaz”, “kural bilmez” ve de en önemlisi “bürokratını hiçe sayma” lüksünden dolayı ortalık şenlenecek!

Bu satırları okurken, içinizden geçenleri bilmediğimi sakın ola ki düşünmeyin!

Ama ben olayın “detayını” burada sizlere aktarırsam, “ihaleye saatler kala” işler daha da karmaşık hale gelir!

O yüzden affınıza sığınarak “detayı” burada kaleme alamayacağım için üzgünüm…

İhale tamamlanıp kazanan firma belli olduktan sonra burada bugün yazamadığım “detayı” sizlere “haber” olarak sunacağıma söz veriyorum…
Bu arada Yıldıztepe ile ilgili bir sorgulamayı da gündeme getirmek istiyorum!

Sayın Vali Uzun, göreve geldiği ilk günlerde Yıldıztepe’de yaptığı incelemelerden sonra yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir cümle kurmuştu: “Burada turizm yerine, olsa olsa ayağına kıspet giyip güreş tutulur” (!)

Ve akabinde bir de söz vermişti: Yıldıztepe’ye giden yolu iyileştirmemiz gerek!

Günümüz Yıldıztepesi ile ilgili söyleyebileceklerim;

1) Bugün için Yıldıztepe’de ayağa kıspet giyilip güreş bile tutulamaz! Çünkü, mesire yerleri “patlıcan tarlasına” dönüşmüş durumda!

2) Bırakın Vali Uzun’un var olan yolu iyileştirmeyi, vatandaş bugün eski yolu arar hale gelmiş! Özellikle tomruk yüklü kamyonlar yolu çekilmez hale getirmişler… Ve etkilisi de yetkilisi de bu durumu şu saatte seyreder vaziyette…

*  *  *

Notlarım arasında Karatekin Üniversitesi de var. Şöyle ki; Çankırı insanı şehrine üniversite gelmesini dört gözle bekledi! Sıkışan şehir ekonomisine katkı sağlayacağını düşündüğünden. Yüksek öğrenim programı uygulayan üniversite, bugünlerde Çankırı içerisinde adeta “ticarete” soyundu!

Çay bahçeleri, düğün salonları!

Vatandaş ve öğrenci üniversitenin mevcut altyapı eksikliklerine karşın “ısrarla” tercihini Çankırı’dan yana kullanma arzusu içerisinde olsa bile, ne hikmetse üniversite içerisinde birileri mevcut pastanın içerisine “balıklama dalma” düşüncesi sergiliyorlar! Ve yaptıkları planları da teker teker uyguluyorlar!

En son bomba düğün salonu! Çankırı’da düğün yapılacak salon mu kalmadı sayın Rektör!

“O eksik bu eksik”, “Şu lazım bu lazım” demesi kolay! Çankırı esnafı öğrenciye ve öğretim üyesine bağladığı umudu, çay bahçeleri + düğün salonları gibisinden eylemleri daha şimdiden hayatın içerisine sokarsanız, iki sene sonra Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığına ya da Esnaf Odaları Birliğine aday olmanız hiç de anormal olmaz! Hoş bu makamlar size layık değil ama, yine de Çankırılı’nın aklına hele hele şu günlerde su kaçırmanın anlamı ve alemi yok…

Çankırı insanını üniversite havuzunun içerisine atacağız diye yıllardır göbeğimiz çatladı, şimdi dün bir bugün iki, düğün salonu falan…

Mevcut gidişatı değerlendirmenizi ve Çankırı esnafının içinde bulunduğu sıkıntıları da göz önüne alarak böylesi “ticari” mevzulardan üniversitenin uzak durmasını en azından “şimdilik” salık veririm.

* *  *

Geride kalan 10 gün içinde sizleri “haber”siz bıraktım ya; bu arada “dandik fino” da dijital paçavrasında “beni benimle baş başa bıraktığını” ilan etmiş!

Nasıl da şaşırdım bir bilseniz!

Hatırlayacağınız gibi son yazımda “dandik fino”ya bir çağrıda bulunmuş ve “Elindeki belgeleri 48 saat içerisinde yayımlamazsan seni müfteri ilan edeceğim” (!) demiştim ya, "dandik fino" bu mesajı yerine getirmeyi yiyemedi!

Hoş, yemesini de beklemiyordum ya! Onun endamsızlığı ve çapsızlığı ortadayken, böylesi bir iş çıkarması na mümkün!

Son yazımı okuduktan sonra gsm numarama bana “gizli” numaradan ulaştı! Ve esti, gürledi!

Sonuç dijital paçavrada kendi ağzından "Seni muhatap almıyorum!" (!)

Telefondaki cümlelerine bakınca ben de seni az birazcık “fino” sanmıştım ama sen gerçekten “dandiğin dandiği” çıktın be dandik fino! Üzüldüm! Sebebi de gayet açık: Sen bitmişsin lakin bundan senin bile haberin yok… Allah kimseyi senin durumuna düşürmesin… Haydi yolun açık olsun…

Ha unutmadan söyleyeyim; Yeni yol haritana yeni camiler eklemeyi unutma! Belki yine bir şadırvanın önünden geçersin de asılmış ceket(ler)de para eden yeni saatler bulursun!

*  *  *

Yine geldik yazının sonuna… Havalar bunaltıcı sıcak… Ankara boşalmış durumda… Ben yine kaybolursam sakın ola meraklanmayın! Gittiğim adres ya Çankırı’dır ya da Çankırılı’nın bulunduğu yerdir… Serin günler dileğiyle…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.