Başbakanlık tarafından Genelkurmay Başkanı’na verilen zırhlı Amerikan cipiyle ilgili geçen hafta yazı yazan Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu ile Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Baki Kavun arasında başlayan tartışma kızışıyor.
İşte Mustafa Mutlu’nun yazdığı o yazı...
Genelkurmay, Zenne’deki korkunç iddialar hakkında neden açıklama yapmıyor?
Hatırlarsınız; geçen cumartesi günü Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Baki Kavun tarafından “erdem” sorgulamasından geçirilmiştim.
Baki Kavun, Başbakanlık tarafından Genelkurmay Başkanı’na verilen zırhlı Amerikan cipiyle ilgili yorumum nedeniyle bana zılgıt çekmeye kalkışmıştı!
Çünkü ben yorumumu, “İlkem ve ülkem diyene Hasdal, boyun eğene ödül” diye bitirmiştim...
Bu nedenle dört dakikalık telefon konuşmasında tam üç kez, kınanmış ve erdemliysem özür dilemeye davet edilmiştim!
Ben de araç tahsisi için izlenen böyle bir yöntemin yanlış olduğunu, benim değil bu “çok gizli bilgiyi” sızdıranların özür dilemesi gerektiğini düşündüğüm için, talebi aynı kararlılıkla geri çevirmiştim.
Madem Sayın Kavun’la artık öyle ya da böyle bir “hukukumuz” var; bu kez “erdem sorgulaması” için sıra bende:
Sayın Kavun...
Geçen hafta vizyona müthiş bir film girdi; izlemediyseniz bile eminim ki duymuşsunuzdur! Ayrıca; entelektüel bir subay olarak mutlaka izlemenizi öneririm. Senaryo, yönetim, çekimler, oyunculuk ve müzik gerçekten mükemmel...
Adı, Zenne...
Konusu; sizin mesleğiniz için hayli zor... Ama böylesine yüce bir kurumun basın sözcülüğünü üstlenmiş bir “komutan” olarak, bu filmdeki “iddialara” açıklık getirme görevinin de zat-ı âlinize düştüğüne inanıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri için hayli yıpratıcı olan ve benim bugüne kadar hiç duymadığım iddiaya göre, askere gitmek istemeyen eşcinseller ya da transseksüellerin “çürüğe” ayrılabilmeleri için, cinsel eğilimlerini kanıtlamaları gerekiyormuş...
Bunun için de askeri hastanelerdeki doktor heyeti tarafından, “ilişki sırasında” çekilmiş bir fotoğraf talep ediliyormuş...
Ve bu fotoğraflar, askerlikten muaf tutulan kişilerin dosyalarına konularak saklanıyormuş...
Bu yüzden de dünyadaki en büyük porno fotoğraf koleksiyonu Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeymiş...
Filmde eşcinselliğini bu şekilde kanıtlayamayan, yani fotoğraf getiremeyenlere reva görülen bir muamele daha var ki... Onu burada yazmaya ne terbiyem, ne de insanlığım izin veriyor!
Sayın Kavun, sadede geliyorum:
Son derece masum bir yorumumun yayınlanmasından sadece birkaç saat sonra beni arayıp, aklınızca fırça çekmeye kalkıştınız...
Kesinlikle haddiniz olmamasına karşın, erdemimi sorgulama cesareti gösterdiniz...
Ne ilginçtir ki “anlatılanların tamamen gerçek olduğu” uyarısıyla başlayan bu film günlerdir vizyonda ama sizden ne bir ses duyduk, ne de bir nefes!
Bu “sessizlik” ne anlama geliyor Sayın Kavun?
İnanmak bile istemiyorum ama böyle bir uygulama gerçekten var mı?
Varsa bu, Anayasa’daki ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki kişilik haklarına tecavüz anlamına gelmiyor mu?
Bu insanlık dışı ayıba katılanların, izin verenlerin ve bunları uygulayanların, Irak’taki ya da Afganistan’daki esirlere cinsel tacizde bulunan ABD’li askerlerden ne farkı kalıyor?
Ve siz; koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri yönetimi olarak, böylesine küçültücü bir iddiaya nasıl oluyor da hâlâ yanıt verme gereği duymuyorsunuz?
Yoksa gücünüz sadece benim gibi “muhalif” gazetecilere mi yetiyor?
“Erdem” demiştiniz değil mi Sayın Kavun?
Asıl “erdem”; bir insanın görevi, unvanı, makamı ne olursa olsun, insan kalabilmesidir...
Vefayı unutmamasıdır!
İnsana sevgiden ve saygıdan asla sapmaması, bunun için gerekirse yorganı yakmayı göze alabilmesidir!
Hadi; şimdi siz erdeminizi gösterin ve filmdeki iddiaların doğru olup olmadığını açıklayın...
Doğruysa, “demokratikleşme” çabasındaki bugünkü TSK yönetiminin, bu insanlık ayıbına artık bir son vermeyi düşünüp düşünmediğini anlatın...
Dünyanın bütün saygın gazetelerine ve dergilerine yansımaya başlayan bu iddianın; Başbakan’ın cipinden çok daha yıpratıcı olduğunu eminim ki görüyorsunuzdur...
Susmayın Baki Bey...
AÇIKLAMA!
Yukarıdaki yazımı eleştirmeye ve beni “TSK’yı yıpratmaya çalışmakla” suçlamaya hazırlananlara belirtmek isterim ki... Asla böyle bir amacım olamaz...
Bugüne kadar “bağımlı medyadaki” çok sayıdaki aşağılama ve yıpratma girişimine tepkisiz kalan Genelkurmay Başkanlığı İletişim Dairesi’nin, son derece iyi niyetli bir eleştiriden sonra benim erdemimi sorgulamaya kalkışması, elbette beni yaralamıştır...
Ama bu yazı, kesinlikle bir hesaplaşma yazısı da değildir.
Amacım, sadece Genelkurmay Başkanı’na toz kondurmamaya odaklı bir “iletişim” anlayışının beyhudeliğini ortaya koyup, yetkilileri TSK’nın itibarını koruma konusunda daha duyarlı olmaya davet etmektir.
Eğer aksi olsaydı; muvazzaf ve emekli subayların, bugünkü komuta kademesi hakkında günlerdir bana yağdırdığı yüze yakın mektubu sizinle paylaşmakta hiçbir sakınca görmezdim.
Bu yazı nedeniyle beni “TSK düşmanlığıyla suçlamaya” hazırlananlara, peşinen duyurmayı borç bilirim!