Sözcü18 Seçim Kervanı İnköy'den ayrıldı. Rotasını Ilgaz - Gaziler köyüne çevirdi. Ilgaz kavşağında sürdürülen çalışmalar sürücülerin bu bölgede biraz daha dikkatli davranmasını gerektirdiğini belirtelim ve yolumuza devam edelim.
GAZİLER KÖYÜNDEN FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
Ilgaz - Gaziler köyü E-80 yolu üzerinde ve yaklaşık 100 hane dolayında bir köy... Yeşillikler içerisinde hafif bir yamacın eteğine kurulmuş olan köyün mimarisi orman ürünleri üzerine. Köy yoluna girişte tabeladan sonraki yaklaşık bir km'lik mesafeyi aştıktan sonra karşımıza çıkan ilk bina adeta hilkat garibesi! Doğaya ve çevreye karşı kallavi bir beton yığını! Hani derler ya "görmemişin oğlu olmuş tutmuş ... kopartmış" (!) aynen bu cinsten... Bende ikinci şaşkınlığı yaratan olay ise her cami avlusunda bulunan musalla taşının, Gaziler köyünde, bu hilkat garibesi evin önünde bulunması! Görünen manzara insanın aklına "Acaba evin sahibi ölücü mü?" sorusu getiriyor!
KÖY İÇERİSİNDE HİLKAT GARİBESİ EV...
Sonradan öğreniyorum ki gözümü ve beynimi rahatsız eden evin sahibi tanıdık (mış) (!) Kimmiş diye sormayın tövbe billah söylemem! Hem konumuz o değil, gündemimizde "12 Haziran seçimleri" var ve Sözcü18'in Seçim Kervanı Gaziler köyünde vatandaşla görüşerek düşüncelerini öğrenecek!
Amma velakin gel gör ki, Gaziler köyünde "insan" yok! Köy, adeta terkedilmiş film platosu! Köy yolunu takip ederek sağ yöne doğru yol alıyoruz. Yaklaşık 200 m kadar mesafe gittikten sonra köyün en son evinin önünde kendimizi buluyoruz. Araçtan inerek yürüme zamanı... İbrahim Zencirci araçla geriye dönüş yaparken, ben "belki bir allahın kuluna rastlarım" düşüncesiyle yaya olarak köyün merkezine doğru yol alıyorum. Tabii bu arada çevreyi de fotoğraflayarak...
Köyde kuş ve böcek sesinden gayrı bir tek kendi sesimizi işitiyoruz! Belki Cami çevresinde birkaç kişiye rastlama umuduyla yolumuzu camiye doğru çeviriyoruz. Heyhat! Cami çevresinde de aradığımızı bulamadık!
Fotoğraf çekmeye devam... Çünkü yapacak başka bir iş yok! Bu arada çalan cep telefonlarımızın sesi köyün tek gürültüsü haline çoktan dönüştü!
GAZİLER'DEN AYRILIYORUZ...
Sözcü18 Seçim Kervanı Gaziler köyünde cami dahil olmak üzere bol miktarda fotoğraf çekimini gerçekleştirdikten sonra köyden ayrılma kararını veriyor... Bu arada uzaktan gelen traktör ümidimizi yeşertiyor. Hilkat garibesi evin önündeki musalla taşının başında gelen traktörü bekliyoruz... Traktör üzerimize üzerimize geliyor. Sanıyorum ki duracak! Heyhat! Yanılmışım... İbrahim'le aramdan direksiyonu kırarak basıp geçiyor! Şaşırıyorum!
Köyün ortasında iki yabancı! Birisi uzun saçlı diğeri farklı bir silüet! İkisinin elinde fotoğraf makinaları ve Gaziler köyünde yaşayan arkadaş yanımızdan transit geçiyor! Bir an görülmediğimizi düşünüyorum! Ya da karşımızdaki hayalet idi! Her neyse, yolumuzu köyün çıkış yoluna çeviriyoruz...
VE 2. GAZİLER MACERASI ŞİMDİ BAŞLIYOR
Yolda önümüze yaklaşık 30 büyükbaş hayvan sürüsü kesiyor... Büyük bir sevinçle aracımızı yolun kenarına çekiyor ve çobanla birlikte sürünün bize doğru yaklaşmasını bekliyoruz. Unuttum, bu arada köyün girişindeki köprüyü de geçtik!
Köprünün giriş yönündeki başında sürüyü ve çobanı bekliyoruz. Karşımda 18-19 yaşlarında gözlerinin içi gülen, kara kaşlı yağız bir delikanlı... Sinan... Lise mezunu olduğunu ve ilk kez oy kullanacağını söylüyor... Ha bu arada, Sinan kardeşimiz çoban değil, sürünün sahibiymiş! Çoban izinli olduğu için davarı o gün o dışarıya çıkarmış!
Samimi bir sohbetle köyde geçirdiğimiz zamanı, kimseyle görüşemediğimizi anlatıyoruz. "Abi herkes evdedir! Bu saatte dışarıya çıkmazlar! İşi olan da tarladadır" diyerek yaşadığımız stresin perde arkasını bizlere özetliyor!
Bu arada dereye doğru yayılan sürü de hareketlenmeye başladı! O da ne! Sarı öküz diğer öküzün üzerinde! Haydaaaa!
"Neler oluyor Sinan kardeş" (!) dememizle genç arkadaşımızın "Abi şaşırma! Ara sıra oluyor böylesi durumlar" diyerek bizleri sakinleştirme gayreti takdire şayan!
İBRAHİM ZENCİRCİ, KURBANI GAZİLER'DEN ALDI
Bu arada sevgili dostum Zencirci, Sinan kardeşle kurban pazarlığına girişmesin mi! İkisinin ellerinin birleştiğini ve aşağıdan yukarıya beş bin, yok olmaz dört bin ikiyüz, dört bin 800, yok dört bin üçyüz pazarlığı had safhada! Sonunda uzlaştılar... Zencirci'nin Kurban Bayramında keseceği kurban Gaziler köyünden alınacak... Hayırlı olsun...
DÜNYA GERÇEKTEN KÜÇÜK! KÖYÜN ÇIKIŞINDA BAŞAĞA İLE KARŞILAŞMA!
Sinan kardeşten köyle ilgili bilgileri aldıktan sonra vedalaşma zamanı geldi... Ayrıldık... Köyün çıkışında tabela önünde fotoğraf çektiriyoruz! Burası önemli! Bu işlemi yaparken köye bir minibüs girmekte... Biraz ileride durdu... Ben de ÇANHAVK Başkanı Tahsin Tekin ile telefonla görüşüyorum. O da bölgede... Yanyana gelebilirmiyiz düşüncesiyle açtığım telefon konuşması sürerken karşımdaki sima hiç de yabancı değil! Tamam ya... İstanbul'da Tuzla Çankırılılar Derneğinin buluşmasında tanışmıştım! Başağa İsmail Bey...
Şaşırıyorum... Kısa bir hoşbeş faslından sonra "Buraya kadar gelmişsiniz, eve gidip birer kahve içmeden bırakmam" (!) ısrarı öylesine samimi öylesine içten ki... Reddetmek mümkün değil... Yeniden rotamızı köyün içerisine yönlendiriyoruz. Girdiğimiz yolda hislerim beni tahmin ettiğim eve götürüyor! İlk girdiğimizde fotoğraf makinasının deklanşörüne ilk kez bastığım görüntü!
Evin bahçesindeki çitlere asılmış geyik boynuzlu ev! Aynen o evin önünde duruyoruz ve "Burası benim fakirhane" diyor İsmail bey... Evin bahçesi, içerisinin sinyallerini veriyor. Başağa İsmail, çevreden hangi eski ve antikayı bulduysa evinin bahçesine getirmiş... Adeta açıkhava müzesi... Evin hanımefendisinin de müsait olduğunu öğrenince davete icabet ederek eve adımımızı atıyoruz. Kapısında 18 Çankırı yazılı odadan içeriye girdiğimizde üzerimizdeki yorgunluğu fazlasıyla hissediyoruz!
Çünkü, evin içi tarih kokuyor! Her türlü antika odanın içerisine düzenli olarak yerleştirilmiş. Yer minderlerine oturuyoruz... İbrahim Zencirci Başağa köşesine ben de Küçükağa köşesine...
Başağa uyarıyor: Ayaklarını uzatma, bak benim gibi otur! Unutma ki bir yaran odasındasın!
Gerekli uyarıyı yerine getirirken ikramlarla birlikte odanın o güzel görüntüsü içerisinde dinlenme fırsatı buluyor, daha da önemlisi Gaziler köyüne gelirken kafamızdaki soruları sorarak yanıt bulacağımız birisini bulmanın sevincini yaşıyorum.
KÖY HAREKETLENMEYE BAŞLADI
Başağa İsmail Bey, İstanbul'da yaşıyor... Kuru temizlemecilik işi ile ilgilenmiş. Şimdi işleri oğulları takip ediyormuş. O da şehir hayatından bunaldığında soluğu köyünde alıyormuş... İkramlar sonrası biraz da kendimizi dinlenmiş düşünerek evden ayrıldık... Köyün meydanına doğru inerken bir kişi, daha sonra da bir kişi göründü... Mecburduk... Hiç yoktan iyidir düşüncesiyle arkadaşlarla başladık gündemi ve köyü konuşmayı...
Anlatılanlara bakılırsa köyün suyu sağlık açısından çok uygun değil. Suyun verdiği zarar köyde yaşayanların diş sağlıklarını olumsuz etkilemiş. Köyde sürekli yaşayan nüfus 50 civarında. Yazın 250-300'ü buluyor... Bu arada yine yaptığımız sohbette bölgede şeker hastalığının da "irsi" olduğunu öğreniyorum. Sebze ve meyve açısından hayli zengin olan köyün içme suyunda yaşadığı problemin bir an önce çözülmesi gerektiği gün gibi aşikar.
"Oylar nereye?" gider sorusuna ise tatmin edici yanıt bulmam mümkün değil! Neden derseniz görüştüğüm 3 kişiden birisi hızlı bir sosyal demokrat çıktı. İkincisinin kafası karışık! Emekli, İstanbul'dan gelmiş... Bodur elma bahçesi düzenlemeye kalkmış... Elindekini avcunda ne varsa bahçeye gömmüş! Başta Ilgaz Tarım Müdürlüğü olmak üzere devletten yana sitemkar! Traktörünü satma aşamasına kadar ulaşmış! Başağa İsmail beyi sorarsak o da İstanbul'da! Geriye ne kaldı...
Bu arada taşımalı eğitimden dönen çocuklar servis aracından iniyorlar.. Ortalık bir anda cıvıl cıvıl oluyor... Her yanımız çocuk... Hepsinin yüzü ve de özellikle gözleri gülüyor... "Hangi takımı tutuyorsunuz?" diye sorduğumda her biri ayrı ayrı isimler telafuz ediyorlar. "Aranızda Çankırısporlu yok mu?" diyorum, belki 1. sınıfa ya da 2. sınıfa giden sarı saçlı mavi gözlü güzel kızımız "Ben Çankırısporluyum" (!) demez mi!
İşte bu ya! diyorum ama diğerlerinin de suratının asıldığını görüyorum...
GAZİLER'DEN AYRILIK ZAMANI...
İkinci kez girdiğimiz Gaziler köyünden ayrılık zamanının geldiğini kararan hava bize işaret ediyor... Bu arada daha önce içine giremediğimiz ve güzel bir restorasyon gördüğü aşikar olan köy camisini bu kez kapıları açılarak içeriden ziyaret ediyoruz. Daha sonra da köyden ayrılıyoruz...
Gaziler köyüne girişte MHP bayrak asmış! Köy meydanında hilkat garibesi evin önünde de Ak Parti bayrakları asılıydı... Gaziler'den ne çıkar derseniz, bu sorunun yanıtını ben verecek durumda değilim! Çünkü toplamda 4 yetişkin ve 10'dan fazla oy kullanmayacak çocukla görüştüm...
"O zaman Gaziler'de işin neydi?" diye sorabilirsiniz! Samimiyetle ifade edeyim ki, Gaziler, Seçim Kervanı güzergahına "biz koç gibi Gaziler'e de gideriz" (!) gerçeğini göstermek için sonradan ilave edildi...
Rota Ilgaz Merkez... Bizi nelerin beklediğini biliyorum ama yine de Ilgaz'a doğru yol alıyoruz...
Yazı: Vedat Beki Fotoğraflar: İbrahim Zencirci