Algı operasyonları kapsamında Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan polisler ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca hakkında tahliye kararı çıktı. Mahkemenin kararının uygulanmamasına gazetecilerden tepki yağdı.
İşte o tepkilerden bazıları:
Gazeteci-yazar Hasan Cemal: İktidarın hukuk cinayetleri sürüyor. Sonuncusu, tutuklu meslektaşım Hidayet Karaca ve yine tutuklu 62 emniyet mensubuyla ilgili oyunlar... Hidayet Karaca olayı: Savcı kararı dinlemeyen polisten, mahkeme kararı dinlemeyen savcıya... Ne hukuk devletiyiz ne de kanun devleti! Yuh olsun, yazıklar olsun Türkiye’de yargı düzenini bu hale getirenlere! ‘Adaleti ayaklar altına almak isteyenler çıkabilir, tarih bunları bir film şeridi gibi yazacak’ diyen Ekrem Dumanlı haklı...”
Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz: Yeni Türkiye’de darbecilikten hüküm giyenler derhal salıverilir, ama Hidayet Karaca’nın tahliyesini engellemek için her tür manevra yapılır.
Bugün Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak: Meseleyi tetkik etmeden ezbere konuşmayın. Avukatlar reddihakim talebinde bulunuyor, sulh ceza hakimliklerinin hepsinin aleyhine. Sulh Ceza Hakimi İslam Çiçek, reddihakim konusunda, ‘hakimlik yetkili değildir, mahkemeye gitmelisiniz’ diyor. (Sulh cezalar hakimlik, mahkeme değil.) Bunun üzerine reddihakim için nöbetçi asliye ceza mahkemesine başvuruluyor. Bu mahkeme reddihakim talebini kabul ediyor. Ya sonra? Reddihakim talebi kabul edilince, İstanbul’daki 10 adet sulh ceza hakimliği devre dışı kalıyor, tahliye taleplerini değerlendirmek üzere. Nöbetçi asliye ceza, İstanbul’daki bir başka asliye cezaya dosyayı gönderiyor. İşte bu mahkeme de tahliye kararını veriyor. Reddihakim kararını veren 29. Asliye Ceza. Tahliye kararını veren 32. Asliye Ceza.
Taraf Gazetesi yazarı Sezin Öney: Tüm Türkiye’nin yargı sistemi, sulh ceza hakimlerinin iki dudağı arasında bırakılmıştı. Sonucu da, demokratik düzen olmuyor. Topluca batıyoruz ama siyasi kutuplaşmalar yüzünden, tüm mağdurlar demokratik minimumda buluşamıyor. Nükleer karşıtı eylemler, avukat Umut Kılıç’ın tutukluluğu, Hidayet Karaca ve diğer tutukluların sulh ceza vakasında ortaklaşma mümkün değil. Demokratik minimumda birleşmek, kimsenin ‘tarafında’ olmak değil. Doğru düzgün, ezmeden ezilmeden insanca hayatlar sürecek toplum oluşturmak. O kadar çok hukuksuzluk, haksızlık var ki, yetişemiyor, dağılarak, bölünerek topluca eziliyoruz.
Gazeteci-yazar Cafer Solgun: Tahliye kararlarına bile müdahale eden, hukukun en temel gereklerini dahi yerine getirmeyecek kadar gözü kararmış bir ‘paralel yapı’ var... Buna ‘hukuksuzluk’ demek hafif kalır. Olan şey bir ‘Türk tipi başkanlık’ uygulamasıdır. Bunun ne menem bir şey olduğu daha iyi anlatılamazdı. Bu, düpedüz zaten yerlerde sürünen ‘yargı bağımsızlığının’ askıya alınması ve her şeyin ‘tek adam’ın keyfine bağlanmasıdır. Savcılar ‘iddia’ ve ‘talep’ eder. Görevleri mahkeme kararını uygulamaktır. Bunu bilmeyen bir TC yurttaşı var mı? Alenen suç işliyorlar. Söz konusu hukuk ve adalet ise kimsenin ‘bana ne ki’ deme lüksü yok. Hukuk ve adaleti ya savunuyorsunuzdur ya da zorbalardan yanasınızdır.