"AKP içinde uzun zamandır süren rahatsızlık artık açıktan açığa konuşuluyor. Önce Bülent Arınç, daha sonra Hüseyin Çelik’in çıkışları. Ardından Suat Kılıç, Nihat Ergün, Sadullah Ergin’in de aralarında yer aldığı partinin eski ağır toplarının Hamamönü’nde büro tutmaları Ankara kulislerini hareketlendirmişti.
Tüm bunlar olurken 9 Şubat akşamı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan’ın sürpriz bir şekilde Beştepe’deki Saray’da buluşmaları bir heyecan dalgası yarattı. Ancak üç saate yakın süren görüşmenin ardından Cumhuriyet gazetesi hariç neredeyse tüm gazeteler özellikle de yandaşlar görüşmenin ‘çok olumlu bir havada geçtiğini’, ‘birlik beraberlik vurgusu’ yapıldığını yazdı...
GÜL 'KAYGI' DÜZEYİNİ AŞMIŞ
Ne de olsa onlar ‘kardeş’ti. Ancak bu günlerde Ankara’da siyasetle ilgilenen kimle konuşsanız anlattıkları pek de öyle değil. Hatta çok da ağır. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nın özellikle son aylarında dönemin Başbakanı Erdoğan ile aralarının limoni olduğunu herkes biliyordu. Gül’ün gerek doğrudan gerekse aracılarla Erdoğan’ı yumuşak üslubuyla uyardığı, ‘kaygılarını’ ilettiği de biliniyordu. Ama kulislere göre bu son görüşmede Gül ‘kaygı’ düzeyini aşmış. Ve rahatsız olduğu “her şeyi” söylemiş.
Kulislere göre Gül’ün ağır eleştirileri üç başlık altında toplanıyor: İç politika, dış politika, parti kadroları. Ama önce görüşmenin nasıl geçtiğinden başlayalım. Malum üç saate yakın süren bir görüşme olmuştu. Bu kadar uzun sürmesi de kafaları karıştırmıştı. Anlatılanlara göre görüşmenin ilk bir saatinde Erdoğan konuşmuş. Ama siyaset değil, konuya girmek yerine genel geçer şeylerden konuşmayı seçmiş. Biraz da Saray’ını anlatmış. Saray’ın büyüklüğünü düşününce insanın aklına bir saatten daha da uzun konuşabilirdi diye geçiyor. Neyse. Gül sabretmiş dinlemiş ama dayanamamış ve konuyu kendi geliş amacına çekerek konuşmaya başlamış. Saray’a bazı şeyleri söylemeye geldiğini ifade etmiş.,
Tek bir amaç için, başkanlık uğruna ülkeyi yönetilemez hale getirdiğini anlatmış. İçerideki karmaşadan, dışarıda süren savaştan, ülkenin içine çekildiği bataklıktan ve dış politikanın başarısızlığından söz etmiş. Başkanlık hayalinden vazgeçmesi gerektiğini hissettirmiş. Yine kulislere göre bunun üzerine Erdoğan, “Gel sen de sorumluluk al, dış politikanın koordinasyonunu sana verelim” önerisinde bulunmuş. Bu sürrealist öneri Gül için başka bir eleştirinin de önünü açmış. “Hayır” diyen Gül’ün, birlikte yola çıktıkları partinin kurucularından kimsenin kalmadığını anlattığı söyleniyor.
Tüm bu konuşmanın sonunda Erdoğan’ın ne söylediğini merak ediyorsunuzdur. Ankara kulislerine göre sadece dinlemiş.,
Normal şartlarda bu gibi görüşmelerin ardından kimseyle konuşmayan Gül, bu kez doğrudan Arınç’ın evine giderek en yüksek perdeden mesajını vermişti: Yanınızdayım, sizinleyim.
Gül’ün yakın çevresine görüşmeyi anlatırken her ne kadar Ankara’da tedavi gören anne ve babasını ziyaret edeceği bilinse de, “İstanbul’dan Ankara’ya sırf bu amaçla geldiysem bu önemlidir” türünde cümleler kurduğu ve “Her şeyi söyledim, fişini çektim çıktım” dediği de konuşuluyor.
HAZIRLIKLAR SÜRÜYOR
Peki, bu aşamadan sonra ne olacak? Erdoğan karşıtlarının önce parti içinde mücadelelerini sürdürme kararlılığında olduğu biliniyor. Ancak kulislere göre bir erken seçim ya da referandum olasılığına karşı yeni bir partinin hazırlıkları da sürüyor. Bu aşamada 2014 yılında Erdoğan’ın tasfiyelerine karşı yedek olarak kurulan Merkez Parti’den söz ediliyor. Hukukçu Prof. Dr. Abdurrahim Karslı tarafından kurulan parti, hızla örgütlendi ve seçime girme hakkını da elde etti. Ancak Gül ve arkadaşlarının siyasete girme cesareti göstermemesi nedeniyle bir nevi uykuya yattı. Kulislerdeki bir iddiaya göre bu parti yeniden canlanacak. Ancak AKP’ye yakın kaynaklara göre ise Merkez Parti’nin yerine AKP içinden yeni bir parti çıkacak. “Bir nevi Refah Partisi örneğinde olduğu gibi” deniliyor. Ama bir farkla Refah Partisi’nde “yenilikçiler” ve “gelenekçiler”in kavgası bölünmeyi getirmişti. AKP’de ise “Erdoğan sevdalıları” ve “Erdoğan karşıtları”nın kavgası sürüyor.,