Sanatın özünde “iyi-doğru-güzel” kavramları vardır. Sanatçı da, eğer gerçek bir sanatçı ise, eserleriyle topluma iyi-doğru-güzel eserler sunmakla mükelleftir. Çünkü, sanatçı örnek kişidir; mensubu olduğu toplumun her bireyine rol-model olmak gibi bir misyonu vardır. Dolayısıyla toplumu kucaklamalı ve söyledikleri ve yaptıklarıyla toplumuna ters düşmemelidir. Her sanatçının tabii ki kendi dünya görüşü, ideolojisi ve siyasi duruşu vardır ve olmalıdır; ne var ki, sanatçılık kimliğini öne çıkararak ya da kullanarak bu tavrını topluma dayatmamalı, başka bir deyişle sanatçılığını başka amaçları için kullanmamalıdır.
Açlık grevlerine destek amacıyla eylem yapan, gösterilere katılan, bildiriler imzalayan sanatçılar için “kendilerini sanatçı (ya da aydın) sanan” benzetmesini kullanmak, bu satırların yazarının kendi şahsi görüşü ve yaklaşımıdır. Yanlış ya da haksız bulanlar da olabilir, normaldir; fakat, kendini “sanatçı” ya da “aydın” olarak görüp de, benim ve milletimin insanlarının büyük çoğunluğunun hislerine aykırı açıklamalarda bulunan ve eylemler sergileyenler hakkında bu tür bir yaklaşımda bulunmak da, en az onların yaptığı kadar hak ve meşrudur. İfadelerimdeki aşırı görülebilecek ifadeler de, son dönemde milletçe gördüğümüz, yaşadığımız acı ve üzüntü verici olayların etkisiyledir.
Şimdi ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek adına son bir örnekten yola çıkayım. Fazıl Say adlı müzisyen, daha önceleri de yaptığı gibi, yine kalktı ve milletin bu bireylerine hakaretler etti. Daha önce “bu ülkede yaşamak istemiyorum , Japonya’ya yerleşmeyi düşünüyorum” diyen bu zat-ı muhterem, son olarak bir televizyon programında “Arabesk dinlemeyenler vatansever, dinleyen vatan hainidir” dedi. Tam da kendinden beklenilen sözler sarfetti yani. Şaşırdık mı? Hayır...
Toplumuna, milletine ve bu milletin değerlerine, hassasiyetlerine bu denli uzak, bu denli bigane bir “aydın-sanatçı”nın kalkıp bir ulusal kanalda böylesine saçmasapan sözler söylemesi, tamam “bu onun kişisel görüşleridir, katılırsınız, katılmalısınız olur biter” denilerek hoş görülebilir ya da dikkate alınmayabilir; ama buna karşılık, birileri de çıkıp “madem bu ülkede onda vatan haini var, madem bu ülkede seni Allah’a inanmadığın için hapse atmak isteyenler var, al bavulunu nereye gideceksen git ve bizi rahat bırak” diyebilir ve böyle bir hakka da sahiptir. Beni, Orhan Gencebay dinlediğim için “vatan haini” ilan eden (ki, böyle bir şey deme hakkını nereden buluyor, anlamak zor) birine, ben de kalkıp “hadi oradan zihinsel özürlü” diyebilirim. Ben ona böyle bir şey deme hakkını nereden mi buluyorum? O şahıs nereden buluyorsa, oradan...