Çankırı’nın Karaköprü bahçeleri, Feslikân, Kale, Taşmescit gibi umumi gezinti yerleri ve bunlardan başka delikanlıların koşma, bozuk söyledikleri Kuşana (Kuşane) ile Kurbantepesi, Kayabaşı, Savakbaşı vardır. Kuşana, Kurbantepesi, Kayabaşı şehre hâkim olan yerlerdir. Kuşana’ya eskiden otuz yaşını geçmeyen ve yumruğuna güvenemeyen delikanlılar çıkamazmış...
Eskiden, kadınların adına "Panayır Gezmesi" dedikleri Karaköprü bahçeleri gezmesi çok meşhurmuş. Bu gezme güz sonunda, yani Yapraklı Panayırından dört gün evvel, teşrinievvelin ikinci cumartesi yapılırmış. Gezmeden üç gün evvel kadınlar ellerine kına yakınırlar. Sekiz on çeşit elbise hazırlarlar. İki gün evvel gidecekleri bahçeye et, pirinç, yağ, şeker, un gibi “harç” gönderirler. Cumartesi günü güneş doğmadan evvel zengin aileler araba ile gücü yetmeyenler yaya olarak ve türkü söyleyerek bahçelere giderler. Bahçe sahipleri konuklarını güler yüzle karşılarlar. Bahçe içine* götürürler. Orada otururlar. Misafirler elleri kolları dolu gelir, "bahçesi sizden bohçası bizden..." derlermiş. Bir müddet sonra yemek gelir. Hakır hakır güle oynaya neşeyle yemek yenir. Sofrada olmadık şakalar yapılır. Mesela biri diğerinin kaşığını kapar, kaçar. Öbürü kalkar, elinde bir bakraç su ile onu kovalar; yakaladığı yerde tepesinden aşağı suyu boca eder. Hulasa, eğleneceğiz diye nasıl yemek yediklerini bile bilmezler. Nihayet herkes elbiselerini değiştirir. Kaftanlı, canfes şalvarlı, entarili, fistanlı, belleri gümüş kemerli, gerdanları incili, altınlı, elmaslı, başları namaz bezi ile örtülü tazeler -kızlar, gelinler- el ele verirler. Halka teşkil ederler. Helisa çekerler.
İstanbul’da bir kuyu var
İçinde tatlı suyu var
Her güzelin bir huyu var
Helisa… Helisa...
Bu deyişi, birkaç defa tekrar ederler.
Gözcülük yapan yaşlı kadınlar bir yerde otururlar. Gezmeye iştirak eden ulaşuk** kızlar, varsa hepsine kaftan giydirirler. Yan yana sandalyeye oturturlar. Orada bu kızların şerefine bir kısır düğün yaparlar. Sonra ceviz dallarına, bahçe içlerine kurulan salıncaklara, çıkrıncaklara binerler. Top oynarlar. İsteyenler oynatmak için çengi getirirler. Kadınlar bir halka yaparlar. Oyuncular, halkanın ortasında def çalar ve oynarlar. Aynı ahenk ve eğlence öğle yemeği yenildikten sonra da -akşamdan bir saat evveline kadar- devam eder. Ondan sonra herkes evine döner. Daha evvel erkek uşakları kadınların geçeceği yollarda kuyular kazarlar. İçlerine su doldururlar. Üstlerini o kadar ustalıkla örterler ki, altında kuyu olduğu fark edilmez. Bu kuyulara batıp ta o canım canfes şalvarının berim berbat olması karşısında ağlayan kadınlar olur. Hele âriyet (geri verilmek üzere alınan) elbise giyenlerin hali daha hazin olur.
Bahçelerde bir yolsuzluğa meydan vermemek için polis gezer. Kadınları seyretmek için kavak ağaçlarına çıkan, çalı diplerine saklanan çapkınları döver. Bundan başka Taşmescit, Feslikân gezmeleri vardır. Bu gezmede panayır gezmesinin aynıdır. Yalnız Taşmescit denilen yerin etrafı açık olduğu için tepelere çıkan erkekler, kadınlara ürkeklik verirler, neşelerini kaçırırlar. Birbirini takip eden üç cumartesi süren bu gezmeden sonra Feslikân gezmesi yapılır. Bu da 3 hafta devam eder.
*Bahçeiçi: Bahçelerde oturup eğlenmek için ayrılmış yer. Etrafı ağaçlıktır, çimenliktir. Ekseriyetle ortada bir havuz vardır. Havuzun etrafı çiçeklerle çevrilmiştir.
**Ulaşuk: Nişanlı.
Kaynak: Çankırı Halk Edebiyatı, Tahsin Nahit Uygur (1932)
Tahsin Nahit Uygur:
Tahsin Nahit, 1899 yılında Çankırı Tabakhane mahallesinde doğmuştur. Babası kütüphane memuru İsmail Vehbi Bey, annesi Hacer Hanım’dır. İlk, orta ve lise öğrenimini Çankırı’da tamamladı. İstanbul Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlisi’nden 1920 yılında mezun olduktan sonra Çankırı’da veteriner olarak göreve başladı.
İstanbul’un işgalini kınayan mitingle adını duyurdu. İnebolu üzerinden Çankırı’ya gelerek, 1925 yılında Çankırı Türk Ocağı’nı kurdu. Kurtuluş Savaşında veteriner olarak çalıştı. (O dönem, süvariler için at önemliydi) Çankırı’nın ilk özel gazetesi olan haftalık Necat’ı çıkardı. Çankırı Halk Edebiyatı adlı eseri, 1932 yılında vilayet matbaasında basıldı. Bu yayın, Türk halk edebiyatı konusunda yapılan ilk derlemelerden biridir. Ayrıca Atatürk için yazdığı, Gazi İçin Öz Duygular kitabı da vardır. 21 Temmuz 1992 tarihinde vefat etmiştir.