Esad’ın gitmesi, kalması, zıplaması, oturması, beni hiç ilgilendirmiyor. Canı ne isterse onu yapsın ama aylardır izlediğimiz ve adını“stratejik derinlik” koyduğumuz dış politikamız sürekli “Esad haftaya gidiyor, Esad bu hafta gidiyor, Esad can çekişiyor, Esad kaçtı” gibi ifadeler kullanınca ister istemez konu beni de ilgilendiriyor, tıpkı her Türk vatandaşını ilgilendirdiği gibi.
İzlediği politikaya bir de “stratejik derinlik” adını takmış; değil stratejik derinlik, ilkokul öğrencisi düzeyinde dahi stratejik zekâ kırıntısı içermeyen bu dış politika sayesinde Rusya ve İran ile düşman olduk. Çin hazırda bekliyor, Allah’tan komşumuz değil…
Niye?
Esad gitsin diye…
Yahu isterse cehennemin dibine gitsin. Bize ne?
Bu hükümetin yıllardır söyleyip de gerçekleştirdiği ve sonuçlandırdığı tek bir tane dış politik başarısı var mı?
Tek bir tane?
YOK !
Dış politikada, uluslararası ilişkilerimizde, komşularımızla ilişkilerimizde, Yunanistan ile ilişkilerimizde, Ermenistan ile ilişkilerimizde, Kıbrıs konusunda, Irak konusunda, Suriye konusunda, Libya konusunda yahu her ne konuda olursa olsun, herhangi bir konuda söyleyip de yaptığı, gerçekleştirdiği tek bir tane husus YOK!
YOK KARDEŞİM, YOK !
Varsa çıksın desin ki “ben şu tarihte şöyle demiştim ve öyle oldu”. Yok kardeşim, YOKKKKK….
Hatta tam tersi var, her ne dediyse tam tersi oldu!
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine baktığımız zaman 10 sene önce AKP iktidarının iş başına gelmesindekinden daha sorunlu ve çok tehlikeli, korkunç problemli bir dış politikaya sahibiz. Peki, kazandığımız bir şey var mı?
YOK!
Ama, laf çok.
Laf, laf, laf…
Hani Esad gidiyordu,
Hani bir haftası kalmıştı,
Hani ülkeyi terk etmişti?
Yahu, bize ne Esad’tan?
Hani Suriyeli sığınmacılar 100.000 sınırını geçerse sayı tehlikeli boyutlara ulaşmış oluyordu?
Sığınmacılar 100.000’i devirdi, 200.000’e gidiyor.
Suriyelilerin her türlü giderini karşılamak için Türk milleti yağmur gibi yağan zamların altında eziliyor.
Suriye konusunda tıpkı bugüne kadar sürekli yaptığın gibi “başkasının” lafı ile hareket ettin ve “başkasının” yemediği şeyi şimdi sana yedirmeye çalışıyorlar.
Zararın neresinden dönersen kârdır ama meseleyi hâlâ anlayabilmiş değilsin. Yazık…
Bir musibet bin nasihatten iyidir derler; bu milletin anlama kapasitesi biraz düşük, onun için değil bin nasihat, yüzbin nasihatten bir şey anlamadı. Sonuçta başına gelecek bin musibet gözünü açmasına sebep olacak ama Türkiye ne olacak?
Mesele orada…