AK Parti’den ihraç istemiyle disipline sevk edilen, ardından ihracı beklemeden TBMM’de düzenlediği basın toplantısıyla istifa ettiğini açıklayan eski Bakan Ertuğrul Günay, istifasının perde arkasında yaşananları anlattı ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
İstifa ederken kullandığı, ‘mağrur ve mütehakkim’ değerlendirmesine açıklık getiren Günay, “Her söylediğini buyruk kabul eden, kendisine tartışmasız itaat etme anlayışının Başbakan ve çevresinde oluşmaya başladığını gördüğüm için bu terimleri kullandım. Mağrur ve mütehakkim. Yani aşırı kibirli ve başkalarını ezmeye çalışan. Bu sıkıntılar, 2011 genel seçimini kazandıktan sonra su yüzüne çıktı. 2007’de bir muhtıra ile AK Parti karşılaşmışken, çok büyük toplulukların AK Parti’ye karşı meydanlarda mitingler yaptığı dönemde bağımsız siyaset adamlarıydık, yeni bir siyasi arayışımız vardı. Bir muhtıra verildiği için AK Parti’ye destek olmayı, siyasi duruşumuzun ve demokrasi anlayışımızın bir gereği saydık. Başbakan, artık ‘ben her şeye hakimim, Türkiye ’de bütün ipler benim elimde’ anlayışına geldikten sonra bu tahakküm edici tavır, aşırı kibirli tavır ortaya çıktı.” ifadelerini kullandı.
"İDRİS NAİM ŞAHİN İLE AYNI TEHLİKEYE İŞARET EDİYORUZ"
Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, istifa ederken söylediği, ‘dar bir oligarşik’ yapının partiyi idare ettiği yönündeki sözleriyle kendi sözlerinin uyuştuğunu anlatan Günay, “Sayın Şahin, bu mekanizmaları benden daha fazla bilen bir arkadaşımız. Çok eski arkadaşlığı var genel başkanla. İstanbul Belediyesi’nden bu yana birlikte çalışıyorlar. Partinin kurucusu. Bakanlığına kadar genel sekreteri ve sonra içişleri bakanı. İçerdeki o tahakküm edici çekirdeği, kılcal damarları ile bilebilecek bir arkadaşımız. Bence de istifasındaki beni de çok etkileyen ve en çarpıcı cümle 'oligarşik bir yapının oluştuğu'ydu. Oligarşik yapı demek, benim kullandığım cümledeki gibi mağrur ve mütehakkim, aşırı kibirli ve kendisinden başka hiçbir güç tanımayan, bu dediğimle galiba çok örtüşüyor. Başka kelimelerle ifade etmişiz galiba, aynı tehlikeye işaret ediyoruz.” şeklinde konuştu.
Başbakan’ın, İstanbul’da yaptığı konuşmalara atıfta bulunan Günay, “İstanbul’da yaptığı konuşmalar sıkıntı vericiydi. Savcılara savaş ilan ediyor. HSYK’yı cezalandırma yetkisinden söz ediyor. Bu, demokrasiyi içselleştirmemiş bir zihin altının dışa vurumu. Kuvvetler ayrılığını içselleştirmemiş olan zihin altının dışa vurumu. Çok tehlikeli. Sorun, sadece hukuki değil, sorun, sadece siyaset etiği ile ilgili değil, sorun, galiba biraz da psikolojik.” diye konuştu.
"BELEDİYELER BAŞBAKAN’DAN İCAZET ALIYORLAR"
İstanbul’un siluetini bozan binalarla ilgili Başbakan ile arasında geçen diyaloglardan da bahseden Günay, “İstanbul’daki yapılaşmalarla ilgili bu minareler ve kubbelerle yarışan, bu abartılı, ben şirk kuleleri diyorum, onlara aşırı rant, yüksek yapılaşmayla ilgili ben ihtilafımız vardı ciddi bir biçimde. Ben her zaman bunların İstanbul’a karşı bir saygısızlık olduğunu, İstanbul gibi bir dünya emanetine gözümüz gibi bakmamız ve silueti bozmamamız gerektiğini söylediğimde, Sayın Başbakan, bütün bunlara dudak büken bir tavır takınıyordu. Bizim itiraz ettiğimiz yüksek yapılaşmaları da kendisi yakından takip ediyor ve belediyeler de ondan aldığı icazetle yol yürüyorlar. Bu tavır çok belirmişti. Bakan arkadaşlarımız da kabul ve itiraf edeceklerdir ki Allah da şahit, son bir yılımız bu konularda sayın Başbakan ile Bakanlar Kurulu’nda tartışmakla geçti.” ifadelerini kullandı.
17 Aralık’ta başlayan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun ardından, yargı ile yürütme arasında yaşanan problemi de değerlendiren Günay, konuya ilişkin şunları söyledi: “Üzeri, bir şekilde ayakkabı kutularıyla kamufle edilmiş paraları görmeseydik, buna benzer bazı bilgileri gazetelerde somut olarak görmeseydik bu tartışmanın üzeri kapatılırdı. Meselenin bir de bu cephesi var. Ülkeye hizmet etmiş bir siyasi hareket, üç beş kişi yüzünden töhmet altında kalmamalı.”
"HAKKINDA FEZLEKE OLAN BAKAN'IN TAYİN YAPMASI SKANDAL"
Emniyetteki görev değişikliklerini de yorumlayan Günay, “Hükümette, emniyetten sorumlu olan bakan hakkında takip, iddia ve fezleke olmasına rağmen görevinin başında kaldı ve bu tayinleri yaptı. Bu, tarihte görülmemiş bir hukuk skandalıdır. Ben çeyrek yüzyılı gün gün hatırlarım, hiç yaşanmadı. Sayın Özal kendi bakanını şikayet etmiş ve yüce divana çıkarmıştı. Kapalı rejimden sonra bile bu ahlak kırıntısı kalmıştı. Şimdi yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvetin soruşturulması engellenmek amacıyla tayinler yapılıyor. Türkiye’de hukuk devletinin ilkelerinin zedelenmesini şaşkınlıkla karşılıyoruz.” şeklinde konuştu.
Başbakan’ın dershanelerle ilgili tartışmayı yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna bağlamasını da eleştiren Günay, şunları ifade etti: “Eğitimin ortaya çıkardığı bir zorunlu düzenlemeyi savunanlar eğitime yardım amacıyla savunanlar bakın hangi nedenlerle suçlanıyorlar. Dershanedeki tartışmanın bugün bu yolsuzlukların ortaya çıkmasıyla ne ilgisi olabilir. Bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı binlerce insanın bulunduğu meydanda, insanın aklına kuşku uyandırabilecek bir şeyi nasıl söyleyebilir. Bütün bunlar konu saptırma niyetleri ve gayretleri.” (cihan)