İşte Başbakan Erdoğan konuşmasından satır başları:
Aziz İstanbul, seni sevgiyle selamlıyorum. Seni saygıyla selamlıyorum. En kalbi duygularımla selamlıyorum. Ey aziz İstanbul.
Adalar, Arnavutköy, Ataşehir, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Başakşehir, Bayrampaşa sizi selamlıyorum. Beşiktaş, Beykoz, Beylikdüzü, Beyoğlu, Çatalca, Büyükçekmece, Esenler, Esenyurt sizi selamlıyorum. Eyüp nerede? Fatih nerede? Gaziosmanpaşa nerde? Güngören, Kadıköy, Kağıthane nerede? Kartal Küçükçekmece nerede? Sizi muhabbetle selamlıyorum. Sarıyer nerede? Silivri nerede?
Bu coşkunuz, muhabbetiniz, samimiyetiniz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum.
İstanbul demek Türkiye demektir. İstanbul demek Balkanlar demektir, Avrupa, Asya, Afrika demektir. Şu anda dünya bizi izliyor. Dünyanın birçok dost ve kardeş şehrinde günlerdir kardeşlerimiz bizim içinn haykırıyor. Yalana, dolana, talana hayır diyenler bizimle yürüyor. Bizim için gösteriler yapılıyor. Bilsinler ki; onların kalbi nasıl İstanbul'da Türkiye'de atıyorsa, İstanbul'un ve Türkiye'nin kalbi de o şehirlerde atıyor.
Şu alana giremeyen kardeşlerim var, dışarıda kaldılar. Büyük yekunler halinde geliyorlar ama malesef buraya giremeyecekler.
İşte bu muhteşem mahşeri insan selinin içinde tekrar söylüyorum... Eğer Türkiye fotoğrafı görmek isteyen varsa, uluslararası medyaya rağmen görmek isteyen varsa, fotoğraf burada. Uluslararası medya, bunu da gizleyin olur mu? Hadi bakalım BBC, CNN, Reuters bunu da gizle... Günlerdir yalan haberler üreterek Türkiye'yi dünyaya farklı gösterdiniz. Siz yalanlarınızla baş başa kaldınız. Bu millet sizinn dünyaya tanıttığınız millet değil. Bu millet samimi. Bu millet gece tencere-tava çalan millet değil. Bugün üniversite sınavı vardı. Sabaha kadar tencere-tava çalanlar bunu düşündü mü? Ne adına bunu yaptılar? Bu milletin çocuklarını ya da çevreyi sevdikleri için mi? Çevrede gürültü kirliliği yapmamak da var. Bunlar çevreci değil.
Türkiye'de neler olduğunu merak eden varsa Kazlıçeşme'ye, İstanbul'a baksın. Buradaki yüz binlerce insann yakıp yıkan, kırıp döken değildir. Buradaki yüzbinler elindeki çelik bilyeleri insanımın üzerine atann hainler değildir. Eline sopa, molotof alıp kıran, yakan, yağmalayan burada değildir. Ve biz, söyleyeceğimizi demokratik yollarla, hukukun bize tanıdığı yerlerde söyleriz. İstanbul'un miting alanı neresiyse orada söyleriz. Asla hukuku zorlamayız, zorlamadık.
Bana günlerce heyetler geldi. Bunlarla görüşmeler yaptım. Kendileriyle konuştuk, görüştük. Dedim ki niye bu gençler burada duruyor? Yeşili korumak için mi duruyor? Eğer onun için duruyorsa şu anda yargı sürecinde. Yargı sürecini bekleyeceğini söyleyen bir iktidar var. Yargı kararı diyelim lehşmize verdi, o zaman da plebisit yapalım, halkımız ne diyorsa onu yapalım. Büyük bir çoğunluğu evet dedi. Fakat çok enteresan dışarıya çıktılar. Bir bayan ne dese beğenirsiniz... Üzüldüm. Önce saygı duydum, sonra saygımı kaybettim. Dedi ki bize içeride böyle bir teklif yapılmadı. Daha sonra başka bir grup geldi. Onlara da aynı şeyleri söyledim. Milli iradeye saygı duyalım dedim. Eğer halk diyorsa ki; biz Taksim'e şehir müzesi istemiyoruz... Ne desler beğenirsiniz... Çoğu dedi ki güzel. Tamam dedim, güzelse bu akşam söyleyin Gezi Parkı'nı boşaltsınlar. Çünkü Gezi Parkı belli bir grubun değil, tüm İstanbulluların parkıdır. Benim artık sabrım taştı. Boşalttın boşalttın, boşaltmadınız bedeli ne olursa olsun, Kılıçdaroğlu'na rağmen, terör örgütlerine rağmen burayı boşaltacağız dedik.
Şu anda Gezi Parkı ve Taksim Meydanı boşaltıldı. İBB Gezi Parkı'nın içini temizledi, şimdi çiçeklendirmesini yapıyoruz. Gerçek çevreciler şu anda iş başında. Atatürk Anıtı'nın etrfaında da çiçeklendirme yapıldı. Çevreciler iş başında. Bunlar çevreci değil. Bunların dikili ağacı yoktur Türkiye'de.
Bugün yine çağrı yaptılar ve meydana gelin dediler. Aklı selime hitap ediyorum. Ey beni milletim lütfen bu oyuna gelmeyin. Ben sizin efendiniz değil hizmetkarınızım. Bu Başbakanınız İstanbul'da çöp dağlarınıı ortadan kaldıran, hava kirliliğinii ortadan kaldıran, suszluğunu gideren bir Başbakan. Benden önce CHP vardı. O zaman çöp dağları, susuzluk, hava kirliliği vardı. 180 kilometreden İstanbul'a su getirenn bir belediye başkanı, 2 yılda hava kirliliğini ortadan kaldıran bir belediye başkanı. Haliç'i o kokulardan temizleyenn belediye başkanı kim?
27 Mayıs müdahalesini, merhum Menderes olayını özellikle bu aziz millete karşı yaptılar. Bu aziz millet sandıkta hesabını sordu. 28 Şubat'ı merhum Erbakan'a karşı yaptılar, bu aziz millet onun da hesabını sandıkta sordu. Bu millet hukuka her zaman sahip çıktı. Demokrasiye, milli iradeye her zaman sahip çıktı. Ey aziz İstanbul şimdi size soruyorum... Öyle bir haykıracaksınız ki; sesiniz tüm Türkiye'den duyulacak. Hazır mıyız? Demokrasiye sahip çıkıyor muyuz? İstanbul, hukuka sahip çıkıyor muyuz? Milli iradeye sahip çıkıyor muyuz? Bizimle misin İstanbul? Beraber miyiz? Bir miyiz? Kardeş miyiz? İşte bu. İşte Türkiye bu. Yazılı ve görsel medya, sosyal medya bunu da saptırmazsınız umarım. Ama cibilliyeti belli bunların. Saptıran yine saptırır. Ama gerçek burada. Dost da düşman da artık bunu anlasın. Türkiye sadece Taksim, Kuğulu Park, Alsancak'tan ibaret değildir. Türkiye Kasımpaşa'dır, Üsküdar'dır, Mamak'tır, Sivas'tır, Kayseri'dir, Erzurum'dur, Rize'dir, Muğla'dır, Diyarbakır'dır, Yozgat'tır.
Sizler bizim arkamızda olduğumuz sürece hiç merakk etmiyoruz. 2014'te inşallahh sandıkları siz patlatacaksınız. Türkiye tüm Ortadoğu'yu tek bir sancak altında toplayan Selçukluların ülkesidir. Osmanlı cihan devletinin torunlarının ülkesidir. Hiç kimsenin tuzağı, oyunu bize sökmez. Hiç kimsenin çirkin senaryosu bize dokunamaz. Türkiye uluslararası medya kuruluşlarının üzerinde operasyon yapacağı bir ülke değildir. Utanmadan Arap Baharınıı gördük, şimdi de Türk baharını görelim diyor. Be hey gafil, be hey cahil Türkiye'deki Türk baharı 3 Kasım 2002'de oldu. Ama onlar farkında değil. Ama işte millet, işte karar.
Türkiye sosyal medya üzerinden, üzerinde ameliyat yapılacak ülke değildir. Türkiye, Türkiye'yi tanımayan parlamentolarun hakkında karar alacağı ülke değildir. Haddini bil. Daha ilk gün sizin aldığınız kararı tanımıyorum dedim. Ve aldıkları kararı kendilerine iade ettim. Eğer siz samimiyseniz Yunanistan'da her taraf yakılıp yıkıldı, insanlar öldü. Kalktınız ne yaptınız? İngiltere'de G-8 protestolarında 50 kişi hemen gözaltına alındı. İngiltere ile ilgili ne karar aldın? Avrupa'da buunca olaylar oldu, bir karar alabildiniz mi?
Yerli ve yabancı, birlikte hareket eden medyaya sesleniyorum. Dürüst olun dürüst. Basın ahlakı var, namuslu olun. Biz bu yola dik çıktık, dik yürüyeceğiz. Dikleşmeyeceğiz, ama yola emin adımlarla devam edeceğiz. Bunlar alışmışlardı. İstediklerini yapıyorlardı. Ama yüzleri çok iyi ortaya çıktı. Taksim Meydanına 30 bin kumanyayı kimin gönderdiğini çok iyi biliyoruz. Kendi otellerinde, terörle işbirliği yapanları yatırıp kaldırdıklarını çok iyi biliyoruz. Bunların hesabı sorulmayacak mı? Biz hesabını sormazsak millet bizden hesabını sorar.
Bu Avrupa Parlamentosu Suriye’de akan kanı görmez. Uluslararası medya Filistin’deki katliamları görmez. Gazze’de olanları bitenleri görmez.
Kendi ideolojilerini kendi yaşam tarzlarını Türkiye’nin geneli gibi yansıtanlar, Avrupalı muhattaplarını yerinde görsünler. Avrupa’nın da bunlara karşı dikkatli olmasını, dostlarımızın böyle bir dezenformasyon karşısında özellikle rica ediyorum.
AK Parti olarak 10,5 yıldır bu ülkede iktidarız. Millet bize bir emanet verdi. Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Şu anda yaşı 20-25 olan gençler. Samimi olanlar vardı, şu anda hepsi çekildiler. Kişi arkadaşının dinindendir, o samimi olan gençler. Hani ben dedim ya üç beş çapulcu. Rahatsız olanlar oldu. Yarası olanlar konuştu. TDK’nın çapulcu tanımını yaptım onlara. Çapulcu, kamu düzenini bozmaya gayret edenlere denir.
E işte bunlar kamu düzenini bozmak isteyenler değil mi? Bunları görmeyecek miyiz? Es mi geçeceğiz? Biz gençlerimizin bunları bilmesini istiyoruz.
Cezaevlerinde kötü muamele vardı. Karakollarda kötü muameleler vardı. İşkenceye sıfır tolerans dedik. Hukuk sisteminde keyfiliğe yer yok dedik. Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçişi biz sağladık.
İfade özgürlüğü sınırlandırılmıştı. Önünü açtık. Toplantı gösteri yapmak kısıtlanmıştı. Şimdi buradan tüm Türkiye’ye dünyaya sesleniyorum. Diyorum ki, siz miting yapmak istediniz de size müsaade mi edilmedi?
Bize ne dediler biliyor musunuz bizimle görüşmeye gelenler. Dediler ki biz istediğimiz yerde miting yapabilmeliyiz. Şimdi bunlara ne diyeceksin? Ama bakın ben sizin dediğinizle demedim. Kibarca davrandım. Dedim ki bu ülke yolgeçen hanı değil. İstediğin yerde istediğin gibi miting yapamazsın. Burası hukuk devletidir neresi gösterilirse orada gider yaparsın. Yürüyüşünü orada yaparsın.
Şu anda Beyoğlu’nda Taksim’de 30 bin yatak kapasitesi var, hemen hemen hepsi boşaldı. Günah değil mi yahu? Yazık değil mi? Esnaf kan ağlıyor. 18 gündür cam çerçeve her şey kırıldı. Oradaki vatandaşımıza yazık değil mi? Şimdi bunların zararlarını kim karşılayacak soruyorum. Aynı şey, Ankara. Bütün otobüs durakları yakıldı yıkıldı, canım canım seramikler kırıldı. Polis araçlarından 150’ye yakını yakıldı. 200’ü aşkın sivil vatandaşın aracı yakıldı yıkıldı.
Atatürk Kültür Merkezi bir kamu kuruluşudur. İşgal edildi. Bu illegal ve legal zannedilen örgütler tarafından. Oraya paçavralar asıldı. Teröristlerin resimleri vardı orada. Ama bu arada Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na da hakaretler vardı. Bunları sorarsan bana gelenlere, biz de bunlardan çok üzüldük ama. Neyi ama? Onları buradan indirmeyecektik de ne yapacaktık? İçişleri Bakanıma şunu söyledim. 24 saat içinde bunlar temizlenecek.
Bu ülkede biz bu teröristlere bunları bırakamayız. Cumhuriyet Anıtı’nda ne vardı gördünüz. Bölücü başı, yanında Atatürk’ün resmi, yanında Türk bayrağı… Şimdi buradan ulusalcılara sesleniyorum. Ey CHP ve yandaşları, terörist başıyla Atatürk ve Türk bayrağını nasıl bunu yaptınız? Niye gidip de bunları indiremediniz. Milletvekilleri bunlarla beraber yürüyor. Niye bunları temizlemediler?
Dedim ki artık üçüncü hareketiniz Gezi Parkı’nı temizleyeceksiniz dedim. Dün de o operasyon yapıldı ve temizlendi. Bu benim başbakanlık görevim. Eğer bunu yapmıyorsam bu makamda durmamın bir anlamı yok. Fakat şunu söylemem lazım, bize kakıp dünyanın değişik yerlerinden bazı aklı evveller diyorlar ki “bunlar özgürlüktür” Özgürlük hukuka saygı çerçevesinde kazanılır. Bunlar milletin özgürlük alanına saldırdılar. Samimi duygularla orada olan o gençlerin de değil. Tüm İstanbullularındır.
Dolayısıyla biz burada çadırlarımızı kurduk. Kuramazsın kardeşim. Çık yaylalarda çadırını kur. Ben istediğim yerde çadır kurarım. Orası senin mülkün değil yahu. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey göremezsin. Bir tane olsunmuş. Mesaj verilecekmiş. Bunların derdi mesaj değil. Dert başka. Dert ne diyor bir tanesi sözüm ona sanatçı. Sanatçı terör estiren olmaz. Teröre yataklık yapanı ben sanatçı olarak tanımıyorum. Ne diyor? “Mesele Gezi Parkı mı yahu? Hala anlamadın mı” diyor. Şu hale bak.
CHP’nin milletvekili çıkıyor “Mesele gezi parkı değil, bu iktidarı devirmek” diyor. Tamam da eğer de bu iktidarı indirmek istiyorsan bunun yolu belli. Nedir? Seçimdir. 2015’te seçimler var. O seçimlerde gücünü koyarsın ortaya indirebiliyorsan indirirsin. Niye böyle değil de, abudik gubidik numaralar yapıyorsun bize.
Şu anda denizden haber geliyor. 130 gırgır motoru, 70 yakın motoru, 850 balıkçı motoru bulunuyor. Gezi’de değil denizde yanındayız diyorlar. Biz de bugüne kadar hep yanlarında olduk. Bundan sonra da yanlarındayız.
Galiba yoruldunuz. Yoruldunuz mu? Şu 18 gün hukukun demokrasinin dışına çıkılmasına asla müsaade etmedik. Dediler ki polis biber gazı kullanıyor. Ne olacak? Kullanmayacak mı? Polis biber gazını kullanır, yetkisi var. En ileri ülkelere bak. O en ileri ülkelerde hatta kurşun sıkarlar kurşun ölümüne. Önce uyarı atışı yaparlar arkasından daha serti. Fakat şu anda hastanelerde üç kişi var. Bunlardan bir tanesi benim komiserim. Akşam ona kurşunla atış yaptılar, midesinden yaraladılar. Bir diğeri de ayağından yaralandı. Bir sivil vatandaş da biber gazı sebebiyle gözünden yaralandı. Hastaneden çıkmadı, tablo bu. Diğerleri evlerine gitti.
Şimdi böyle bir tablo içerisinde polisimiz yargımız demokrasimiz çok zorlu bir sınava tabii tutuldu. Ama hamdolsun biz bu sınavı başarıyla aştık. Demokrasiyi hukuku raydan çıkarmak isteyenlere rağmen, biz hukuku öne çıkardık.
Hatalar yapılmış olabilir. Yanlışlar olabilir. İstenmeyen manzaralar ortaya çıkmış olabilir. Ancak Ankara’da dün akşam yürüyen grubun üzerinde CHP’li milletvekilleri yere çökmüş şov yapıyorlar. Ne bu? Sen milletvekilisin yahu. Milletvekili teröre fırsat vermez. Ülkesine devletine yardımcı olur. Yapması gereken budur.
İstanbul’da isim veriyorum. Divan Oteli’ne giren CHP'li vekillerden bir tanesi benim valime hakaret ediyor, saygısızca. O kendisinden yardımcı olmasını istiyor, o ise hakaret ediyor. Kim bu? O da CHP milletvekili. Cibilliyeti bu. Bundan vazgeçemezler. Bunların tarihi bu… Çünkü bunlar, sandıkta alamadıkları neticeyi buralardan alacaklarını zannediyorlar. Ama alamayacaklar.
Şunu herkesin çok iyi bilmesini istiyoruz. Biz polisimizin yanlışı varsa onu sorgularız. Ama polisimize şiddet uygulayan sokaklarda çatışan kamu malına özel mülke zarar verenleri de tek tek inceleyecek ve araştıracağız.
Medyada provokasyon yapanları, arkadan her türlü lojistik destek verenleri de araştıracak ve deşifre edeceğiz. Ben merak ediyorum, dünyanın değişik yerlerinden Taksim Meydanı’na gelip bu olaylara karışan yabancıların burada ne işi var?
Hatay’da da bunları gördük. 4 tanesi şu anda tutuklandı. Olayları organize edenler olarak gördük. Bunları organize edenlerin de bunlar olmadığını kim söyleyebilir. Lise talebelerine baskı uygulayanları milletim bilsin. Ben buradan bazı okulların müdürlerine öğretmenlerine sesleniyorum. Araştırmalar devam ediyor. Ben bu tür okul müdürlerini okullarımızın başında görmeyi asla kabul edemem.
Çünkü biz bu yavrularımızı size teslim ettik. Anarşist olsunlar diye teslim etmedik. Bunları iyi okutun, eğitin diye gönderdik. Birilerinin mitinglerine bunları derslerden çıkararak gönderin diye değil.
Aynı şey üniversiteler için geçerli. İmtihan var, okula gelmeyin diyorlar. Olur mu böyle şey? Sabah dörde kadar beşe kadar tencere tava. Hep aynı hava. Tencere tava çalanlar hava mı görmek istiyorsunuz, buyurun size hava.
Bakın size burada başı açığıyla, başı örtülüsüyle, yediden yetmişe burada beraberlik, kardeşlik, vatanseverlik var. Burada gürültü yok. Burada yakma yıkma yok.
Şunu açık açık söylüyorum. 18 gün boyunca sokaklarda terör estirenlere, benim başörtülü kardeşlerime el uzatanlara, hem anneye hem bebeğe şiddet uygulayan alçaklara. Dolmabahçe Bezmi Alem Valide Sultan Camii’ne ayakkabılarıyla giren, üç gün orayı işgal edenlere. Orada alkol kullanan saygısızlara… Hukuk dairesi içinde gereken hesabı mutlaka soracağız.
Dün Ankara’da ifade ettim. Çeşitli vesilelerde dile getirdim. Sizlerin de bunu anlamanızı özellikle rica ediyorum. Geçtiğimiz Mayıs ayı, bizim için ülkemiz için çok farklı bir aydı. Bambaşka bir aydı.
Bahçeli buna çok kızıyor. MHP’lilere niye sahip çıktın diye. MHP’den bizim toplantılarımıza gelenlere kardeşim demek suç mu? O tabi hemen saldırıyor. Saadet Partili kardeşlerime. Her ne kadar bu mitinglerin siyasi ranta yönelik olduğuna yönelik açıklama. Yazıklar olsun. Şu hali görmüyor musun?
Şimdi çıkmış bir tane partinin başkanı çıkmış diyor ki 780 bin kilometrekarelik vatan toprağına bu kadar ağaç dikilmez. Matematik de senin için değil çevrecilik de senin işin değil. şöyle bir vaktin olursa, gerçi senin başka mesailerin var ama, lütfen orman ve su işleri bakanıma gidersen o sana gösterir.
Neden bu gençlerimizi siz Gezi Parkı’na bu şekilde soktunuz. Türkiye’nin değişik yerlerinde adeta terör estirdiniz. Bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Yazık yazık. Bu ülde hukuk devleti demokratik laik bir hukuk devleti içinde neden bu yola değil de farklı yollara tenezzül ettiniz.
Dolmabahçe’den Başbakanlık ofisine giderken yerde bir tane kilit taşı göremedim. Oralar aman yarabbi tanınmaz hale getirildi. Böyle şey olur mu ya? Bu nasıl ulusalcılık. Çevreciyim diyenler bunları aralarında nasıl barındırdılar.
Bu gösterilerde en başından itibaren söylenenleri arkadaşlarımla beraber dinledik. Kendilerine kulak verdim. Görüşmelerimiz yaptık. Tek tek dinledim. Hiçbirisi kalkıp da beni dinlemedin diyemez. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ına geliyorsun rahat rahat derdini anlatıyor. Dışarıya çıkıyor başka şey anlatıyor. İçlerinde istisna yok mu var. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir başbakan göremezler.
Burada bir şey söyleyeceğim. Sayın Başbakan çok sert. Çok gerilimden yana. Diktatör. Onlara sesleniyorum. Sayın Menderes, çok kibardı, çok nazikti. Bu kadar kibar, bu kadar nazik insanı ipe götürdünüz. Astınız be vicdansızlar. İdam ettiniz.
Şimdi Erdoğan için de bunu kullanıyorsunuz. Fakat biz ölüm haktır, Allah’ın verdiği ömrü kimse Allah’tan başka alamaz. Biz buna inanmış insanlarız. Biz milletimizle kucaklaşmışız. Milletimizle bütünüz. Bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecek.