Prof. Dr. Osman Özsoy'un, rotahaber.com'daki köşesinde kaleme aldığı yazısı...
Erdoğan’ın HİZMETdüşmanlığının nedeni (4)
Bir ölüm haberi çok şeyi düşündürdü, çok şeyi hatıra getirdi.
Üç yazıdır sürdürdüğümüz “Erdoğan’ın HİZMET HAREKETİNE düşmanlığının nedenleri” konusuna, dün toprağa verilen Türkiye’nin ilk KÜLTÜR Bakanı Talat HALMAN’ın zihnimizde yaptığı çağrışımlar üzerinden bir parantez açarak, farklı bir açıdan mevzuya devam etmek istiyorum.
Ardından, arşivimdeki gazete küpürlerini tarama dahil omurgası düzgün otursun diye 8 saat emek verdiğim yazıyı KÜÇÜKBİR SORU ile kapatacağım.
Dün toprağa verilen Talat Halman, Milli Görüş hareketini yakından izleyen, parti içindeki dengeleri iyi gözlemleyen bir isimdi.
Vefat ettiğini duyduğumda, Erbakan’ın başında bulunduğu Milli Görüş’ün kaderi hakkında kaleme aldığı kerametvari (!) yazıları geldi aklıma...
Prof. Necmettin Erbakan 1997’de başbakanken, 28 Şubat’tan 2 ay sonra 30 Nisan 1997’de “Refah Partisi’ni bölmek”başlıklı yazı kaleme almıştı.
Olan biten bazı şeylerin arka planından haberdar olmamızı sağlayan süreçlerden biri o yazıyla başladı...
Yazı, “RP'nin bir parti olarak bölünmesi, daha iyisi, parçalanması, ülkemizin siyasal geleceği için hayırlı uğurlu olacak” satırıyla başlıyordu.
Milli Görüş’ünönünün kesilmesi o dönemde en büyük projeler arasındaydı.
Nitekim 24 Eylül 1998'de Güneri Civaoğlu Milliyet'teki köşesinde şunları yazdı:
"Siyasetin doruklarında Fazilet'i bölme planı yapılmıştı. Recep Tayyip Erdoğan ismi, iyice cilâlanıp parlatılacaktı. Erdoğan peşine 40-50 milletvekili takarak, Fazilet Partisi'nden kopacaktı. Yeni parti kuracaktı...”
Erdoğan’ın yıldızı kısa süreli cezaevine girişiyle daha da parladı.
Hatta bu durum pek çok çevrede, siyaset mühendislerinin gerçekte bu girişimi Erdoğan’ın siyasi hayatını bitirmek için mi, yoksa daha da parlatmak için mi yaptığı şeklinde gizemli bir merak konusu oldu.
Erdoğan 1999 yılı Temmuzunda cezaevinden çıktığı gece oğlu Bilal Amerika’nın Boston şehrinde misafirimdi. Babasına geçmiş olsun telefonunu yanımdan açtı.
Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra Fazilet Partisi’nin içiyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Fakat siyasi yasaklı olduğu için Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’ın karşısında parti liderliği yarışına girme şansı yoktu.
Erdoğan’ın maddi-manevi sponsorluğu ve tüm organizasyon desteği ile onun adına Abdullah Gül bir aday olarak Recai Kutan’ın karşısına genel başkan adayı olarak çıkarıldı. 14 Mayıs 2000 tarihli kongrede az bir farkla seçimi kaybettiler.
Fazilet Partisi’nin 158 Milletvekili vardı.
1997 yılında “Refah Partisi'nin bölünmesi ülkemizin siyasal geleceği için hayırlı uğurlu olacak” diye yazan Talat Halman, Fazilet Partisi’ni terk ederek Erdoğan’ın kuracağı yeni partiye geçecek olan vekillerin sayısını 2 sene önce tam sayı olarak öngörmeyi (!) de başarmıştı.
Fazilet Partisi 2001 yılı haziranında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılınca, partiyi terk etmeye gerek kalmadan yeni parti kurma fırsatı doğdu.
14 Ağustos 2001’de kurulan AK Parti, 1 gün sonra, 2 yıl önce Talat Halman’ın, “Erdoğan yanlısı şu kadar vekil Fazilet Partisi’ni terk edecek” dediği sayı ve Hüseyin Çelik gibi DYP’den de gelen birkaç vekilin de ilavesiyle 15 Ağustos 2001’de 51 vekille Meclis’te grup kurdu. Saadet Partisi 48’te kaldı.
Siyasi yasaklı Erdoğan milletvekili değildi.
Grup kurma dilekçesini Meclis Başkanlığına Abdullah Gül sundu.
İlk seçimin ardından da yine siyasi yasaklı Erdoğan yerine, Abdullah Gül Başbakan oldu. Ardından da cumhurbaşkanı...
İlginç olan ne biliyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Köşk’e çıkmasından sonra, 28 Kasım 2007’de Çankaya’da yemeğe davet ettiği ilk kişi kim oldu biliyor musunuz?
Bu isim yıllarca, Milli Görüş bölünmeli, Erdoğan ve ekibi yeni parti kurmalı iddia ve öngörüleriyle dikkati çeken Talat Halman’dan başkası değildi.
Milli Gazete bu detayı affetmedi...
Ertesi günü haberi; “GÜL, HALMAN'A BORCUNU ÖDEDİ” başlığıyla verdi.
Bu neyin borcudur, Erbakan’ı gözden çıkarma ve Milli Görüş’ün önünü kesme pahasına belli isimlerin belli yerlere gelmesine göz mü yumulmuştur, hatta desteklenmiş midir, bilemem...
Belki de tamamen bir raslantı olan ve özel bir anlam içermeyenKöşk’teki bu davet, Milli Görüş hareketi açısından ironik bir tablo olarak tarihe geçti.
Güneri Civaoğlu 24 Eylül 1998’de, yani 16 yıl 3 ay önce KAYIP TRİLYON davasından söz ederken; “Bir trilyon liranın hesabının araştırılması ve sorulması, FP'nin liderinden dişli yöneticilerine kadar, başka isimlerin de başlarını çok ağrıtacak” yazdı.
İlginçtir bu dava, ağır bir siyasi fatura olarak sadece Milli Görüş’ün lideri Erbakan’ın başını ağrıttı. Sağlık sorunları nedeniyle cezaevine girmemiş olsa da, KAYIP TRİLYON davasında hapis cezası aldı. 12 Eylül darbesinde sarsılmayan Eşi Nermin Hanım bu süreçten etkilendi. Erbakan’dan önce vefat etti. Evlatları bu süreçte KAYIP TRİLYON davasıyla bağlantılı zorluklar yaşadı.
Başkalarının önünü kesmeyen süreç Erbakan’ı frenledi.
7 yıl cumhurbaşkanlığı yapan Abdullah Gül daha yeni geçtiğimiz günlerde KAYIP TRİLYON davasından kurtuldu. Olan Erbakan’a oldu.
Gelelim sorumuza...
Ertuğrul Özkök, Hüseyin Gülerce’nin Kasım ayı başında Ahmet Hakan’a verdiği röportajda HİZMETİ ve Hocaefendi’yi eleştirmesinden sonra AKP yetkililerini uyararak, “Bugün eski dostunu yakan yarın başkası için de seni yakar” yazmıştı.
Bir anlamda, bu bir huy ve karakterdir, dikkat etmeli diye altını çizmişti.
Siyasi İKBAL için hocaları ERBAKAN’ın 50 yıllık hareketini bölüp parçalayan, bu sürece destek ve İLHAM kaynağı olanlara ilk fırsatta Köşk’te YEMEK ISMARLAYAN, dün DAVAMIZ dedikleri Milli Görüş gömleğini bugün sırtlarından çıkarmakla övünenlerin, bir başka SİYASİ HIRS veİKBAL KAVGASI uğruna Fethullah GÜLEN Hocaefendi’yi ve HİZMETİ hedefe oturtması neden şaşırtıyor ki?
Kilitlendikleri; NEREYE VARMAK İSTEDİKLERİNİ BİLMEDİĞİMİZ YOL uğruna her şeyi mübah gören bir anlayış var karşımızda.
Ve artık hiç şaşırmıyoruz...
Kaldı ki, HOCAM dedikleri Erbakan’ı, “kardeşim” dedikleri birbirini bile yemekten, arkalarından oyun çevirmekten imtina etmediklerine göre, geriye ne kalıyor ki?
Huylu huyundan vazgeçer mi?
Talat Halman’ın vefatı bu yazıda bize bunları sordurdu...
HİZMETE NEDEN DÜŞMANLAR konusuna devam edeceğim...
Prof. Dr. Osman ÖZSOY / Rotahaber