Açık bir kolpa ile kapatıyoruz yılı.
Profesyonellerin verdiği bilgiye göre, ülkedeki nakit varlığın yüzde 70'ini elinde tutan büyük 375 bin hesabın etkilenmediği (bunu Bakan Nebati söyledi) bir operasyon yapıldı.
Bunu ispatlayan da Recep Tayyip Erdoğan'ın; toplamda 23,5 milyar, yani kabaca 2 milyar dolarlık bir tutarın, TL'ye döndüğü açıklaması.
Eldeki sonuç:
- Merkez Bankası bir ayda 9 milyar doları piyasaya sürmüş.
- 2 milyar dolar da TL'ye dönüşmüş.
- Kur bu 9 milyar dolar hareketi ile 25 Kasım düzeyine yani 12 TL'ye gerilemiş.
Diğer gösterge, Erdoğan'ın 16 Aralık'ta açıkladığı asgari ücret; işveren maliyeti;
5 bin 880 TL - 392 Dolar, net 4 bin 250 TL - 283 Dolar (Kur 1 dolar = 15 TL)
Gelinen noktada; Brüt 490 dolar, net 345 dolar (1 dolar = 12 TL)
15 Kasım ile 20 Aralık tarihleri arasında yaşanan ve yüzde 30 küçüğün 'çarpıldığı'operasyonun sonuçları bu.
Takvimde eksik kalan nokta, bunun karar süreci! Ki onu da biliyoruz. 2 Aralık 2021. Damadın yamağı Nebati'nin göreve geliş tarihi.
Söylenen, kolpa daha önce hazırlanmış, Naci Ağbal kabul etmemiş.
Muhtemelen; Asgari ücretteki artışın, enflasyon karşısında etkisiz kalacağı görülmüş.
Naçizane inancım; Erken seçim kararının, asgari ücret tespitinde değil, onun etkisiz kalacağı anlaşıldığında verildiği.
Erdoğan damadın kararına uyup, gerginliği artırmaya, küçük yatırımcıyı daha sert 'çarpmak' için faiz şovuna başladı.
15.11 - 20.12 arasındaki 35 gün efsane olacak. 'Çin olacağız' diyerek çıkılan düşük ücret - yüksek ihracat hedefi, seçim kaybı tehlikesi ile Türk Ekonomik Modeli (TEM) kolpası ile 6 ay ertelenmiş görünüyor.
Beklenen sonuç alındı mı? Yine şahsi düşüncem, hayır! Söylemler, işin kaymağının Erdoğan yerine, Bakan Nebati'ye bırakıldığı.
Bakan Nebati, bunun şaşkınlığıyla, kendini tutamayıp, kararın mutfağında yaşanan rezaleti ağzından kaçıracak kadar konuşuyor. Bu durum alışıldık Erdoğan tavrına uymuyor. Büyük bir başarı olduğuna kendisi de inanmış değil. İnansa Bakan Nebati'nin ekonomi dehası gözlerini, ortalarda göremezdik!
Hedef 'erken seçim' dersek, ardından, bunun gelişimini ve olası sonuçlarını tartışmak gerekir.
Seçim kazandıracak 6 aydan beklenen;
- İhracat artışı ile üretimin artması
- İşsizliğin azalması
- İthalatın azalması
- Enflasyonun düşmesi
- Kur'un kontrol altında kalması
- Cari açığın kapanması
1 Ocak sonrasına bakalım. Stoklarda yüksek kur'dan alınmış ürünler var.
Fiyatlara yansımamış üretici enflasyonu var (son zam dolar bazlıydı, ÜFE bazlı değil)
Maiyetler yeni asgari ücret üzerinden hesaplanacak.
Yakı üzerindeki dolar yükü azaltılmadığından nakliye gideri artacak vb.
İhracata temel dövizle maliyet artacağı için, rekabet fiyatında dezavantaj oluşacak.
Doğrudan vergi gelirlerinin önemli kısmını oluşturan, emek üstündeki verginin, yıllık 70 bin TL asgari kısmı artık hesap dışında.
Üretici olmayan ama oy deposu emekli kesimin hazine yükü artacak.
Yurt içi kararlar ile etki sınırlı kalsa 'belki tutar' denebilir ama belli ki yurt dışı da, salgında piyasaya pompalanan açık desteğin yol açtığı enflasyonu engellemek için, faizleri artırmaya hazırlanıyor.
Salgının, beklenen turizm hasılatına olan etkisi de ayrı bir sorun.
Üstelik bir ay içinde; Faiz düşür, faiz arttır. 'Gel yabancı, burası kelepir' de, sonra 'bir dakika vazgeçtim' de! 'Ufak yatırımcıyı çarptım' diyerek, adını kendi vatandaşını soyan devlete çıkart! AHİM belasına bulaş! Bu sicilin getirdiği çılgın risk puanı ile borç para ara! Biraz zor...
Bu kayıpları telafi etmek için üç yol var:
- Dolaylı vergilerin artırılması
- Para basmak.
- 20 Aralık öncesine dönmek.
Bu üç yol da aynı açmaza çıkıyor: Enflasyon...
Enflasyon, 'köpük' denen kur düzeyinin ve bunu durdurmak için yapılan bütün bu 'çarpma' operasyonunun boşa gitmesi demek.
Sonuçta son kozlarını 'ya herro ya merro' diyerek kumara yatırıp, bütün alacaklılara; Erken seçim sonrası vadeli senet vermek zorunda kalacak bir devlet.
Bu dönemde, muhalefeti eleştirenleri, gündemi kaptırıyor diyenleri de şaşkınlıkla izliyorum açıkçası. Yangına benzin döküldü...
İlk parlamanın getirdiği anlık ışık ve ısıya aptalca yaklaşıp, kendi elini de yakmasını beklemek garip! Bu, haftalık bir iş değil. Aylardır elde tuttuğu gündem, iki hafta elinden alındı diye etkisi azalmış da değil.
Erdoğan'ın yavaş yavaş ayakları suya eriyor. 'Köpek barınağı' diyor.
'Nas' tutmadı, Edirne'de Rum kilisesi cami olarak yine 'hizmette' muhabbetleri dönüyor. Erdoğan bütün kozlarını oynadı ve ancak 6 ay baskılayabileceği bir sürece girdi.
Muhalefet ise gündem için en önemli kozu hala elinde tutuyor: Aday.
Ya Kılıçdaroğlu, gelişime bakıp İmamoğlu derse?
19 yıllık imajı; Küçük yatırımcıyı çarparak ürettiği kolpa ile değiştirmek o kadar da kolay değil. Üç-beş kişi halay çekti diye, 'tamam bitti bu iş' demek de öyle.
Sakin olalım, kaybedecekler. Biz birbirimize bağlanalım. Yolumuz uzun, yeni bir ülke kuracağız.
İyi haftalar...
(Yazarın Twitter adresi: Arnavut Selim @SelimAkmen)