CUMHURİYET Halk Partisi (CHP), İstanbul’daki yerel seçim çalışmalarına bugün resmen başladı.
Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen aday lansmanında, yerel seçimlerde yeniden aday olacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Tam yol ileri" sloganıyla seçim çalışmalarını başlattı.
Genel Başkan Özgür Özel ve İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de lansmana katıldı.
ÇELİK: 'CEZALANDIRILAN İMAMOĞLU DEĞİL İSTANBULLULARDIR'
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı tanıtım toplantısında; “Güzel ülkemizin, güzel yürekli insanları bu tabloyu hak etmiyor. Bu nedenle tarihi bir seçim. Bu tabloyu değiştirmek için hep birlikte yerel seçimlerde İstanbul’da ve Türkiye’de yeniden tarihi bir zafer elde edeceğiz. 2028’e giderken halkımıza yeniden umut olacağız” dedi.
Çelik, bugünün tarihi bir gün olduğuna ve büyük bir yola çıktıklarını belirterek şunları söyledi:
"CUMHURBAŞKANLIĞI YETKİLERİYLE HİZMETİ ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR"
* İstanbul, 2019’dan bu yana katılımcı, demokratik, eşitlikçi, adil ve halkçı bir anlayışla yönetiliyor. İstanbul, başkanımız Ekrem İmamoğlu yönetiminde 4,5 yılda çok önemli başarılara imza attı. Bu büyük başarılar tüm engellemelere rağmen büyük bir mücadeleyle gerçekleşti. Hatırlayalım. 31 Mart 2019’da seçimi kazandığımız gün, hep birlikte büyük bir demokrasi mücadelesi vermek zorunda kaldık. Bu topraklar 6 Mayıs 2019’da, Türkiye demokrasi tarihi açısından kapkara bir güne tanıklık etti. Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun, İstanbul halkının helal oylarıyla kazandığı mazbatası iptal edildi. Büyükşehir Belediye Başkanımız, büyük bir demokrasi mücadelesiyle İstanbul’u yeniden kazandı. Tekrar edilen İstanbul seçimlerinde 800 bin oy farkından ders çıkartmayanlar; yeri geldi meclis çoğunluğuyla, yeri geldi bakanlık yetkileriyle, yeri geldi Cumhurbaşkanlığı yetkileriyle İstanbul halkının hizmet almasını engellemeye çalıştılar.
"UYDURUK DAVALARA RAĞMEN İSTANBUL 4,5 YILDA BÜYÜK İŞLER BAŞARDI"
* Buradan İstanbulluların hizmet almasını engellemeye çalışanlara sesleniyorum. Cezalandırmaya çalıştığınız Cumhuriyet Halk Partisi değil, cezalandırmaya çalıştığınız Ekrem İmamoğlu değil, hizmetleri engelleyerek İstanbul halkını cezalandırmaya çalışıyorsunuz ve İstanbul halkı bunu görüyor. İstanbullular bu gerçeği biliyor. Tüm engelleme çabalarına rağmen, tüm uyduruk davalara rağmen İstanbul 4,5 yılda çok önemli işler başardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu yönetiminde İstanbul daha adil, daha yeşil ve daha yaratıcı bir kent hâline geldi. Büyükşehir Belediye Başkanımız, metro yatırımlarıyla, ulaşım yatırımlarıyla, altyapı-üstyapı yatırımlarıyla, çocuk kreşleriyle, yurtlarla, burslarla, kent lokantalarıyla, anne kartlarla ve daha niceleriyle İstanbul halkına hizmet etmeye devam ediyor.
"TARİHİ BİR SEÇİME GİDİYORUZ"
* İstanbul’un kültür varlıkları korunuyor, yeşil alanlar imara açılmak yerine yaşam alanlarına dönüştürülüyor. Tüm bu çalışmaları ve daha fazlasını önümüzdeki 3 ay boyunca tüm İstanbullulara kapı kapı, sokak sokak anlatacağız. Çünkü tarihi bir seçime gidiyoruz. Neden tarihi bir seçim? Çünkü ülkemizin ve İstanbul’un merkezi yönetimden kaynaklı çok ağır sorunları var. Bir tarafta, gelirleri gün geçtikçe enflasyon karşısında eriyen işçiler, emekçiler, emekliler memurlar; bir tarafta deprem korkusuyla yaşayan milyonlar, bir tarafta yüksek faiz ve artan kira fiyatlarıyla barınma krizi yaşayan milyonlar, artan işsizlik, bir tarafta iktidar yargısı tarafından yok sayılan Anayasal düzen, her gün tahrip edilen demokrasi, bir tarafta da kimlik siyasetiyle toplumu kutuplaştırarak bu gerçekleri örtmeye çalışan iktidar…
"86 MİLYONUN BARIŞ İÇİNDE YAŞAYACAĞI TÜRKİYE’Yİ SAVUNACAĞIZ"
* Güzel ülkemizin, güzel yürekli insanları bu tabloyu hak etmiyor. Bu nedenle tarihi bir seçim. Bu tabloyu değiştirmek için hep birlikte yerel seçimlerde İstanbul’da ve Türkiye’de yeniden tarihi bir zafer elde edeceğiz. 2028’e giderken halkımıza yeniden umut olacağız. Biliyoruz ki bu seçimde de yine eşit şartlarda yarışmayacağız. Onlar, yine tüm kamu kaynaklarını, yargı sopasını kullanacaklar. Tahakküm altına aldıkları basın ve medya kuruluşlarıyla toplumu kutuplaştırmaya çalışacaklar. Biz, gücümüzü halktan alarak topluma gerçekleri anlatacağız. Onlar, yine montaj videolarla, sahte broşürlerle toplumu ayrıştırmaya çalışacaklar. Biz adaleti, eşitliği, kardeşliği savunarak toplumu birleştireceğiz. 86 milyonun barış ve kardeşlik içinde yaşayacağı bir Türkiye’yi savunacağız.
"BİZ BU ÜLKENİN ÇİMENTOSUYUZ"
* 16 milyon İstanbullunun güven ve huzur içerisinde yaşayacağı bir İstanbul’u inşa etmeye devam edeceğiz. Biz bu ülkenin çimentosuyuz. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de her görüşten, her inançtan ve her kimlikten vatandaşımızın birlikte ve özgür yaşamasının teminatıdır. Cumhuriyet Halk Partisi düzen kurmuş, devlet kurmuş, Türkiye’nin ana omurgasını oluşturan yegane siyasal geleneğin adıdır. Cumhuriyet Halk Partisi ‘Yurtta barış, dünyada barış’ diyen Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü içerisinde kardeşçe yaşamayı savunan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir. İstanbul’da muhalefet olan partinin tüm kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, bölücü söylemlerine ve eylemlerine rağmen 100 yıl önce olduğu gibi birlik içerisinde hareket edeceğiz.
"ÖZGÜR ÖZEL’İN ÖNDERLİĞİNDE SEVGİ TOHUMLARI EKECEĞİZ"
* Genel Başkanımız Özgür Özel’in önderliğinde Türkiye’nin dört bir yanında sevgi tohumları ekeceğiz. Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ile birlikte 4,5 yıllık halkçı belediyecilik uygulamalarını daha ileriye taşıyacağız. İstanbul’un 39 ilçesinde güçlü bir iddia ortaya koyacağız. 39 ilçemizde güçlü bir kampanya organize edeceğiz. 30 bin sandığı 100 bin kişilik dev bir kadroyla koruyacağız. 25-30 ilçede belediyesi kazanacağız. Meclis çoğunluğunu sağlayacağız. İstanbul’u yeniden kazanacağız. Bunu hep birlikte başaracağız. Şairin dediği gibi, ‘Hep bir ağızdan türkü söyleyip hep beraber sulardan çekmek için ağı, demiri oya gibi işleyip hep beraber, hep beraber sürebilmek için toprağı, ballı incirleri hep beraber yiyebilmek, yârin yanağından gayrı her şeyde, her yerde, hep beraber diyebilmek için kazanacağız’. Mutlaka kazanacağız.
Ardından kürsüye CHP lideri Özgür Özel çıktı.
ÖZEL'DEN ERDOĞAN'A: SEBEBİ KENDİ GÜTTÜĞÜ KAN DAVASI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yeniden adaylığının duyurulduğu tanıtım toplantısında; “Geldiğimizde; israf etmeyeceğiz, hortumları keseceğiz ve küçük bir sınıfa hizmet yerine; hizmeti 16 milyona yayacağız demiştik. Bir takım çıkar çevrelerinin artık İstanbul’un kanını emmesine mâni olduk” dedi.
Özel, “İktidar” sloganları ile kürsüye çıktı.
Özgür Özel, şunları söyledi:
“EKREM İMAMOĞLU VE EKİBİNİN İKİNCİ BEŞ YILI İÇİN, ‘TAM YOL İLERİ’ DEDİKLERİ BUGÜN…"
* 16 milyon mutlu İstanbullunun, bu işi başaran 16 milyon kişinin değerli temsilcileri, hepiniz hoş geldiniz… Bugün şehirlerin sultanı İstanbul’da; Napolyon’un, ‘Bana dünyayı verseniz ona başkent yaparım’ dediği İstanbul’da; Fatih Sultan Mehmet’in çağ kapatıp, çağ açtığı İstanbul’da; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Bu devletin ziyneti, bu milletin gözbebeği’ dediği İstanbul’da; beş yıldır İstanbul için çalışan, İstanbul için emek veren Ekrem İmamoğlu ve onun değerli ekibinin ikinci beş yılı için tam yol ileri dedikleri bugün hep beraberiz…
"BİRİLERİ DEVLETİN ÇİVİSİNİ ALMIŞ ÇIKARMAYA KALKMAKTADIRLAR"
* 100 yıllık bir Cumhuriyet’iz, 570 yıldır İstanbul’a hükmediyoruz, 953 yıldır Anadolu’dayız, 2200 yıllık bir devlet geleneğinin sahibiyiz. Devlet, egemenlik, birlik beraberlik ne demek en iyi bilenleriz. Bir milletin devlet olması için; bir ordusunun, sınırlarının, parasının olması lazım. Elbette bu toplumun bir ortak sözleşmesi, bir anayasasının olması lazım. Bir anayasamız var. Hepimizin çok memnun olduğu, üzerinde tam mutabık olduğu bir anayasamız yok. Bir tam ve sivil bir anayasamız yok. Ama değiştirilemez ilk dört maddesiyle, bayrağıyla, vatanın tanımıyla, yurttaşlığın tanımıyla hepimizin üzerinde mutabık olduğu maddeleriyle bir anayasamız var. O anayasa, hepimize yetkiler, görevler, sorumluluklar veriyor. Ve değiştirilene kadar hepimizi bağlıyor; tüm kurumları, tüm kişileri, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı bağlıyor. Ve eğer siz, anayasanın bir maddesini yok sayar, ‘benim için yok derseniz’; bir başkasının bir başka maddesini tartışmaya açmasını kabullenirsiniz. Maalesef öyle bir dönemde üretilmiş, öyle yapay bir krizle karşı karşıyayız ki birileri çıkıyor ve anayasamızın bir maddesini, ‘bu madde benim için yoktur’ diyor. Sebebi; kendi kini, kendi güttüğü kin davası, kendi güttüğü kan davası…
* Anayasanın 153. maddesi, hepimize; Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunu söylerken, birisinin talimatı ile beş kişi anayasanın o sayfasını yırttı attı. Diyorlar ki, ‘Anayasa Mahkemesi kararı, birinin aklına yatmazsa biz onu uygulamayız.’ Bu durum, bu sefer, bir başkasının, Anayasanın 75. maddesini yok saymasına olanak tanır, o buradaki milletvekillerinin, o Devlet Bahçeli’nin, o Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un yok hükmünde olması demektir. Bir başkası bir gün gelir, Anayasanın 101. maddesini yırtıp atar; o Cumhurbaşkanının olmaması demektir. Bir başkası gelir, Anayasanın bu sefer 154. maddesini yırtıp atar; o bugün kendini her şeyin üzerinde gören Yargıtay hakimlerinin aslında hiçbir yetkileri olmadığı anlamına gelir. Yani birileri devletin çivisini almış çıkarmaya, devletin temeli olan anayasayı yok saymaya kalkmaktadırlar.
"GEZİ TÜRKİYE’NİN ONURUDUR, BİRİSİNİN KİNİDİR, KAN DAVASIDIR"
* Bu, o her şeyi bilen, her şeye karar veren, ‘Bütün yetki bende’ diyen birisinin kişisel kini yüzünden olmaktadır. Onun derdi, Gezi davasıdır; Gezi İstanbul’un, hepimizin, Türkiye’nin onurudur; ama o birisinin kinidir, kan davasıdır.
"‘KARARI BEN VERİRİM, BEN’ DİYOR"
* Elbette, 16 milyon İstanbullu olanı, biteni bilmektedir. Ama burada 16 milyon İstanbullunun temsilcileri var, iki büyük ailenin temsilcileri var. Bunlardan bir tanesi, Türkiye’nin en büyük, en köklü ailesi; CHP’dir. Bir tanesi de İstanbul’a hizmet eden, her yaştan, her inançtan, her memleketten koca yürekli, açık alınlı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ailesidir. Bu iki ailenin ortak bir evladı var, Tayfun Kahraman. Buradan, Tayfun Kahraman’ı yürekten selamlayarak; Tayfun Kahraman’ın şahsında Osman Kavala’yı, Can Atalay’ı, Bakırköy Cezaevi’ndeki Mine Özerden’i ve Çiğdem Mater’i selamlayarak; bütün Türkiye’ye bir şeyi hatırlatmak isterim: Öyle her şeyi bilen, her iyiliği yapan, her kötülükten mağduriyet çıkaran birisi, bu insanların kendisine darbe girişiminde bulunduğunu iddia ediyor. Bu insanların her birisi kendi meslek örgütlerinin, kendi temsil ettikleri sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri olarak; Taksim Dayanışması’nda yer aldılar. Gezi Dayanışması’nda, Taksim Platformu’nda yer aldılar. Bu insanlar Gezi yaşanırken, dönemin Başbakanı ile görüşmek istediler. Yurt dışındaydı, dönünce görüştüler. Başbakan Yardımcıları ile AK Parti yöneticileri ile görüştüler.
* Gezi’de bir kişinin daha burnu kanamasın diye gayret sarfettiler. Ve herkesin sağlıkla evine dönmesi için beş, altı madde istediler. O beş, altı maddeden hiçbirisi; Başbakan istifa etsin değildi, bakanlar istifa etsin değildi, hükümet düşsün değildi. ‘Verin devletin biz yöneteceğiz’ demiyorlardı. Ne diyorlardı? 16 milyon İstanbullunun gözünün içine bakarak söylüyorum ki, ‘ağaçları kesmeyin’ diyorlardı. Diyorlardı ki, ‘Gezi Parkı’nı kesip de yerine Topçu Kışlası yapmayın.’ ‘Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp da yerine AVM yapmayın’, ‘Gençleri nezarethanelerde tutmayın’, ‘Söz verin ağaçlara dokunmayacağız’ diye evimize dönelim’ diyorlardı. Şimdi bu kent bilincinden, bugün Gezi Parkı duruyorsa sevgili Mücella Yapıcı sayesinde, Tayfun Kahraman sayesinde, Mine Özerden sayesinde, Can Atalay sayesinde duruyor. Atatürk Kültür Merkezi yıkılıp da yerine yenisi yapılmak yerine, yandaşlara, Suudi Arabistanlı iş adamlarına söz verilen AVM yapılmadıysa, AKM AKM adıyla, yenisi duruyorsa; arkadaşlarımız sayesinde duruyor. Şimdi dönmüş diyorlar ki, ‘Orada bize darbe yapmaya çalıştılar; bunları mahkemeler salsa da salmayız, Anayasa Mahkemesi ne derse desin bırakmayız. Kararı ben veririm, ben’ diyor.
"SORUMLUSU SENSİN RECEP TAYYİP ERDOĞAN"
* Geçtiğimiz günlerde, Cumhuriyet’in 100. Yılında, İstanbul’un, Türkiye’nin gözbebeği iki takımı, Galatasaray-Fenerbahçe, yüzüncü yılın son derbisini oynayacak; alıyorlar Riyad’a, Suudi Arabistan’a götürüyorlar. Sanki bilmezmiş gibi; bunlar gelince Anıtkabir’e gitmiyorlar. Sanki bilmezmiş gibi, senin bir adım önünde gelip, Mehmetçiğin karşısına geçip, ‘Merhaba asker’ diye Türkçe selamlamaktan, Türkçeyi saygı ile ağzına almaktan imtina edip, kendi dilinde selamlayan birisinin yapacaklarını bilmiyormuş gibi… İstanbul’un, İzmir’in, Türkiye’nin hak ettiği; Cumhuriyet’in ilk yüzyılının son derbisini alıp götürüyorlar. Orada Gazi Mustafa Kemal’i utanmadan pazarlık konusu yapmaya niyetleniyorlar.
* Sonra, biz çıkıp, ‘Her şeyden sen sorumlusun da, burada niye sorumluluk almıyorsun’ deyince, açıklama yaptırıyorlar: ‘Cumhurbaşkanımızın bu konuya dahli yok, bunu kulüplere sorduk, biz yaptık’ diye. Dahlin yoksa Gezi’den de elini çek, bu milletin evlatlarından elini çek. Yok, her şeyi sen biliyorsan, o maçı da oraya sen götürdün, o Suudi Arabistanlıları, Atatürk’ü istemeyiz, İstiklal Marşı’nı okutmayız diyecek hadsizliğin de sorumlusu sensin, Recep Tayyip Erdoğan.
"14 OCAK GÜNÜ CUMHURİYET’E VE ANAYASAYA SAHİP ÇIKMAYA DAVET EDİYORUM"
* İşte bu iki yüzlülüğe artık yeter diyoruz. Bu yalana, bu kibre, bu iki yüzlülüğe yeter. Artık, biz hep beraber, bu güzel ülkenin başta kurucu değerlerine, kurucu kadrolarına, Cumhuriyetin temel niteliklerine, laikliğine, anayasaya, gençlerimize, kentlerimize ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkıyoruz. Hepinizi, 14 Ocak günü saat 13.00’te Atamızın da ebedi istirahatgahının olduğu Ankara’mızda; Cumhuriyet’e ve anayasaya sahip çıkmaya, mitingimize davet ediyorum.
"TÜRKİYE’NİN İLK KEZ TANIŞTIĞI YEREL YÖNETİM HİZMETLERİNİN HEPSİ, SOSYAL DEMOKRATLARIN ESERİDİR"
* Biz CHP’yiz. Biz bu ülkeye önce bağımsızlığı getiren partiyiz. Sonra bu ülkeye çok partili rejimi, parlamenter demokrasiyi getiren partiyiz. Sonra bu ülkeyi sosyal devlet anlayışını ve sosyal belediyeciliği getiren partiyiz. Türkiye’de yerel yönetimler tarafından ilk kez ortaya konulan; kentsel dönüşümden toplu konut projelerine, metrodan metrobüse kadar tamamı bugün bu salonda birkaçı olabilen; CHP’li sosyal demokrat belediye başkanlarının ve onların inanmış kadrolarının eseridir. İstanbul’da ilk metronun temeli 1991’de, Nurettin Sözen tarafından; İzmir’de Yüksel Çakmur tarafından atılmıştır. İlk tercihli yolu, belediye başkanımız Aytekin Kotil hayata geçirmiştir.
* Yine 1992’de Nurettin Sözen, İstanbul’un ilk doğal gaz projesine imza atmıştır. 0-1 yaş arası çocuklara süt dağıtımı, aynı yıllarda Nurettin Sözen tarafından başlatılmıştır. İlk Tanzim Satış mağazası, benim doğduğum yıl, 1974 yılında İstanbul Kağıthane’nin belediye başkanı Celal Altınay tarafından başlatılmıştır. İlk Halk Ekmek Fabrikası, 1977’de Ahmet İsvan tarafından hayata geçirilmiştir. Katı atık çöp işleme tesisleri, hızlı tramvay, öğrenci konutları, yapı-enerji kooperatifleri, çocuk belediyeciliği, ilk güneş santralleri, ilk uzay evi, ilk ekolojik kreş gibi… Türkiye’nin ilk kez tanıştığı yerel yönetim hizmetlerinin hepsi, bu belediye başkanlarının sosyal demokratların eseridir.
"İSTANBUL’A YAPILAN HİZMET OLARAK TAM İKİ KATINA ÇIKMIŞ"
* 2019’dan bugüne kadar, İstanbul’da, bu güzel kentte; neler olmuş, hissederek, hislenerek ve gururlanarak izledik… Bir şeyi unutmamak lazım: Biz geldiğimizde; israf etmeyeceğiz, hortumları keseceğiz ve bir sınıfa, küçük bir sınıfa hizmet yerine; hizmeti 16 milyona yayacağız demiştik. Birileri yüzde 89 garibandan vergi alıp; kodamandan yüzde 11 vergi alırken; hala vergiyi tabana yaymaktan bahsededursun; biz hizmeti tabana, hizmeti İstanbul’a, hizmeti 16 milyon kişiye yayıp, bir takım çıkar çevrelerinin artık İstanbul’un kanını emmesine mani olduk. Çok basit bir hesapla, İstanbul’a yapılan hizmet bir önceki döneme göre dolar bazında yarı fiyatına, yapılan hizmet olarak tam iki katına çıkmış. Yani bu dört katlık farkı, hani Rabia yapıyor ya; bir tanesi ile dört katına hizmet yapılmış. Yani israf, kayırmacılık, birilerine peşkeş çekilenler; 16 milyon İstanbulluya, sizlere hizmet olarak dönmüş.
"BU BAŞARIYI GÖRÜP HEPİMİZ HEM GURUR DUYUYORUZ"
* Eskiden olup da şimdi olmayan nedir diye bakarsanız, örneğin; pandemide hepimiz canımızla uğraşırken, hepimiz anamızın, babamızın çocuğumuzun durumunu düşünürken; birileri İstanbul’u düşündü, bizleri düşündü. Trafiğin azaldığı, bazen durduğu günlerde; İstanbul’un altını, üstüne getirip; bütün altyapıyı yenilediler. O günlerde bir televizyon programı için buradaydım; İSKİ çalışanlarını gördüm. Sohbet ettim, şefleri İSKİ Genel Müdürü’ne haber vermiş. İSKİ Genel Müdürü aradı, dedi ki ‘Başkanımızın talimatı ile bütün yağmur sularını fırsattan istifade denize ulaştırıyoruz, bütün altyapıyı değiştiriyoruz, göreceksiniz bu iş bittikten sonra, bir daha Üsküdar her yağmurda Üsküdar’a deniz yürümeyecek, hiçbir battı-çıktı sularla dolup da insan hayatını tehdit etmeyecek, seller taşkınlar azalacak.’ Bu sene yağan her yağmurda bu feraseti, bu öngörüyü, bu başarıyı görüp hepimiz hem gurur duyuyoruz, hem de CHP’de olmayan büyükşehirler, şehirler adına İstanbul’a imreniyoruz. Bu kadroyu tebrik ediyoruz.
* İstanbullular, daha çoğunu her seferinde görüyorlar. Benim bugün İstanbul’da, hem örgütümüzle, hem İBB çalışanları ile hem 16 milyonun temsilcileri ile karşı karşıya geldiğim ilk büyük tören. Ama bir öncekini; Büyükdere Atatürk fidanlığında Genel Başkan olarak ilk kez açılışa katılmıştım. Konum itibarıyla inanılmaz bir yer. Alan 185 bin metrekare. Sarıyer’de denizden başlayarak giden, muhteşem bir arazi. İlçe Belediye Başkanımız dedi ki, ‘Yıllarca bana şunu dediler, ‘Gel buraya belediye binanı yapalım, gel buraya sana da bir konut yapalım, biz burayı yerleşime açalım.’ O direndi, belediye meclis üyelerimiz direndi, İstanbul’un imdadına Ekrem İmamoğlu yetişti. Sarıyer’de o denizden başlayan ve denizi gören o muhteşem arsaya, bir Recep Tayyip Erdoğan belediyeciliği olsa; oraya tam 400 villa, 40 milyar liralık bir rant… Bütün hedef oyken, şimdi oraya kreşinden meslek edindirme kurslarına kadar, Atatürk’ün emaneti bahçıvanlık okulundan… orada İstanbul’a hizmet ve Sarıyer’e nefes aldıracak muhteşem bir yeşil alan var.
"ERDOĞAN İSTANBUL’UN ÜZERİNDE UÇUP, KOPAN ARSA PAZARLAYAMIYOR…"
* Ekrem İmamoğlu geldi, CHP geldi; eskiden olan ne var da şimdi yok derseniz; bir her bulduğu arsaya villa yapan, ranta açan zihniyet yok. Bir de İstanbullular dinlendi biraz. Öyle pata pata pata bir helikopter geziyor ya… Oradan bakıp da Katarlılara, Suudi Araplara, Birleşik Arap Emirlikleri’ne kupon arsalar pazarlıyor ya… Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’un üzerinde uçup, kopan arsa pazarlayamıyor… Artık bu rant yok.
"İSTANBUL’U İSTANBULLULAR İÇİN BİR BEŞ YIL DAHA YÖNETECEK OLAN İMAMOĞLU"
* Erdoğan, bir kez daha ertelemezse bir iki güne kadar adayını açıklayacak. Biz açıklayacağı isimle meşgul değiliz. Biz, isimlere karşı da değiliz. Bizim karşı olduğumuz şey, bir şehrin iradesini aşıp; o şehrin bir kişinin iradesi ile, o şehre hizmet etmek varken, dışarıda söz verdiği yabancı devlet adamlarına şeyhlere emirlere o şehrin varlıklarının peşkeş çekilmesidir. Bizim karşı olduğumuz şey; Fatih Sultan Mehmet’ten emanet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten emanet bugüne kadar hangi siyasi partiden olursa olsun; CHP’li, Demokrat Partili, Adalet Partili, Saadet Partili, ANAP’lı, Doğru Yollu…
* Hangi partiden olursa olsun, İstanbul’a hizmet eden belediye başkanlarımızdan emanet güzel bir şehrin; İstanbullunun iradesi ile değil bir tek adamın iradesiyle, 16 milyon için değil belli bir zümre için yönetilmesine itiraz ediyoruz. Ne yaparsa yapsınlar, kimi getirirse getirsinler, hiçbir adaydan çekincemiz yok, İstanbul’u İstanbullular için bir beş yıl daha, İstanbulluların yüksek teveccühleriyle yönetecek olan Ekrem İmamoğlu’nu hepinizin huzurunda buraya davet ediyorum. Buyurunuz Başkanım.
İMAMOĞLU TEZAHÜRATLAR EŞLİĞİNDE KÜRSÜYE ÇIKTI
Özel, İmamoğlu’nu “Ne yaparsa yapsınlar, kimi getirirse getirsinler, hiçbir adaydan çekincemiz yok, İstanbul’u İstanbullular için bir beş yıl daha, İstanbulluların yüksek teveccühleriyle yönetecek olan Ekrem İmamoğlu” sözleriyle kürsüye davet etti.
Özel, daha sonra kürsüye gelen Ekrem İmamoğlu tokalaştı, yan yana fotoğraf verdi. Bu sırada nakaratının “Yeniden Ekrem, bir daha İmamoğlu” sözlerinden oluştuğu şarkı çalındı.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
* Mustafa Kemal Atatürk, 10’uncu yıl nutkunda şöyle der: Az zamanda büyük ve önemli işler yaptık. Ve ardından şöyle devam eder: Fakat asla yaptıklarımızı asla kâfi görmeyiz. Çünkü çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Hazır mıyız İstanbul? Aziz Atatürk’ten aldığımız ilhamla az zamanda büyük ve önemli işler başardık. Bunca engele rağmen başardıklarımız bize güven ve cesaret veriyor.
* Sizlerin iradesiyle 2019 yılında köklü bir değişim başardık. Sizlerin desteğiyle biz başardıkça onlar 25 yılda yaptıklarını her gün ama acemice her gün hararetle bizim dört buçuk yılımızla kıyaslamak zorunda kaldılar. İnanın bu başarı hepimizin başarısıdır. Tüm inancımla söylüyorum, İstanbul olarak başarmaya devam edeceğiz.
"İSTANBUL'U YENİDEN KAZANACAĞIZ"
* 1 Mart 2024'te sizlerin iradesiyle İstanbulu yeniden kazanacağız. Engellemelere karşı bağışıklık kazandık. Hizmet ürettik tecrübe kazandık. O engelleme refleksleri küçüldü, toz oldu görmüyoruz artık. Önümüze çıkan engelleri aşa aşa ustalaştık. Başarıya nasıl ulaşacağımızı çok daha iyi biliyoruz. Her yerde bunu söyleyin; "İstanbul başardı."
* Hafızaları taze tutmak lazım. Sayın Genel Başkanım, Gezi'yi o kadar güzel anlattınız ki teşekkür ederim size. Bu büyük millet o gün sadece demokrasiye sahip çıkmadı. İstanbul'da çok büyük bir değişim istediğini bütün dünyaya ilan etti. Artık İstanbul senin. O, ‘İstanbul benim’ diyen tek kişiden kurtuldu. İstanbul 16 milyonun, İstanbul herkesin.
* İçi boş gerekçelerle dava açıp özel görevlendirilmiş hakimlere özellikle kararlar vermek için kumpas kurdular, çaba gösterdiler. Her gün yeni bir yalana sarıldılar. Her gün bize karşı algı operasyonu yapmaya devam ettiler. Her sabah yeni bir krizle, iftirayla uyandık. Biz tüm engellemelere inat işimize baktık. Ve kazanan İstanbul, İstanbullu Türkiye oldu. İlk başkanlık dönemimiz kolay olmadı. Görevi devraldığımızda neredeyse İstanbul durmuştu.
* Bizim devraldığımız belediyede metro projeleri tamamen stop etmişti. Bazıları bir buçuk yıldır duruyordu. Bazıları 2016, 2017’de ihale edilmesine rağmen hiç başlanmamış haldeydi. İştirak şirketleri vergi borcuna batırılmış ve ihale yasaklısıydı. Bugün o parlak isimleriyle tekrar Türkiye’nin markası haline gelen iştiraklerimiz ne yazık ki İBB’nin bile ihalesine giremiyordu. Kasasında sadece altı milyon lira bırakılmış bir belediyeydi. Altı milyon lira ne demek biliyor musunuz 2019’da? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir saatlik bile gideri değildi.
"İBB OLARAK FAKİRLEŞTİK"
* Tabii enflasyon, döviz kurları ve işsizlik aldı başını gitti. Milletçe fakirleştik. Biz de İBB olarak gerçekten fakirleştik. Yürüttüğümüz her projenin bedeli dört kat beş kat bu dönemlerde artıyor oldu. İhaleler iptal edildi. Artan krizden dolayı hükumetin çıkardığı bir genelgeyle yüzde 15’in altında olan müteahhitler tek tek işleri iptal ediyorlardı. Her yürüttüğümüz projenin maliyeti artarken israfı bitirdiğimiz için biz bu zor dönemde bile onların ürettiği işlerin iki katını onların harcadıkları bütçenin yarısına bitirmeyi başardık.
İMAMOĞLU CEKETİNİ ÇIKARDI
* (Ceketini çıkarıp kollarını sıvadıktan sonra) Sayın Genel Başkanım, biz 6 Mayıs’ta çıkarttığımız o ceketi hiç giymedik. Türkiye’de iktidar olana kadar da giymeyeceğiz!
* İlk kez bizim dönemimizde 300 bin üniversiteliye burs, 350 bin ilk ve ortaöğretim öğrencisine eğitim desteği verdik. Hani yıllarca dediler ya CHP bizim burs vermemizi engelliyor. İki türlü yalan söylüyorlar. Birisini söyleyeyim: Hayır, engellemiyorlar. Burs verdiler. Ama nasıl verdiler? Onlar çok şanslı insanlara burs verdiler. Bazı insanlara 200 bin dolar, 150 bin dolar verip sonra onları milletvekili ve parti yöneticisi yaptılar. Biz ise sadece bu yıl 100 bin kişiye kişi başı yedi bin 500 liradan 750 milyon lirayı anasının ak sütü gibi milletin evlatlarına verdik. Beş bini aşan öğrencimiz var.
* Mecidiyeköy’ün meydanından Kadıköy’ün meydanına kadar yurt yapıyoruz. Oraya bir rezidans dikebilirdik. Mecidiköy Meydanı’ndaki yere ticaret alanı dikebilirdik. Hayır, arkadaşlarımızla oturduk burada yurt yapacağız dedik. Niçin? Çünkü öğrenciler İstanbul’a gelemiyor. 500 bini aşkın öğrenci ya üniversiteyi bıraktı, ya üniversiteye devam edemedi ya da üniversiteye başlayamadı. Gençlerin hayalleri yıkılıyor. O yüzden yurt yapmaya devam edeceğiz. İstanbul’un krizlere ve afetlere direncini arttırdık. Dört yılda 91 nazım imar planı güncelledik. Bakın bizden önce belediye meclis çoğunluğu da onlardayken yapamadıkları 100’e yakın imar planını başta AKP'li belediyeler olmak üzere bütün belediyelerle istişare içerisinde, şeffaflıkla çıkardık. Bu sayede binlerce vatandaşımız 40-50 yıl bekledikleri tapularının sahipleri oldular.
"KİM İNANIR BUNA?"
* 2019’da biz seçilmemiş olsaydık neler olurdu? Herkes bir düşünsün. Bu şehrin geçmişinden kesitlerle düşünsün. Bu şehrin halka çevrilmiş kaynakları, israf düzeni temsilcilerinin cebine akmaya devam ederdi. Bu şehrin gurur kaynağı olan halkçı belediyecilik yerine Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği halkçılık ilkesinin neferleri olarak bizlerin uygulamasının uygulamaları yerine ‘Ben yaptım oldu’ diyen belediyeciliğe devam etselerdi çevreyi talan etmeye devam ederlerdi.
* Sayın Genel Başkanım, bu maç işine değindiniz. Şunu söylemeden gidemeyeceğim. Bir bakanın açıklaması şöyleydi: Sayın cumhurbaşkanımızın tensipleriyle yangını söndürmek için araçları harekete geçirdik. Yangını söndürmek için tensip arayan akıl buradan kalkacak iki takımı Suudi Arabistan’a götürecek. Allah aşkına kim inanır buna?
* İstanbul’da hizmet ziyafeti başlayacak. Sizlerin kararlı iradesi görüldükten sonra iktidar artık daha fazla vatandaşla inatlaşamayacak. Biz de hiçbir siyasi hesaba kapılmadan evet hükumetle birlikte daha çok ve daha yakın çalışacağız. Bunun başka bir yolu yok. Hiçbir iktidar ülkenin en büyük şehrinin açık ve net iradesini yok sayamaz, sayamayacak. Yok sayarsa millet de onları yok sayacak, gönderecek. O yüzden bizimle birlikte çalışacaklar.