Çözüm sürecinde peşi sıra kamuoyu araştırmalarının sonuçları yayınlanıyor. Son olarak ANAR Araştırma Şirketi'nin Genel Müdürü İbrahim Uslu, sürece yönelik yaptıkları araştırmaların detaylarını paylaştı.
2014 yerel seçimlerinin AK Parti'nin en sorunsuz seçimi olacağına dikkat çeken Uslu, MHP'nin 2009 seçimlerinden sonra ilk kez yüzde 14 rakamına ulaştığına işaret etti. Akşam'dan Nebahat Koç'a konuşan Uslu, CHP'deki kayıpların MHP'ye geçeceğini ileri sürdü.
Süreç boyunca partilerin performansını değerlendiren, ama kısa vadeli etkilerin yetersiz kalacağını belirten Uslu'nun analizinden satır başları şöyle:
MHP 2009'DAN BERİ BİR İLK KEZ YÜZDE 14'Ü GÖRDÜ
Sürecin kısa vadeli etkilerine bakacak olursak, AK Parti'nin yüzde 50-53 bandında olan desteğinin devam ettiğini görüyoruz. CHP yüzde 22-23 bandına geriledi, MHP ise 2009'dan bu yana ilk kez yüzde 14'e ulaştı. BDP geçen yaz şiddetlenen çatışmalarla birlikte yüzde 7'ye ulaşmıştı ve halen bu pozisyonunu koruyor. Kısaca belirtmek gerekirse süreçten AK Parti ve BDP'nin oyları etkilenmezken, CHP oy kaybetti ve bu partiden uzaklaşanlar MHP'ye yöneldi.
TÜRKİYE'DE DEĞİŞİMDEN YANA OLAN GENİŞ BİR KİTLE VAR
Ancak bu sürecin kalıcı olmadığını ve uzun vadede başka gelişmeler yaşanacağını bekliyorum. Bu düşüncemi şöyle açıklayabilirim: Mart ayında yaptığımız araştırmada sürece desteğin yüzde 58 olduğunu bulguladık. Bizden sonra açıklanan diğer araştırmalarda desteğin daha da yükseldiği görülüyor. Yani 12 Eylül referandumundaki koalisyon güçlenerek devam ediyor. Öncelikle bunun altını çizmek lazım. Türkiye'de değişimden yana olan, statükonun dönüşmesini isteyen geniş bir kitle var ve bu kitle farklı yoğunlukta olsa bile, tüm partilere dağılmış durumda.
MİLLİYETÇİ ULUSALCI PARTİLER KAYBEDECEK
Konuyla ilgili ikinci belirtilmesi gereken husus; eğer çözüm sürecinden netice alınırsa, etnik milliyetçiliğe ve ulusalcılığa odaklı siyasi partilerin süreçten zarar göreceği konusunda neredeyse herkesin hemfikir olması. Bu durumda başından beri milliyetçi olan MHP ve BDP ile 'çekirdekten ulusalcı/sonradan milliyetçi' CHP'nin sürecin olumlu gelişmesi halinde zarar görmesi gerekiyor. Peki bu durumda ne olacak, herkes AK Parti'ye mi oy verecek? AK Parti'nin oyları biraz daha yükselebilir ama şüphesiz ki tüm oyları almayacak. Bu durumda ya milliyetçilikten beslenen partiler kendilerini dönüştürmek zorunda kalacak veya onların içinden çıkan, yahut dışarıdan kurulacak alternatiflerine şahit olacağız. Dolayısıyla bu sürecin kaybedenleri ya milliyetçi/ulusalcı partiler ya da partilerini bu eksende tutmaya çalışan siyasetçiler olacak. Ama kazananların hangi partiler ve siyasetçiler olacağını görmek için biraz daha beklememiz gerekecek.
2014 SEÇİMİ AK PARTİ'NİN GİRECEĞİ EN SORUNSUZ SEÇİM
Sürecin yerel seçimlere etkisi açısından değerlendirildiğinde bu yaz ve sonbaharın nasıl geçeceği kritik bir önem taşıyor. Malum iklim koşulları nedeniyle PKK eylemlerini kış aylarında durdurup ilkbahar-sonbahar arasında ise şiddetlendiriyordu. Yerel seçimler ilkbaharın başında olacağı için kış ayları zaten hep daha az riskliydi. Dolayısıyla süreç aksasa bile seçim öncesi dönemde terörün yeniden tırmanmasını beklemek için bir gerekçe yok. Bu nedenle bu yaz ve sonbahar aylarının kritik olduğunu düşünüyorum. Eğer süreç öngörüldüğü ve ümit edildiği gibi yürür, PKK önce tamamen sınır dışına çekilir ve bütünüyle silah bırakma çalışmalarının sürdüğü bir atmosferde seçimlere gidilecek olursa, 2014'ün şu ana kadar AK Parti'nin gireceği en sorunsuz yerel seçimler olacağını söyleyebiliriz.
CHP VE MHP TABANLARI 2009'DA BİRBİRLERİNE OY VERDİLER
AK Parti, stratejik kurumsal aklı ile ekonomik konjonktürün sorunsuz olduğu ve terörün sona erdiği bir dönemde yerel seçime gitme olanağını hazırlıyor. Bir de buna CHP-MHP tabanlarında 2009 yerel seçimlerinde yaşanan flörtün 2014'te tekrar etme olasılığının düşük olduğunu da eklememiz lazım. 2009'da Ege ve Akdeniz'deki birçok ilde AK Parti adayı kazanmasın diye CHP ve MHP tabanları birbirlerine oy verdiler.
CHP VE MHP REKABETİ KIZIŞMIŞ OLDU
Ama yaşanan çözüm sürecinin şu ana kadarki en belirgin sonucu CHP-MHP arasındaki rekabetin kızışması oldu. Sayın Bahçeli de "CHP'yi geçtik şimdi AK Parti ile rekabet ediyoruz" şeklindeki açıklamasıyla bu gerilimi iyice pekiştirdi.
Tüm koşullar AK Parti'nin lehine görünüyor ve eğer AK Parti 2011 genel seçimleri civarında bir oyla yerel seçimleri tamamlarsa, cumhurbaşkanlığı seçiminin, galibi önceden belli bir formaliteden ibaret hale geleceğini söylemek çok ileri bir iddia olmaz. Diğer partiler aday bulmakta bile zorlanacaklardır. Ve eminim hiçbir partinin genel başkanı cumhurbaşkanlığına aday olmaya cesaret edemeyecektir.
SÜREÇ RİSK TAŞIYOR
Açılım süreci aslında daha önce 2010 referandumu ve 2011 genel seçimlerinde toplum tarafından iki kere üst üste akredite edildi. Her iki seçimde de özellikle MHP şimdi ileri sürdüğü "bölünme" tehdidini zaten kampanyasının temel argümanı olarak kullandı. MHP kadar yoğun olmasa bile CHP de Habur ve Oslo üzerinden AK Parti'ye saldırdı ama neticeler herkesin malumu. Anti-açılımcı politikaların CHP ve MHP'ye ne kazandırdığını hepimiz biliyoruz. Son seçimde iki partinin toplam oyu bile yüzde 40'a ulaşamadı.
AK Parti çözüm süreci ile ilgili bugünkü cesaretini buradan alıyor. 2009'da açılım ilk olarak topluma sunulduğunda AK Parti biraz oy kaybetti, ama süreç içerisinde bu politikanın gerekliliğini seçmenlere iyi anlatmayı başardı. Neticede referandum sonrası yaptığımız çalışmada "evet" oyu vermeyi etkileyen en önemli faktörlerden birinin de açılım olduğunu bulguladık. Dolayısıyla toplum psikolojik olarak zaten çözüm sürecine hazırdı. Bu nedenle aralık ayı başında Öcalan'la görüşmeler yapıldığı topluma duyurulduğunda biraz tereddüt yaşadı ama sonra sürece verilen destek hızla yükseldi. Mart başına geldiğinde ise destek oranı yüzde 58'e ulaşmıştı. Artık sürecin seçmen boyutunda AK Parti açısından herhangi bir risk yok. Ama sürecin kendisi şüphesiz ki bazı riskler taşıyor.