Yazar ve sosyolog, eczacı Necati Asım Uslu, 1933 yılında Çankırı Merkez Saray Mahallesi’nde dünyaya geldi. Babası Çankırı Ziraat Bankası Müdürü Mustafa Bey, annesi Zeliha Hanımdır. Büyükbabası Kandilcioğulları’ndan Kara Hamdi Hoca, Büyük Cami yanındaki Medresenin müderrislerindendi. Babasının annesi, Çankırı’nın tanınmış Astarlıoğlu ailesindendir. Anne tarafı ise, varlıklı bir aile olan Âşık Musluoğulları’ndandır.
Çankırı’da lise olmadığı için İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ne kaydolur, lise üçüncü sınıfa kadar burada okur. 1951 yılında Kastamonu Lisesi’ne nakil yaptırır ve liseyi orada tamamlar. 1952 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazanır, 1960 yılında mezun olur. Aynı yıl, o dönem Çankırı’nın en hareketli güzergâhı olan İstasyon Caddesi’nde Uslu Eczanesi’ni açar. (Uslu Eczanesini İstanbul’a gittiği 1974 tarihine kadar işletir.) Uslu Eczanesinin adeta insan kaynadığı zamanları, ilk ve ortaokul yıllarımdan çok iyi biliyorum.
Alparslan Türkeş’le 60’ların başında tanışır.
1961’de yaşı tutmadığı için milletvekili seçimlerine katılamaz.
1962’de Çankırı Milliyetçiler Derneği Başkanıdır.
1965’te CKMP(Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) Genel Başkanlığına Alparslan Türkeş’in seçilmesinde aktif rol oynar. CKMP’nin Adana’da yapılan 1969 Kongresi’nde adı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirilir. Bu kongrede de Alparslan Türkeş’in önemli kurmayları arasında yer alan Uslu; iki yıl MHP Çankırı İl Başkanı, iki yıl İstanbul MHP İl Başkanı, 10 yıl MHP Genel Başkan Yardımcısı ve 10 yıl da MHP Genel İdare Kurulu üyesi olarak görev yapar.
…
Çankırı'nın has evladı Necati Asım Uslu; iliklerine kadar Türk, İslam kültürüyle yetişmiş, Türk Milliyetçiliğinden asla taviz vermeyen, yüksek karakterli, bilge, cesur, mütevazı bir şahsiyetti. Uslu; Çankırı’ya hizmet etmek, Çankırılı gençleri millî ve manevi yönden Türkiye’nin geleceğine hazırlamak için çırpınan, cefakâr, fedakâr, unutulmaz kanaat önderi olarak Çankırı tarihinde özel bir yere sahiptir. Çankırı’nın yaşayan hafızası Uslu, Çankırı’dan ayrıldıktan sonra da memleket bağını hiç koparmamıştır.
1962 yılında İstanbul’da Altaylar’dan Tuna’ya gecesi düzenlenmiş, Çankırı ilk defa Türkiye’ye folklorunu onun sayesinde tanıtmıştır.
İlki 1965’te düzenlenen ve büyük ses getiren, Çankırı Karatekin Fetih Şenlikleri’nin mimarlarından biri de odur.
Yayın hayatını sürdürmekte olan yerel Çankırı Karatekin Gazetesi’nin de kurucusudur.
1985 yılında Türkçe’de Yalnız Göze Ait Deyimler ve Atasözleri kitabı, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfınca yayınlanmıştır.
1994 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Kürsüsünde Türk kültürü ile ilgili yüksek lisans çalışması yaptı. 2004 yılında Yaran Kültürü ve Çankırı Sempozyumuna katılarak, “Çankırı Yâran Sohbetleri ve Oğuz Töresi” bildirisini sundu.
Türk Tarihi, Dili ve Kültürü araştırmacısı olan Uslu, 25 yıllık araştırmasını 2005 yılında “Karatekin eli, Yâren Diyarı; Çankırı’dan Sözler” kitabında topladı. Türk Dil Kurumu tarafından Türkçeye katkılarından dolayı onur ödülü aldı. Bu kıymetli eserde; Çankırı’ya ait sözcükler, deyimler, türküler, oyunlar, ninniler, tekerlemeler, dualar, bilmeceler, Çankırı tarihine ışık tutan anılar, Çankırı’nın Birinci Dünya Harbi ve İstiklâl Harbi’ndeki fedakârlıkları, Yaren Kültürü, Çankırı hikâyeleri ve masalları, Çankırı yemekleri ve daha birçok bilgi yer alıyor.
Son yıllarında toplamı 25 cilt olacak Türkçe deyimleri topluyordu. Yalnız (A) harfiyle başlayanları sıraya sokabilmişti. Vefatıyla yarım kaldı.
Rahmetli bağlamasıyla, özellikle Çankırı türkülerini mahalli tavırla çalıp otantik şiveyle okurdu.
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan ile üniversite yıllarında aynı evi paylaşan Necati Asım Uslu, İstanbul yıllarında otomotiv ve inşaat alanında Doğan’la ortaklık yapmıştır. Gülyüz Hanımla 1974 yılında gerçekleşen evliliğine de Aydın Doğan vesile olmuştur. Bu evlilikten olan Selcen ve Çiğdem isminde 2 kızları vardır.
Gazeteci hemşerimiz Ahmet Demiröz’ün Necati Asım Uslu ile yaptığı mülakat büyük önem taşımaktadır. O mülakattan, Uslu’nun ağzından çarpıcı açıklamalar (1):
ÇANKIRI HALKI, ÇEŞİTLİ OĞUZ BOYLARINDANDIR
Çankırı, Türkler’ in Anadolu’ya girişinin ardından en kesif Türkleşen şehirdir. Çankırı halkı, çeşitli Oğuz boylarındandır. Yaren de, Oğuz kültürünün günümüzdeki devamıdır. Yarendeki tüm yapılanma ve âdetler Oğuz Türklerinde olduğu gibidir. Yaren, Ahilik kültüründen de etkilenmiştir. Yaren, saygıyı, sevgiyi, haddini bilmeyi, sıkıntılara katlanmayı, alçak gönüllüğü ve paylaşmayı öğretir.
20 BİN DOKUMA TEZGÂHI KAPANDI!
… Tüm Anadolu’nun olduğu gibi, Çankırı’nın da yıldızının kayması, Tanzimat iledir. Aynı şimdi olduğu gibi, gümrük birliğine gittik. Kapıları açtık, gümrük vergilerini indirdik, Avrupa malı geldi. Kim getirdi? Ermeni, Rum, Yahudi getirdi. Onlar Anadolu’daki Rum Ermeni, Yahudi esnafa sattılar. Avrupa modası geldi. Türk bilmiyor, pantolon dikmesini, kundura yapmasını. Ermeni biliyor, Rum biliyor, Yahudi biliyor. Türk, şalvar yapıyor, mes yapıyor, çizme yapıyor. Ticaret de gayrimüslimlere geçti, sanat da. 20 bin dokuma tezgâhı kapanmış Tanzimat’tan sonraki 15 yıl içinde. Avrupa modası gelmiş. Kaşığa kadar, süpürgeye kadar...
Çankırı, ikinci darbeyi de savaşlarla yedi. 1800’lü yıllarda Kastamonu Salnamesi ’ne göre, Çankırı’dan alınan hayvan vergisi, ziraat vergisinden daha yüksek. Hayvan sayısı belli değil ama alınan vergiden belli ki, Çankırı’da hayvancılık oldukça ileri. Savaşlar bu zenginliği bitirdi. Hele İstiklâl Harbi sırasında, düşman Polatlı’ya kadar gelince, Ankara’daki Millet Meclisi bir kanun çıkarmış: Tekalüfü Milliye diye. Bu kanuna göre, 10 koyunun 5’i, ticaret malının yarısı orduya verilecek.
15 yaşından 60 yaşına kadar erkekler askere alınmış. Şehirde erkek kalmamış. Zaten Çanakkale’de, Yemen'de on binlerce kayıp vermiş olan şehir, İstiklal Harbi'nde tamamen tükenmiş. Ninem, “Bir mahalleden 41 kişi Çanakkale’ye gitti, gelmedi” derdi. Çocukluğumda, Odun Pazarı’ndan İmaret’e doğru iki sıralı kadınlar oturur, birkaç bakraç yoğurt, birkaç demet ıspanak, pırasa satarlardı. Yabancılar ayıplardı, sadece kadınlar pazarda diye. Bilmiyorlardı ki, Çankırı dul kadınlarla dolu diye.
Ancak, Çanakkale’de şehit olan Çankırılılar, Kastamonulu olarak kayıtlara düşmüş. Şehitlikte Çankırılı diye fazla isim yok. Evet, o zaman Çankırı Kastamonu’ya bağlıydı…
“Çenteyi çözmeden” diye bir söz vardır Çankırı’da. Yani bir savaştan dönen asker, daha çantasını çözmeden diğer savaşa gidermiş. Dedem, 62 yaşında ikinci kez askere gitmiş. Sadece Çankırı’nın değil, Ankara, Çankırı ve Kastamonu’nun milli mücadeleye katkıları çok büyük. Bu üç ilin insanı, cepheye cephane taşımaya da memur edilmiş.
BEYAZ ALTINI YOK ETTİLER
Çankırı’ya en önemli darbe de 1960 yılında tiftiğin yasaklanması ve yerine başka bir şey ikame etmemesiyle vuruldu. Keçi, ormana zarar veriyor diye yasaklanınca, Çankırılıya yapacak iş kalmamış. Hâlbuki İngilizler şimdi tiftiğin kaymağını yiyor. Moher denilen kaliteli yün tiftikten elde ediliyor. Uzmanlar, “Tiftik her ağaca zarar vermez…” diyor. Demek ki, yasaklamadan, gerekli tedbirler alınarak tiftikçilik sürdürülebilirdi. Tarım sahası elverişsiz olan bölgede, tiftiğin büyük bir yeri vardı. Beyaz altındı. Bu imkândan mahrum bırakılan Çankırı, yeni iş sahaları da açılmayınca çareyi göçte buldu. Bugün Çankırı, en fazla göç veren iller arasında.
İsmi Çankırı’da eczanesinin bulunduğu caddeye verilen Necati Asım Uslu, 6 Temmuz 2008’de İstanbul’da vefat etti.
- Necati Asım Uslu ile mülakat, Ahmet Demiröz