Çankırı şehrine birçok defalar yaptığım seyahatler sırasında görmek ve üzerlerinde çalışmak fırsatını bulduğum eski evlerini bilim ve sanat dünyasına tanıtmayı gaye edinmiştim. Bu maksatla hazırladığım plân ve detay resimleriyle bu değerli evlere ait fotoğraflar da bu yazılarıma ekleyerek sunuyorum. Arkeolog Mahmut Akok, 1953 (*)
Çankırı şehri eski evleri, birçok Orta Anadolu kasabaları gibi eski özelliklerini muhafaza eden karakterdedirler. Çankırı şehrinde yeni tipte yapıların tarihi 30 seneden daha ileri gidemez. Bunun için şehirde mesken tiplerini, Türk yapıcılık sanatının tabi olduğu inkişaf seyrine uygun olarak sıralanmış görmek mümkündür. Çankırı şehrinde eski ev olarak en geç örnekleri 250 seneden daha ileri götürülemezler. Ve bizim üzerinde tetkik yapmak fırsatını bulduğumuz en eski tarihli bina Esat Karataş'a ait olan evdir. Bu evin yapısının mimari karakterine göre 17. yüzyıl binalarından biridir. Diğer eski evlerin birçokları 18. ve 19. yüzyılların yapılarıdır. Mamafih eskinin imarî karakter ve özelliklerini taşıyan ve 20. asrın başlarında yapılmış evler de bu şehirde bulunmaktadır.
Çankırı şehri tarihî iskân alanı, bugün Hisar/Kale denilen tepenin güney ve batı yamaçlarında yer aldığından bu sahanın müsait düzlüklerinde ticaret ve sanayi ile alâkalı yapılar kurulmuş, meyilli ve kısmen gayrimüsavi yerlere de meskenler yerleştirilmiştir. Şehrin tarihî inkişafı sırasında iskân alanları genişlemeyip aynı arazi içinde sıklaştırma yapmak suretiyle bir iskân esası kabul edildiğinden zamanla şehir meskenlerindeki rahat birleşme esasına uygun mimarisi terkedilmiş bunun yerini, usul ve üslupların dışında bir takım yapılar almıştır.
Çankırı şehrinin bulunduğu arazi jeolojik bakımdan sık sık depremlere maruz olmasından mesken yapma bakımından öteden beri geniş ölçüde yarı ahşap yapılara ehemmiyet verilmiştir. Bu usulde yapıcılık günümüze kadar gelmiş ve ancak geniş ölçüde kâgir yapılar Cumhuriyet çağından sonra görülmeğe başlamıştır.
Çankırı şehrinin eski ev tiplerini bugün boş bir durumda olan hisarın içinde de görmek mümkündü. Fakat tarih boyunca şehrin kazandığı emniyet ve asayiş bakımından yeni kurulan meskenler ekseriyetle müsait yerlere ve bilhassa şehrin güney cihetinden geçen çay sahili boyundaki bahçeler içine yerleştirilmişlerdir. Şehrin eski iskân alanı klâsik tip yapılara muayyen bir istikamet vermek mecburiyetini ortaya çıkarmıştır. Bunun için birçok eski evlerin esas cepheleri güneye rastlamaktadır. Kuzey yüzleri kapalıdır. Esas cepheler, önlerindeki geniş avlu ve tabiî olarak geniş manzaradan faydalanırlar. Açık sofalı ev tipleri diyebileceğimiz meskenler meydana çıkmıştır. Çankırı şehrinde zamanla nüfusun artması ve iskân alanının genişletilmemesi dolayısıyla meskenlerde bir sıklaşma mecburiyeti duyulmuş ve bu yüzden sokak ve geçitlere taşan ev tipleri ve kapalı sokak etrafına toplanmış bölmeli yapılar da meydana çıkmıştır.
Çankırı şehrinin eski evlerinde yapı özellikleri:
Plân çeşitleri; en eski yapı tiplerinde binalar genel olarak iki katlıdır. Bodrum katları diyebileceğimiz kısımlar yoktur. Zemin kat mahiyetinde olan alt katları bahçe seviyesinden 50-60 santim yükseklikte önleri geniş tarasalı ve müteaddit bölmelidir. Alt katlardaki bu bölmeler daha çok, günlük hizmet yerleriyle ahır teşkilâtını temin edecek bir plân vücuda getirilmiştir. Alt katlarda kışlık ikamet odaları da bulunur. Taraşa mahiyetinde olan geniş sofaların ön kısımları parmaklıklı ve üst kat sofasını taşıyan ahşap direklerdir. Üst kata ekseriyetle serbest ahşap merdivenlerle çıkılır. Bu katlarda manzaraya hâkim geniş sofalar bulunur. Bu sofaların kenarları binanın mimarî karakterine uygun şekilde ahşap parmaklıklarla çevrilmiştir. Üst kat odalarına sofadan ayrı ayrı kapılarla geçilir. Odaların her biri günlük hayat şartlarına uygun olarak plânlanmıştır. Her odada yerli şömineler, yüklükler, şerbetlik ve aynalıklar bulunduğu gibi müsait yerlerinde sedirler ve sohbet nişleri yerleştirilmiştir. Bu evlerin büyük odalarında saf nâil diyebileceğimiz kısımlar da bulunmaktadır. Çankırı şehrinin eski evlerindeki bu plân özelliği 18. yüzyılda oldukça tadile uğramıştır. Bu evlerdeki ahır teşkilâtı geniş avluda ayrı bir binaya nakledilmiş olduğundan, alt katlar da ikamet katı olarak kullanılmak imkânı yaratılmıştır. Bunun üzerinedir ki 18. yüzyıl binalarını planda üst katlarla alt katlar arasında birbirlerine uyan tarafın bulunduğu göze çarpmaktadır. Ve yeni şartları uygun olarak da bir nevi kapalı sofa = kapalı köşk diyebileceğimiz sohbet köşeleri meydana gelmiştir.
Eski evlerde 19. yüzyıl daha başka plân hususiyetleriyle karşımıza çıkmaktadır. Bu çağda artık kapalı sofalar doğmuş ve caddelere cephe alan binalar görülmeği başlamıştır. Evvelki geniş manzaradan faydalanan büyük sofalar yerine şimdi artık küçük köşkler kurulmuştur. Yerleşmede istikamet meselesi de terkedilmek zorunda olduğundan plândaki sadelik yerine karışık bölme ve taksimatlı evlerle cephelerde garip duran bir takım cumba ve önleri ahşap kaplamalarla maskeli sofalar vücuda getirilmiştir. Yalnız bu yeni tip evlerde günlük hayat şartı eskisinin aynı olduğundan odaların iç plân ve taksimatı oldukça muhafaza edilmiştir. Çünkü bugünün modern Çankırılısı da bu binalarda ve aynı şartlarla yaşamaktan memnundur. 19. yüzyılın mesken örneklerinde alt katlar, kışlık ikamet yerleriyle bazı depolar ihtiva ederler. Bu katlarda plân intizamına o kadar dikkat edilmemiştir. Eski avlular yerine kapalı taşlık denilen geçitler kaim olmuştur. Üst katlarında şimdiki şekilde tanzim edilmiş bir plân görülür. Yapı malzemesi ve yapı tekniği; Çankırı şehrinin eski evleri iklim ve yapı malzemesi şartlarına tabi olarak mahallî bir takım hususiyetleri de üzerinde toplarlar. Genel olarak alt katların kuzeye bakan duvarları kalın bir şekilde taşla örülmüştür. Avlu ve sofalara bakan duvarlarla bölme duvarları ağaç çatkılı ve kerpiç dolgudur. Üst katlar ise bir nevi hafif malzeme olan ahşap çatkı ve kerpiç dolgu şeklindedir. Kat bölmelerini teşkil eden taban sathı ahşap kirişlidir. Döşemeler, bu ahşap kirişler üzerine konulmuş toprak satıhlara ahşapla temin edilmiştir. Çatı eski binalarda umumiyetle ahşap kirişler ve çatkılarla meydana getirilmiş ve kiremitle örtülmüştür. İç ve dış duvar yüzleri toprak ve alçı ile sıvalıdır. Alçı malzeme ile müzeyyen pencerelerle şömine ve şerbetliklerde yapılmıştır.
Çankırı eski evlerinin odalarındaki tavan kaplamaları da ahşaptır ve bağdadi diyebileceğimiz tarzdadır. Birçok eski evlerde sofa tavanlarında kaplama bulunmadığını gördük. Bunun bir tasarruf maksadıyla bırakıldığını zannetmekteyiz. Esasen en eski örnekler elimizde olmadığından bu hususu bütün eski evlere de teşmil edecek durumda değiliz. Oda ve sofa tavan kaplamaları çatı kirişlerine asılmış tali kirişlerin yüzlerini kaplamak suretiyle yapılmıştır. 19. yüzyılla yirminci yüzyıl başlarında yapılan bazı binalarda tavanların bağdadi tarzda alçı ile sıvalı bulunduğunu gördük.
En eski tip Çankırı şehri evinde yağlı boya ile yapılmış nakışlar görülmektedir. Bu usulün sonradan rağbetten düştüğü anlaşılmaktadır. Nakış yapmak istendiğinden ve yaptırmak imkânı bulunamadığından dolayıdır ki tavan kaplamalarında asıl ağaca başvurulmuş ve bilhassa göbek ve pervaz gibi gösterişli kısımların imalinde ceviz ağacı malzemesi kullanılmıştır.
Çankırı şehri eski evlerinde bazı yapı detayları: Çankırı şehrinin eski evlerini tanımak ve bunları diğer şehirlerdeki bu çağa ait binalarla kıyaslayabilmek için yapı detaylarını tetkik etmek mecburiyeti vardır. Biz de bunun için Çankırı’da gördüklerimizi okurlarımıza tanıtmağa çalışacağız: Dülgerlik ve doğrama işleri; En eski evlerde sofa direklemeleri; muntazam işlenmiş ve kenarları kısmen yaslandırılarak birer sütun haline konulmuştur. Başlarında yastık başlık şeklinde profilleri oyulmuş başlıklar bulunur. Direklerin araları korkuluk mahiyetinde iyi işlenmiş ağaçtan çatkılar arasına delik zıvana usulüyle yerleştirilmiş dört köşe kesitli parmaklıklarla donatılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllardaki binalarda direk başlıklarının şekillerinin değiştiğini ve bazı binalarda kemer şeklinde kaplandığını da görmekteyiz. Sofa korkuluk parmaklıklarının ise, çıkrıkçı işi çekme parmaklıkların yer aldığını müşahede ediyoruz. Cumba ve köşk çıkmalarında binanın mimarî gösterişine uygun şekilde zarif profilli konsol şekillerinin meydana getirildiğini görmekteyiz.
Çankırı evlerinde cumba yapma usulüne daha çok 18. ve 19. yüzyıllarda ehemmiyet verilmiştir. Çünkü bu zamanda iskân alanı sıklaşmış ve az yerden çok faydalanmak düşüncesi hâkim olmuştur. Doğramalarda en eski örnekleri bugün için görüp tanımak mümkün olmamıştır. Sokak kapısı eski evlerde avlu kapısı mahiyetinde olduğundan alelâde kalın tahtalarla çakma kapı şeklindedir. Bu kapılarda inkişaf ancak 19. yüzyılda cümle kapısı haline gidilmesiyle meydana çıkar. Bu neviden kapılar da yine kalın tahtalarla yapılmış çakma kapı şeklinde ise de arkalarının kuşaklanmaları ve kabara başlı çivilerle süslenmesi ve üst kısımlarından taşlığa aydınlık verecek şekilde ve geometrik üslûpta kafeslenmesi hakikaten bir sokak kapısı şekli meydana çıkarmıştır. Evlerin oda kapılarında kasalar kaim kadronlardan yapılmıştır. Yüzlerindeki pervazlar ince silmelidir. Kapı kanatları ileri bir doğrama işçiliğiyle hazırlanmış ve delik zıvana ve geniş geçme tablalıdır. Bu kapılar ekseriyetle bir yüzlü olarak işlenmiştir. Odaların yerli dolapları, ahşap şerbetlikleri de yine kapılar tarzında yapılmıştır. Pencereler kalın kasalı olup, 19. asırdan sonraki örneklerinde camlı çerçeveler bulunmaktadır.
Alçı işleri; Çankırı’daki eski evlerin alçı işlerinden 18. ve 19. yüzyıllardan daha yaşlı olanlarını görüp tanımak mümkün olamadı. Biz bu yazılarımızda onların bir nevi devamı olan yeni numunelerinden bahsedeceğiz. Çankırı eski evlerinde şömine yapmak ve tezyin etmek işini alçıcılık sanatı temin etmektedir. Bu şömineler bazı ahvalde basit ocak şeklinde iseler de üst taraflarında şamdanlık ve şerbetlikler de bulunmaktadır. Odalarda ayrıca alçı ile yapılmış aynalıklarla çubuk gözleri de bulunur. Bunlar kaim duvarlara yerleştirilmiş ve kısmen bağdadi çatkı üzerine sıvanırık suretiyle de hazırlanmıştır.
Çankırı’nın eski evlerinin oda ve sokak kapıları, şöminelerinin kenarlarıyla şamdanlık ve şerbetlik kenarlarında alçı ve döküm tekniğinde yapılmış ornemanlı pervazlar bulunur. Alçı işleriyle hazırlanmış köşeler Çankırı evlerinde iç dekor ile alâkalı muteber parçalardır. Alçıdan yapılan müzeyyen pencerelere dağınık olarak rastladık, bunlarda Osmanlı emir üslupta hazırlanmış basit ve sade parçalardı. 17. asır örneklerini şimdilik görmedik.
Tavan kaplamaları: Çankırı şehri eski evlerinde detay olarak üzerinde durulacak konulardan biri de tavan kaplamacılığıdır. En eski tavanlara 17. yüzyıllardan kalmış Esat Karataş evinde rastladık. Bu tavanlar ahşap kirişler yüzüne ince çam tahtaları kaplanmak suretiyle yapılmıştır. Tahta faslı müşterekleri ile tavanın yüzü ince çıtalarla geometrik bir tarzda süslenmiştir. Tavanın kenarında üç sıra halinde pervazlar görülür. Ortasında da yine geometrik üslûpta hazırlanmış göbek bulunur. 18. ve 19. yüzyıllarda tavan kaplamasında klâsik üslûpta tezyin yerine ampir ve barok usul ve üslûplarına yakın işler yapılmıştır. Bu çağda ahşap işlerinde silmeciliğe ehemmiyet verilmiş ve çinili profillerle ve gönye kesme usulleriyle şekiller meydana getirilmiştir. Tavan köşe ve göbeklerinde şemse diyebileceğimiz hendesî şekiller tertip edilmiştir. Boyacılık işleri; Çankırı eski evlerinde yağlı boya ve nakış 17. yüzyıl yapısında görülüyor. Zamanla bu usulün imkânsızlığı dolayısıyla tamamen terkedildiğini görüyoruz. Ahşap üzerine yağlı boya yapmağa da lüzum görülmemiştir. Zira bunların cam malzemeden başka ceviz malzeme ile yapılması mümkün olmuştur. Bu suretle boyasız ve gösterişi fazla işler temin edilmiştir. 20. asrın başlarında yapılan bağdadi sıvalı kısımların fresk tarzında tutkallı boyalarla bazı nakışların badana üstüne yapıldığı görülmüştür.
Tuğla döşeme işi: Çankırı eski evlerinde döşeme zeminlerinin toprak dolgu üzerine tuğla ile yapıldığını kaydetmiştik, kaplama işinde kullanılan tuğlaların bir kısmının dört köşe ve bazılarının da altı köşeli oldukları görülmektedir. Kırmızı tuğlaları döşenirken faslı müşterekler bir miktar açık tutulmakta ve bu aralıklar beyaz kireç harçla derz yapılmak suretiyle, zemin döşemelerinde bir tezyini satıh yaratılmaktadır.
Biz, Çankırı’nın bazı eski ev örnekleri üzerinde çalıştık ve bu çalışmalarımızı toplayabildiklerimizle aksettirdik. Çankırı şehrinde eskiden kalmış ve Türk sanat ve mimarî değer bakımından daha birçok kıymetler vardır. Bunlarda meraklısını beklemektedir. Bilhassa bugüne kadar eski hususiyetleri muhafaza eden ve Türk yapıcılık sanatı bakımından şayanı dikkat varlıklar olan, hanlar, dükkânlar, çeşitli imalâthaneler bu şehirde bulunmaktadır. Hatta meraklılarına yeni buluşlar kazandıracak olan özel binaların da bulunduğunu hatırlatırım. (1)
(*) Mahmut Akok (1901-1993) müzeci, arkeolog ve restitüsyon (yeniden tasarımlama) uzmanı. Türkiye'de Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün yaptığı arkeolojik kazıların çoğunda mimar ve desinatör olarak katılmıştır.
(1) ARKİTEKT Cilt: 1953 Sayı: 1953-07-08 (261-262) Çankırı’nın Eski Evleri – Arkeolog Mahmut Akok, Sayfa: 142-153