Van’da yaşanan 6.9 şiddetindeki depremle toprağa verilen 600’ün üzerindeki canla birlikte onca ekonomik zarar ve de toplumun önemli bir kesiminde yıllarca yaşanacak büyük travma…
Ve bu travmayı daha da hızlandıran “hasarlı binalarda oturulabilir” fetvası veren ve halen mevcut kabinede sandalyelerini muhafaza edebilecek kadar haysiyetli politikacılarla birlikte adeta yarışırcasına insanlıklarını ve de mesleklerini satma telaşında bulunan müsveddelerin hiç de azımsanmayacak ölçüde çevremizi kuşattıklarını görmek…
Bütün bunlar başta TV ekranları olmak üzere, yazılı ve de internet medyasının bizlere sundukları haberlerle dört bir yanımızı kuşatıyor.
Bu süreç içerisinde belleğimde derin iz bırakan ve de uzun süre kolay kolay unutamayacağım gazete başlığını sizlerle paylaşmak istiyorum:
- “8.9’dan kurtuldu, 5.2’yle toprak oldu”
Japon insanını öldüremeyen 8.9 şiddetindeki deprem benim ülkemde 5.2 ile koca koca binaları içinde yaşayan onca canla birlikte yerle bir ediyor ve benim mühendisim de, benim müteahhidim de, benim bürokratım da, benim siyasetçim de hala ve hala “hizmet” verdiği iddiası ile karşımda…
ÇANKIRI’DAN SES GELMİYOR SES…
Dün Kocaeli’nde, Düzce’de, bugün Van’da yaşanan ve de önümüze acı bilançolar koyan “deprem” gerçeği karşısında, Çankırı’da başta Belediye olmak üzere ne siyasetçiden de ne de Üniversiteden “tık” yok!
Yeni Vali Vahdettin Özcan kendi çabalarıyla belirli bir gayretin içerisinde… Kendisine bağlı kurum ve kuruluşların amir ve müdürleriyle toplanıyor… İkili ilişkilerini kullanarak İstanbul’dan az sayıda da olsa teknik eleman getirterek görev yaptığı “binayı” teste sokuyor…
Peki ya Belediye Başkanlığı koltuğunda oturan zat-ı muhterem?
Çankırı’da açılan köfteci dükkanına “küşat” verecek zabıta elemanından yoksun Belediye Başkanı’nın yönettiği belediyede yeterli teknik elemanı var mı ki, şehir merkezindeki “çürük” binaları tespit edebilsin!
Zat-ı muhterem Başkan’ın görevde bulunduğu sürece kent merkezinde yapılan (hem de deprem yönetmeliği çerçevesinde) binaların olası bir 5.2 depremle hangisinin ayakta kalacağı tartışma götürürken, bir de 80’li yıllardan bu yana yapılan inşaatları mı kontrol edecek!
Galiba ben de çok şey istiyorum gözü burnunun ucunu göremeyen ve de hiç mi hiç koku alamayan zat-ı muhteremden!
Van depreminin yaşandığı saatlerden itibaren Çankırı’da dolaylı dolaysız “deprem” sonrası durumu resmedebilecek kapasitede olup da benim görüşmediğim birilerinin kaldığını düşünmüyorum… Bu görüşmelerden aldığım notları her bir okuyuşumda hangi hallere büründüğümü bu satırlardan ifade edebilmem mümkün değil…
Bugüne kadar Sözcü18 sayfalarında konuyla ilgili yaptığımız haberler de (bugün itibariyle) ne Çankırı Belediyesi’ni ne Karatekin Üniversitesi’ni ne de bölgenin iki milletvekilini harekete geçirmiş durumda değil!
Hele hele iki milletvekilinin bayram öncesi gerçekleştirdikleri ve beraberlerinde Belediye Başkanının da bulunduğu basın toplantısında “Allah gecinden versin Çankırı’da olası bir 5.2 şiddetinde deprem …” ile başlayan tek cümlenin olmaması kişisel olarak çok daha fazla karamsar düşünceler içerisine girmeme vesile oldu…
Beklentim odur ki, yüz yıllardır birinci derece deprem kuşağı üzerinde yaşamak zorunda kalan Çankırı insanı gözleri önünde açık ve net olarak cereyan eden “deprem” gerçeğinden kaçmak yerine, birlikte yaşamanın kurallarını öğrenmeye ve bu kurallar manzumesi içerisinde hayat sürebilmenin gayreti içerisine girer…
Tabii ki öncelikli olarak Belediye Başkanıyla, mimarıyla, mühendisiyle, müteahhidiyle…
Yaşanacak olası "deprem" enkazından kaçabilmek, yapılması istenilen "deprem riski" çalışmasından kaçmaya benzemez beyler!
x x x
“Çankırı insanını etkileyen 10 adam” ya da “Çankırı’nın etkili 10 ismi”…
Bayram süresince de bu konuyu hiç değilse “yazı ailesi” olarak kendi gündemimizde tuttuk.
Bugüne kadar gerek okuyucu yorumu gerekse e-mail adresime gelen notlar ve de yaptığım ikili görüşmeler çerçevesinde “Çankırı’nın etkili 10 ismi”ni belirleme daha doğrusu belirleyebilme şansımızın olmadığını gördüm!
Nedeni gayet açık! Öncelikli olarak Çankırı “etkili 10 adamı” barındıramayacak kadar küçük!
Dolayısıyla Çankırı’da “etkili” on adama gerek dahi yok! Çankırı insanı zamana göre şekil aldığından dolayı bölgede “etkili” olan her kim ise, çok hızlı bir şekilde “o”nun çevresinde toplanmakta zorluk çekmiyor!
Ve akabinde “o” etkiliye alternatif olabilecek birisi var ise de, “o”nun şansı da Allah’a kalmış!
Hoş, “klavye delikanlılığı” peydah olduğu günden bu yana çatlak sesler yok mu, sayma gitsin… Ancak iş meydana döküldüğünde, hele hele caba ortaya konulduğunda “Ağam”ları say say bitmez…
Sözün özü: Çankırı insanı “10 etkili isim” çıkart(a)maz ama “on caba kazanı”nı boncuk gibi dizeler ve arkasından seslenir:
-Sıradaki…
Az daha unutuyordum! Üzerine “osurttum parası” vermezseniz kendinizi şanslı sayınız…