Türkiye’nin demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla işleyeceği bir ülke statüsüne ulaşması imkânsız değil; fakat bir hayaldir.
İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, elbette hayal kurma özgürlüğümüz var bu hayali yaşatma lüksümüz de…
Bazılarına göre tutuklanmadan serbestçe dolaşıyor olmak demokrasi, bazılarına göre ise ifadesiz ifade özgürlüğü.
Demokrasi Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi” gibi işler. Eğer kıçına giyecek donun, karnını doyuracak aşın yoksa demokrasi gece yatağa girdiğinde annenin başucunda okuduğu masaldan farksızdır. Bu masalı dinleyerek uykuya dalar, açlığını ve yoksulluğunu bir an olsun unutuverirsin.
Dün Genelkurmay Başkanı “terör örgütü yöneticisi” iddiasıyla tutuklanırken, bugün suçları sübut olduğu halde bir-iki kamu görevlisinin savcı tarafından ifadeye çağrılması bazı kabine üyeleri tarafından hayretle karşılanıyor.
Bu çok basit bir şey, savcı vazifesini yapıyor. Neticede ortada bir şikâyet ve apaçık bir suç var ifade almak zorunda. Peki, bir şey çıkar mı? Hayır, tabi ki çıkmaz ama ne zamana kadar?
Devran dönene kadar…
Devran döner mi?
Ohoooo, Devran dediğin fırıldak gibidir ve durduğu hiç görülmemiştir.
O zaman ne olur?
Allah muhafaza, bu sefer olacakları hayal bile edemiyorum ve gerçekten çok yazık olacak…
Peki, aynı soruyu tekrar soralım:
Bu ülkeye demokrasi gelir mi?
Anladınız mı niye gelmeyeceğini?