“Hür Adam” filminde Said-i Nursi’nin, Ankara’ya gelerek Atatürk’le başbaşa görüştüğü belirtilen bölümden bir kare.
Said-i Nursi’nin hayatının anlatıldığı “Hür Adam” filminde bir çok tartışmalı sahne var. Bu sahnelerden bazıları gerçekleri yansıtırken, bazıları da tarihçilere göre “iddia ve efsanelerden” ibaret. İşte o tartışmalı sahneler ve gerçekte olanlar:
RÜYA GÖRMESİ VE KERAMETLER:
Filmin başında daha küçükken gördüğü rüyada ay tutuluyor. İlerleyen dakikalarda tekrar edilen bu tema Şeyh Said’in kerametlerine işaret ediyor.
- Bu tür bilgiler taraftarlarınca yayılan iddialardan oluşuyor. 1877 yılında doğduğu Nurs köyü (muhaliflerinin iddiasına göre aslında ‘Nors’, ‘Nur-Işık’ sözcüğüne benzesin diye ‘Nurs’ diye telafuz edildi) yakınlarındaki Taği Medresesi’nde ilk öğrenimini aldı. Sert, ödün vermeyen ve kavgacı bir mizacı yüzünden medrese eğitimini tamamlayamadı ama iddia edilen başarı ve kerametler nedeniyle daha 15 yaşındayken (Bediüzzaman-Zamanın en iyisi, eşşizi benzersizi) olarak anılmaya başlandı.
RUS KOMUTANI ETKİLEMESİ
Filmdeki sahnelerde, esir düştüğü Rus ordusunun komutanına boyun eğmedi. “Ayağa kalk” denilmesine karşın “inancım gereği ayağa kalkmıyorum” diyerek direndi. Elinde değnekle yere bir takım şeyler çizdi. Komutana hayalindeki okulu çizdiğini söyledi ve onu etkilemeyi başardı.
- Yere çizdiği okul, hep hayali olan Doğu’da kurulacak Medrestü’üz Zehra ise El Ezher Üniversitesi’nden ilham aldığı ve ilk olarak 2. Abdülhamid’in bürokratlarına(!) sunduğu bir projeydi. O zaman da kabul görmedi, akıl hastanesine kapatılmasıyla sonuçlandı.Proje cumhuriyet döneminde bir kez daha gündeme geldi, uzun yıllar Meclis gündeminde kaldı ancak Şeyh Sait ayaklanması ardından 1926’da tamamen reddedildi.
MAAŞ BAĞLANMASI
Filmde cumhuriyet döneminde kendisine sürekli maaş bağlanması teklif edilen Said-i Nursi, bunu reddeder.
- Osmanlı döneminde projesini kabul ettirmeye çalıştığı Abdülhamid tarafından bir süre sonra memleketinde kalması için, iddiaya göre İstanbul’dan uzak durması için kendisine maaş bağlandığı biliniyor. Araştırmacı Faik Bulut ise onun Teşkilat-ı Mahsusa’dan maaş aldığını öne sürüyor.
NASIL KURTULDU?
Filmdeki esirlik günlerinde ayağa kalkmayan ve yere hayalindeki okulu çizen Said-i Nursi’ye Rus komutan “sen buradan nasıl canlı çıkacağını düşünsen daha iyi edersin, birazdan kurşuna dizileceksin” deyince o da “ben Rabbime kavuşmak için sabırsızlanıyorum” yanıtını verdi. Komutan ise bu sözler üzerine “ben senin inancını anlayamamışım” dedi. Bir süre sonra da esaretten kurtuldu.
- Araştırmacı Ayşe Hür’ün yayınladığı notlardan öğrendiğimize göre, 3 Mart 1916 tarihinde çatışmada Ruslara esir düştü. İki yıl dört aylık esareti sırasında Enver Paşa ile mektuplaşmayı başardığına dair bilgiler var. 1917’de Bolşevik devrimiyle birlikte çıkan kargaşa sırasında Petersburg-Varşova-Berlin-Viyana-Sofya yoluyla İstanbul’a döndüğü biliniyor. Tarihçe-i Hayat’ta bu seyahat oldukça kısa geçiliyor. Bu kadar ülkeyi nasıl geçtiği, nasıl döndüğü bir sır olduğu gibi, Rus komutanla olan diyalogu hayli dramatize edilmiş gibi duruyor.
ATATÜRK İLE GÖRÜŞMESİ VE ONU AZARLAMASI
Filmde Atatürk ile başbaşa görüşüyor. 1923 yılındaki bu görüşmede Atatürk kendisine “sizin gibi kahraman bir hoca bize lazımdır. Sizi bunun için çağırdık” dediği ancak konuşmanın ilerleyen bölümünde “içki serbestliğine” kızarak görüşmeyi terkettiği anlatılıyor.
- Ankara’ya 1922/23 yılında geldiği, Atatürk ya da devlet yetkilileri ile görüşmek istediği de biliniyor. Ancak, Atatürk ile başbaşa görüştüğü, Meclis’te bir konuşma yaptığı (Meclis’te Hoşamedi merasimi ile karşılandı, ancak konuşma yaptığına dair bir kayıt bulunmuyor) bilgisi tamamen bir iddiadan ibaret. Kayıtlarda böyle bir bilgi yok. Son dönemdeki Said-i Nursi üzerine yazdığı iki makale ile dikkat çeken araştırmacı Ayşe Hür’e göreyse tam tersine bir başka olay söz konusu. Ankara’ya gelen Said-i Nursi 17 Nisan 1923 tarihinde Van’a tren bileti alınarak zoraki bir yolculuğa gönderildi. Değil görüşmek, Başkent’ten uzaklaştırıldı. Atatürk ile görüşmesi, itibar görmesi hatta daha ileri giderek onu “fırçalaması” devrin koşullarında pek akla yatkın görünmüyor. Mustafa Kemal’in hayli güçlü olduğu zamana denk gelen böyle bir olayın gerçekleşmesi biraz zor görünüyor.
ANKARA ONU ÖLDÜRMEK Mİ İSTEDİ?
Filmde Said-i Nursi Ankara’daki ya da “dış mihraklı” bazı kişiler tarafından sürekli öldürülmek, zehirlenmek isteniyor. Birinde verilen zehri farelere yedirerek kurtuluyor. Bir diğerinde koluna zehirli aşı yapılıyor bir hayli çırpınıyor ama yine kurtuluyor.
- Bu da tartışmalı bir konu. Said-i Nursi’nin bu tür şüpheleri hep oldu.Bu büyük ölçüde ruhsal durumuna bağlandı. Ancak, ona karşı bir suikast girişimi ya da filmde iki sahnede gösterildiği üzere zehirlenmek istediğine dair anlatılanlar dışında “resmi” bir bilgi yok.
ŞEYH SAİD İSYANI
Filmde bu isyanı desteklemediği gibi, “Müslüman müslümanı öldürmez” diye karşı çıkıyor. Film bu noktada büyük ölçüde gerçeğe işaret ediyor.
- Ayşe Hür’e göre, 13 Şubat 1925’de isyana destek verdiği gerekçesiyle tutuklandı. Ancak o “İttihad-ı İslam/ İslam birliğini” savunuyordu. Kürt hareketine karşı çıktı ve ayaklanmayı reddetti.
"FETHULLAH GÜLEN FİLMİ BEĞENDİ"
7 Ocak 2011’de 350 salonda gösterime girecek “Hür Adam”, 1989 yılında “Minyeli Abdullah”ın birinci ve ikinci filmlerinin yapımcılığını üstlenen Mehmet Tanrısever’in imzasını taşıyor. 1992 yılında “Sürgün” filmini yöneten Tanrısever, filmin gösteriminden önce yaptığı açıklamada, “Said Nursi bilinmiyor. Said Nursi, bir zalim gibi, bir isyancı gibi biliniyor Türk toplumunda. Onun misyonunu, düşüncelerini, fikirlerini Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmak istiyorum. Filmi izleyenler, onun ne kadar hümanist, ne kadar gerçekçi, ne kadar sevgi dolu ve ne kadar merhametli olduğunu görecekler. Böyle bir insanı tanıtmak benim için büyük bir şeref” diye konuştu.
Tanrısever ayrıca, Said Nursi’yi Mürşit Ağa Bağ’ın canlandırdığı filmin çekimlerin 15 ay sürdüğünü, filmde 1000’den fazla kostüm kullanıldığını da söyledi. Yönetmen Tanrısever, filmi Fethullah Gülen’in izleyip izlemediğine dair bir soru üzerine de, “Evet, izledi ve beğendi. Birkaç sahne ile ilgili düşüncelerini söyledi, değişiklikleri yaptık. Filmi ona ithaf etmiştim, istemediği için kaldırdım. Filmin başında ayetler de vardı, onları da kaldırdık” diye konuştu.
Tanrısever, daha önce verdiği bir söyleşide, filmin bütçesiyle ilgili sorulara “Pahalı bir bütçe ile çektik, ama ben söylememeyi tercih ediyorum” diye cevap vermişti. (Milliyet)