Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde neler oluyor?
Tayyip Erdoğan’ın Ufak bir gösteride Türkiye aleyhtarı pankartları muhatap alıp adadaki bütün Türklere “besleme” diyerek hakârete hamiz cevap vermesi kabul edilebilecek bir şey değil.
Kıbrıs’ta Türkiye’den nefret eden yok mudur? Elbette var, nasıl ki Türkiye’de ekmeğini yiyip suyunu içtiği halde ülkesine küfür eden bir sürü insan varsa Kıbrıs’ta da bunların olması normaldir.
Türk Devletinin Başbakanı bir pankartta Kıbrıslılara hakaret edecek ve Büyükelçiyi görevden alacaksa işimiz var. O zamanYunan istihbarat örgütü (EYP) iki ajan yollayıp bir tabelacı ile anlaşsa Tayyip Erdoğan Türk Elçiliğini kapatacak herhalde.
Adada işler iyi gitmiyor.
Türkiye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti konusunda ne yapacağına bir türlü karar veremedi. Adada Türklere uygulanan ekonomik ambargo sebebi ile KKTC bir türlü belini doğrultamadı.
AKP hükümetinin verdiği tavizler de sonuçta hiçbir işe yaramadı. AKP hükümetinin Kıbrıslıların onaylaması için büyük destek verdiği Annan Planına Türk tarafı evet oyu verdi de ne oldu? Rumlar adada Türk varlığını ortadan kaldıran planı okumadılar bile. Herhalde Türkler evet diyorsa bu planın muhakkak kendi aleyhlerine olduğunu düşündüler ve hayır dediler. Oysa evet deselerdi adada ne Türk askeri ne de Türk yönetimi kalacaktı. Hükümetimiz bu plana sınırsız destek veriyordu. Başbakanın bugün sinirlendiği insanların hepsi o günlerde anavatandan AKP hükümetinin yolladığı paralarla Annan Planına evet kampanyası yürütüyorlardı. Kıbrıs kahramanı Rauf Denktaş’ın arkasından bir teneke çalmadıkları kaldı. Sonuç ne oldu?
Gene başa döndük.
Uluslararası ilişkilerde hata yapmak ve düşmanın eline koz vermek telafisi çok zor kayıplara yol açar. Yıllarca yürüttüğünüz çabalarınız biranda boşa çıkabilir.
Bir Başbakan konuşurken daha dikkatli olmalıdır. Hele ülkenin dış politikası ile alakalı konularda “doğru” dahi olsa her aklınıza geleni söyleyemezsiniz.
Üzülerek belirtmek gerekiyor ki Tayyip Erdoğan dış politikayı iç politikaya malzeme yapmayı bir alışkanlık haline getirdi. ABD, İsrail, Ermenistan, Filistin, Irak, Yunanistan, Kıbrıs gibi milli meselelerde seçim meydanlarında konuşuyor gibi konuşmak belki ilişkilerde sebep-sonuç ilişkisi kuramayan sıradan insanları etkiliyor olabilir ama yarattığınız tahribatı temizlemek yıllar sürecektir.
Sıradan insanlar İsrail’e karşı “zafer kazandık”, Ermenistan’a “koduk mu oturtuk”, Başkan Obama karşısında “ayak ayak üstüne attı” gibi ilkokul çocuklarının zekâ seviyelerini bile zorlayan muhabbetler yapıyor olsa da bir ülkenin geleceğini ilgilendiren konular daha ciddi şekilde ele alınmalıdır.
Kıbrıs konusunda hükümet verilebilecek her türlü tavizi verdiği halde AB ülkeleri ve soruna taraf ülkeler adada Türk varlığı yokmuş gibi davranmaya devam etmektedirler. Bundan sonra yapılacak tek şey KKTC’nin ilhak edilmesidir. Kıbrıs Türkiye’nin bir vilayeti olarak yaşamına devam eder ve bu mesele çözülür.
Kimin ne dediği veya diyeceği ise hiç önemli değildir, onlar zaten diyeceklerini ve yapacaklarını yapıyor ve asla da esirgemiyorlar.