Çankırı bölgesi için “alışılmışın dışında” haber ve yorumları gündeme taşıma gayretinde olan “bendeniz” süreç içerisinde bazı tepkileri (oldukça üst düzeyde) göğüslerken bunları da “rafine” etme gayretinden uzaklaşamıyor!
Yılların getirdiği birikim ve tecrübe ile şahsım ve Sözcü18.com üzerinde yoğunlaşan “kuru sıkı” (!) tepkilerle birlikte “ekonomik durumumu” sarsacak düzeydeki eylemlerin de hız kesmeden devam etmesi, zaman zaman beni hayli zor durumlara düşürse de, “bitmesini istemediğim” bir dayanma sabrı ile yaşanan süreci sürdürmekte en az “karşımızdakiler” kadar azimli ve kararlı olduğumun bilinmesini de istiyorum….
Yaşanan süreç içerisinde “yetkili bürokratın” bugüne kadar göstermiş olduğu ve eşine “faşist” yönetimlerde bile rastlanmayacak “yaptırımlarını” bir kenara bıraktığımda, anlamakta zorlandığım “anti-vedatçılar” kervanına “siyasetçinin” katılmış olması yaşanan durumun hangi oranda anlamsız bir yol aldığını da göstermesi açısından hayli ilginç olsa gerek!
Anlayanları bir kenarda bırakarak, “anlamayanlar” adına bunu açık ve net olarak yazmak zorundayım! Sözünü ettiğim siyasetçi Ak Parti Çankırı Milletvekili Dr. Nurettin Akman’dan söz ediyorum!
“TÜM SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN
BAŞKANLARI, SENDEN ŞİKAYETÇİ” (!)
Ak Parti Milletvekili Dr. Nurettin Akman ile ilgili Sözcü18.com sayfalarında yapmış olduğum iki haberden sonuncusu, anladığım kadarıyla milletvekilimizi hayli öfkelendirmiş! Sadece öfkelendirmekle kalmamış, biraz da üzmüş!
Olabilir! Öfkeyi de, üzüntüyü de anlayışla karşılayabilirim! Mesleki olarak bu ve benzer davranışlar "gazeteci" olmanın kaçınılmaz getirisidir! Ancak “savunma” refleksiyle ortaya konulan “argümanları” gerektiğinde “önemseme” gibi bir davranış içerisine girmem de benim için bir o kadar önemlidir. İşte bu yazının kaleme alınma ihtiyacı hissedilmesinin de altında yatan refleks budur.
Sadede geleyim!
Sıcak saatlerde Sayın Akman’la bir şekilde yan yana gelerek son zamanlarda şahsıyla ilgili “yediğim naneleri” (!) konuşma fırsatı bulduk! TBMM çatısı altında gerçekleşen ikili görüşmede Sayın Akman, “Cek – cak”lı haberle birlikte “E-80 harap, e-akman kebap” başlıklı haber-yorumu bana karşı bir hayli “sert" ve "samimi” ifadelerle değerlendirdi! "Samimi" diyorum çünkü, benimle ilgili hangi eleştiri yapılacaksa bu konudaki tercihim bu eylemin "yüzüme karşı" yapılmasıdır!
Yaptığı eleştirileri her zaman sahip olduğum “sabırla” dinledim! “Tepkilerini şahsıma haykırma fırsatının” (!) görüşmesi olarak adlandırabileceğim ve yaklaşık yarım saat süren ikili buluşmanın ayrıntılarına çok fazla girmek istemiyorum, ama söylediği bir cümle “kafama bir hayli” takıldı!
Milletvekili Akman; “Senin yaptığın gazetecilikten tüm sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve yönetimleri şikayetçi” (!)
İtiraf edeyim ki, resmen “dondum” kaldım!
İfadeye bakınız: Vedat Beki’nin yaptığı haber ve yorumlardan “tüm sivil toplum kuruluşlarının başkanları şikayetçi” (!)
Allah Allah! Her şeyi anlarım da, stk’ların "sanki ağız birliği etmişcesine" benimle ilgili sıkıntısını hiç mi hiç anlamadığım (!) gibi, bugüne kadar böylesi bir olayın da şahsıma “iletilmemiş” olması da beni resmen “dumura" uğratmıştır... Nasıl uğratmasın ki? Çankırı'da böylesi bir "tepkinin" oluşabilmesi için insanın kendisini "buğday ambarında" hissetmesi gibi bir durumun oluşması gerek! Çankırı'yı mevcut haliyle ancak ve ancak "bütün bir ekmek" gibi görenlerin "haleti ruhiyesini" yansıtabilecek bu "feryad-ı figanın" geçerli olduğunu düşünmek ancak ve ancak Lorel - Hardi ikilisinin filmini seyrederken yaşanabilecek bir "keyif" olsa gerek!
Bu duruma da gülmek mi lazım, yoksa başka bir vaziyet mi almak gerekir orasını ilerleyen günlere bırakalım ve kaldığımız yerden devam edelim...
Sayın Akman'ın söylediklerinin bazı gerçek yönleri de yok değil! Mesela, Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma Derneği Başkanı (Hoş, bugünlerde dernek başkanı en az, belki de benden daha fazla sayın vekile tepkilidir ama gösterebilmek için, yönetim kurulundaki arkadaşın oğlunun işbaşı yapmasını beklemektedir!) ile Turgut Ünal'ın başkanlığını yaptığı sendikal örgüt benden şikayetçi olmuşlardır! Ancak bunların dışında (!) bir stk başkanının ya da yöneticisinin benden şikayetçi olması! Hadi bunların yanına bir iki dernek başkanı daha koyalım! Ama, benim bildiğim Çankırı'da 50'nin üzerinde stk mevcut! Bunların tamamının ya da en azından yarısından bir fazlasının "şahsımın" yaptığı haber ve yorumlardan şikayetçi olduğunu düşünmek (!) bana biraz "hayalperestlik" ya da "abartının daniskası" gibi geliyor!
Anlayışla karşılamanızı dilerim! Bu cümlenin ardında yatan "gizli" gerçeği bana izah edecek birisi çıkarsa gerçekten mutlu olurum!
Benim bu cümleleri Sayın milletvekilinden duymamın üzerinden henüz 24 saat geçmedi!
Ben bu sayfalardan şimdi Çankırı’daki sivil toplum örgütlerinin başkanlarına ve yöneticilerine sesleniyorum!
- Benden şikayetçi olan sayın sivil toplum örgütü başkan ve yöneticileri! Bugüne kadar şahsıma yönelik “herhangi bir şikayeti” sizlerden almadım! Siz ki, sivil toplum örgütü olarak “olası benden şikayetlerinizi” madem ki Milletvekili Nurettin Akman’a ilettiniz! Sizden ricam, benzer durumu benim “yüzüme” karşı lütfen yerine getiriniz! Şayet bunu yerine getirmez iseniz (getirmeyenleri) bu sayfalardan “dedikoducu sivil toplum örgütü başkanı” olarak lanse etmekle birlikte, işin tuzu biberi olsun diyerekten sizleri “müfteri” ve "dedikoducu stk başkanları olarak" ilan etmekte hiç bir beis görmeyeceğim!
Ne tür bir rezalet durumla karşı karşıya olduğumuzun "derecesine" varın siz karar verin!
Şayet Milletvekili Akman'ın şahsıma karşı ifade ettiği böylesi bir "durumu" gerçek ise, bu söylemi sayın milletvekiline arz eden stk yöneticileri için (affınıza sığınarak) tek kelime edeceğim: Zavallılar!
HABERLERİMİN ARKASINDAYIM!
Bugüne kadar Çankırı için yaptığım tüm haberlerin arkasındayım!
Şerefsize “şerefsiz” dedim! Hıyara “Karaköprü hıyarı” dedim! Hırsıza da “hırsız” dedim! Demeye de devam edeceğim!
Ama kimseye “durduk yerde” kuru iftira atmadım! Kimse hakkında “yalan” haber yazmadım! Hiçbir şekilde de yazmayacağım!
Bütün söylediklerim, bütün yazdıklarım ortada! Tamamı kayıtlı! Ben “dedikodu” değil, yazılı konuşmaktan yanayım ve böyle de devam edeceğim!
Sadece ve sadece yapılmayan hizmetten, sorulmayan hesaptan, sergilenen vurdumduymazlıktan, gereksiz yere gösterilen icraatten ve “yalan vaatlerden” dem vurdum! Benzer icraatleri yakaladıkça okuyucuyla buluşturmaktan imtina etmeyeceğim!
Yeteneksiz ve beceriksiz kadroları “afişe” ettim! Yarın da etmeye de devam edeceğim!
“Vatandaşın yanındayım” derken, “keyfi uygulamalar” sergileyen bürokrat(lar)ı sayfalarıma taşıdım! Taşımaya da devam edeceğim!
Uzun lafın kısası, ben “dün de gazeteciydim” yarın da “gazeteci” olarak yaşamımı sürdüreceğim! Ve zamanı gelince de bu dünyadan göçüp gideceğim!
Ama şu gerçeği herkes biliyor! Ben sadece hatırlatmakla yetineyim:
-Bürokratsan “emekli” olacaksın! Milletvekiliysen “bir daha” seçilmeyebilirsin!
Tarihin çöplükleri “eski” bürokrat ve “eski” vekillerden geçilmiyor!
Ama ben, “gazeteci” doğdum, “gazeteci” olarak da öleceğim!
Bu gerçeği değiştirmeye kimsenin, ama kimsenin gücü yetmez ve yetmeyecek de!
Saygılarımla…
Not: Benden şikayetçi olan sivil toplum örgütü yöneticilerinin e-mail:vedatbeki@mynet.com adresine “bilgi” göndermelerini rica ediyorum! Böylesi bir bilgi notu göndermeyenleri Vedat Beki’nin yaptığı haber ve yorumlardan “mutlu” oldukları yönünde “haber” yapacağım! Bilginize!