Bedelli askerlik uygulaması bundan önce de birkaç kez uygulanmış; “bedel”ini yatıran insanlar bir ayı bile bulmayan bir süre elbise giydikten sonra “vatani görev”ini yapmış addedilerek terhis edilmişlerdi.
Gereklidir, zorunludur, ihtiyaca binaendir, asker şişkinliği vardır, şudur, budur, yüzlerce gerekçe bulunur ve “bedelli askerlik” saçmalığına kılıf uydurulur. Lâkin, hangi gerekçeye sığınılırsa sığınılsın, hangi kılıf bulunursa bulunsun, bu uygulama külliyen saçma, abes ve haksızdır, adaletsizdir.
Parası olanın, maddiyatı çok olanın, hali keyfi yerinde olanın bastırıp parayı 21 gün “kısa dönem tatil” yapması; öte yandan maddî imkânı olmayan gençlerin 15 ay süresince vatanî görevlerini ifa etmesi; bazı kuzularımızın da bu görev esnasında şehit olması, bu uygulamanın ne kadar saçma ve adaletsiz olduğunu göstermiyor mu?
Meselenin maddi-para boyutu bir kenara, askerlik bizim milletimiz ve insanımızın için çok önemli bir sosyal kurumdur; bir yaşantıdır ve bir dönemdir. Neticede biz “asker milletiz” ve vatan borcunu bütün borçların üstünde tutarız. Tarih boyunca bu böyle olmuştur ve bunun manevi hazzı ve tadı hiçbir şeyde yoktur ve bulunmaz da…
Lâkin ne hikmetse ve ne gerekse, her beş-on yılda bir bu bedelli askerlik meselesi gündeme getirilir ve macunun tüpten çıkması gibi, önünde sonunda uygulamaya sokulur. Özellikle seçimler öncesinde partilerden biri ya da hepsi, seçim yatırımı olsun diye bu konuyu mutlaka gündeme getirir, iktidara geldiklerinde bunu uygulamaya sokacaklarını söylerler. Ve haliyle askerliğini para ödeyerek yapmak isteyen kesimlerde bir beklenti oluşur. Sonra bu beklenti baskıya ve dayatmaya kadar gider ve nihayet istediklerini elde ederler. Ardından, kamuoyunda ve toplumda haklı olarak bir infial ve tepki oluşur.
Meseleye diğer açıdan baktığımızda şu var: Okuduğu (master, doktora vs.) için uzunca süre askerliğini tecil ettiren ve haliyle bir yaşa kadar gelen insanlar var. Yine, yurtdışında çalışmak durumunda olan ve askerlik için yurda gel(e)meyenler de mevcut. Bir sebeple zamanında askerliklerini yapamayan ve belirlei bir yaşın üstüne çıkan bu insanların daha sonra, diğer gençler gibi uzun dönem silah altına alınmaları ve görevlendirilmeleri sıkıntı meydana getirmektedir; hem kişiler hem de TSK açısından…Dolayısıyla, iki açılı bu sıkıntıyı gidermenin bir yolu ve yöntemi olarak bedelli askerlik uygulaması gündeme getiriliyor ve yine iki açılı fayda hesabıyla bu devreye sokuluyor.
Her iki tarafı da memnun edici gibi görünen bu uygulama, evet, hoş görülebilir ve tasvip edilebilir gibi addedilse de, yine de bu bana ve toplumun büyük kesimine pek adilane gelmemektedir. “Belli bir yaşa kadar gelirim, param da varsa bu işten yırtarım” gibi bir düşüncenin oluşmasına yol açabilecek bu tür uygulamalar toplum vicdanını yaralamaktadır.
Vicdani ret meselesi de, liberal-aydın geçinen yazar çizer takımının sıkça gündeme getirdiği bir saçmalıktır. Evet, Avrupa’da bir çok ülkede böyle bir şey vardır ve eline silah almak istemeyen gençler bu görevlerini çeşitli kuruluşlarda hizmet ederek yerine getirmektedirler. Ne var ki, bizim ülkemiz, içinde bulunduğumuz coğrafik konum ve yaşadığımız sıkıntılı günler bizde böyle bir sistemin asla uygulanamayacağını ve uygulanmaması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Vicdani ret, kamuoyunda ya da medyada tartışılabilir, sorun yok, tartışılsın ama bunun milli vicdanımızda kabul görmesi ve tasvip edilmesi imkansızdır. Vicdani ret, milli ret karşısında tutunamaz ve uygulanamaz.
Sözün kısası, gerekçesi ne olursa olsun, hem bedelli askerlik hem de vicdani ret meselesi saçmalıktan ve haksızlıktan öte bir şey değildir.