Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin 6.olağan Muş il kongresine katıldı. Etkinlikte bir konuşma yapan AKP’li Erdoğan, bugüne kadar siyasi meselelerle insani gündemleri ayrı ayrı değerlendirdiklerini belirterek, “Ülkemiz sınırlarında içinde olduğu gibi bölgemizin her yerinde de köken, din, dil ayrımı yapmadan tüm mazlumların yaralarına merhem olduk. AK Parti’yi kurduğumuzda etnik, dini ve bölgesel taassup asla yapmayacağımızı yapılmasına da müsaade etmeyeceğimizi söylemiştik. 16 yıldır bu sözümüze halel getirmedik. Hayata geçirdiğimiz sessiz devrimlerle ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verdik. Hiç kimsenin diline, inancına, kültürüne karışmadık. Hiçbir vatandaşımızın hayat tarzından dolayı ötekileştirilmesine müsaade etmedik. 81 vilayetiyle, 80 milyonuyla 780 bin kilometrekare vatan toprağıyla tüm Türkiye’yi kucaklamanın gayreti içinde olduk. Ülkemizin son 15 yılı devletle milletin arasındaki mesafenin kapandığı, birlik ve beraberliğimizin güçlendiği, özgürlüklerin genişlediği bir dönem oldu. Bu genişlemenin arkasından Türkiye’nin son 15 yılı demokrasinin şaha kalktığı bir süreç oldu” açıklamasında bulundu.
“TUVALETE BİR MİLYONA GİDİLEN GÜNLER VARDI”
Türkiye’nin milli gelirinin 3 bin 500 dolardan 11 bin dolara çıktığının altını çizen AK Partili Erdoğan, “Hatırlayın, 15 yıl önce paralarımızda bol sıfırlar var mıydı? Altı sıfır var mıydı? Biz bu altı sıfırı attık mı? Düşünün, tuvalete bir milyona gidilen günler vardı. Sıfırları attık bir liraya gider hale geldik. Nerelerden nerelere. Ama bugün tabii birçok yerde bunu konuşsak herkes unutmuştuk. Hafıza-i beşer nisyan ile malul. IMF’e borcumuz neydi? 23.5 milyar dolar. Kimler yaptı? Bizden öncekiler, Bay Kemal. Onlardan bize miras kaldı, diğerlerinden bize miras kaldı, koalisyon hükümetlerinden bize miras kaldı. Peki bu 23.5 milyar doları 2013 yılında sıfırladık mı? Sıfırladık. Şu anda bizim IMF’e borcumuz var mı? Yok. Şimdi IMF bizden borç istiyor. IMF kapısında 3-5 sente muhtaç olan el açan bir Türkiye vardı” diye konuştu.
“MERKEZ BANKAMIZIN VARLIĞI 27.5 MİLYAR DOLARDI”
Türkiye’ye kumpas uygulamaya çalışıldığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Buradan tüm Türkiye’ye bir sinyal veriyorum. Bazı haberler alıyorum, bazı sinyaller alıyorum, bazı iş adamlarının varlıklarını yurt dışına kaçırma gibi gayretlerinin olduğunu duyuyorum. Buradan sesleniyorum, önce kabinemize sesleniyorum, bunların hiçbirine çıkış için asla izin vermemelisiniz. Çünkü bu adımlar ihanet-i vataniyedir. Bu ülkede kazanıp, bu ülkenin varlıklarını yurt dışına kaçırmaya çalışanlara asla biz iyi nazarla bakamayız. Merkez bankamızın varlığı 27.5 milyar dolardı. Şimdi hamd olsun Başbakanlığım döneminde 136 milyar dolara kadar çıkmıştı. Şu anda da 117-120 arası bir rakamdayız. Bak, nereden nereye. Yükselecek, çünkü biz bu 136 milyarları da geçeceğiz. Şartlar ne olursa olsun bağımsızlığımızın ve milli menfaatlerimizin gerektirdiği şekilde tavır alabilen güçlü bir Türkiye var.
“GÜÇLÜ VE BAĞIMSIZ TÜRKİYE’Yİ HAZMEDEMİYORLAR”
Son günlerde sergilenen çifte standartları takip ediyorsunuz değil mi? Kardeşlerim, Hans’a, George’a, Mike’a göre değil Hasan’a, Ahmet’e, Ali’ye göre hareket etmemiz birilerinin canını fena halde sıkıyor. Alışmışlar emir kipi ile konuştukları eski Türkiye’ye, alışmışlar batından daha çok batıcı bir ülkeye, alışmışlar baskılarla yıldırdıkları, tehditlerle diz çöktürdükleri, diledikleri zaman oyun dışına attıkları o pısırık ülkeye. Bir türlü büyük, güçlü ve bağımsız Türkiye’yi hazmedemiyorlar. Eski Türkiye’nin patronları bizim bu milli ve yerli duruşumuzdan rahatsızlıklarını her fırsatta gösteriyorlar. Türkiye’nin sorgusuz, sualsiz kendilerine tabi olmaması, milli menfaatlerinin bekçiliğini yapması karşısında adeta kuduruyorlar. Üstelik bu tavırlarını öyle gizli saklı da değil göstere göstere sergiliyorlar.
“BİZİM YAPTIĞIMIZ İŞİN MÜTTEFİKLİK RUHUNA AYKIRI BİR TARAFI DA YOK”
Mesela ne yapmışız? Sözleşmemiz olan bir ülkeden vatandaşımız kışın üşümesin, ekonomimizin çarkları durmasın diye doğalgaz satın almışız. Diğer ülkeler gibi bizi de sadece BM kararları bağlar. Türkiye BM kararlarını harfiyen uygulamış mıdır? Uygulamış. Uluslararası taahhütlerini yerine getirmiş mi? Getirmiş. Üstelik bizim yaptığımız işin müttefiklik ruhuna aykırı bir tarafı da yok. Şartların elverdiği ölçüde elimizden gelen iyi niyeti de sergiledik mi? Sergiledik. Bunu yüz yüze görüşmelerimizde kendirine de açıkça izah ettik. Buna rağmen ülkemize yönelik suçlamalar akıl alır gibi değildir. Tamamı FETO’nun servis ettiği ana muhalefet partisi eski vekillerinin kuryelik yaptığı hiçbir hukuki geçerliliği olmayan kayıtlarla ülkemizi sanık sandalyesine oturtuyorlar.
“KİMSE KUSURA BAKMASIN BİZ BU ŞANTAJA BOYUN EĞMEYİZ”
Hadi işin ticari boyutunu bir kenara bıraktık, çünkü kendi yaptırımlarını asıl delenler bizzat kendi firmaları. Buna rağmen ortada ticari bir hesaplaşma varsa onu da kendi mecrasında takip etmek gerekir. Asıl önemli olan meselenin siyasi bir zemine çekilmeye çalışılmasıdır. Bu durum, sadece hukukla değil ahlakla da bağdaşmıyor. Bu dava 17-25 Aralık kumpasının okyanus ötesine taşınmış halinden başa bir şey değildir. Ortada bir mahkeme yoktur. Sadece şantaj malzemesi üretme gayreti vardır. Kimse kusura bakmasın, biz bu şantaja boyun eğmeyiz.
“CHP’NİN TROLÜ”
15 Temmuz gecesi FETO’cu alçakların silahlarının sindiremediği bu milleti açık söylüyorum, FETOnun kuklası olmuş mahkemeler de sindiremez. FETO’cu senaristlerin tıpkı 17-25 Aralık yargı-emniyet darbesinde oluğu gibi bu süreçte de ana hıyanetin başındaki zata rol biçtiklerini görüyoruz. Partisinin grup toplantılarını aylarca paralel çetenin montajlarını dinletmeye tahsis eden bu zat değil miydi? FETO’nun trolleri sosyal medyadan, CHP’nin trolü Meclis kürsüsünden şahsımız, partimiz ve hükümetimiz aleyhine aylarca iftira kampanyaları yürüttüler. Biz milletimizle omuz omuza vererek, paralel yapıyla mücadele ederken bu zat FETO’cu televizyon kanallarının değişmez konuğu olmuştu. Milletvekilleri de FETO’nun gazetelerinde kapı nöbeti tutuyordu. Paralel ihanet çetesiyle mücadelemizi en çok engellemeye çalışanlar bu partinin milletvekilleriydi. Bu zat aynı tavırlarını 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra da devam ettirdi.”