Bayram… Sözlük anlamı ile; Neşe ve sevinç günü, dinî ve millî bakımdan hususî değeri olan ve milletçe kutlanan gün veya günler.
Böylesi bir günün arefesinde geçmiş bayramlara haslet kal(ma)dığım görüntüleri yaşamanın verdiği mutluluğu damarlarımda hissediyorum.
Ben; çok sayıda kalem sahibinin köşesinden dile getirdiği “nerede o eski bayramlar” serenadını tekrarlama ihtiyacı hissetmeyenlerin herhalde başında geliyorum!
Ve buna da şaşırmıyorum… Bu konuda da bana yakışan ve benden beklenen bir davranış sergilediğimi düşünüyorum…
Eski bayramlar…
Yenisinin suyu mu çıktı?
Bayram her daim “bayram”dır… Önemli olan “bayram”ı bayram gibi yaşamaktır…
Ama heyhat! Gelişen dünyanın sokaktaki insana yüklediği kaos, “bayram”(lar)ı bayram yapmaktan öteye geçirmekten hiç mi hiç geri durmuyor…
“Mutluluk çubuğu”nun boyunun uzamasına paralel insanımızda gelişen “tatmin” duygusu, bayramı da seyranı da tatsız-tussuz hale dönüştürmenin ötesinde, bir de “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali “ah nerede o eski bayramlar” cümlesini bizlere haykırtmakta beis göstermiyor…
Benim isyanım da bu noktada başlıyor: Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar, arkasına önüne bakmadan durduk yerde beni ikide birde bozuk plak gibi döndürüyor!
-Nerede o eski bayramlar!
Bayramlar burada hemşerim… Lakin sen neredesin?
Toplumların geliştiğini her daim dile getiren hukuk adamları, nedense önlerindeki “yasa”ları uygulamıyorlar…
Keyfi olarak uygulanmayan “yasa”lar nedeniyle hak ve hürriyetlerinden mağdur olan onbinler “bayram” saatlerini “zından” olarak yaşarlarken, “keyfiyetçiler” de sürdürdükleri hayata “bayram” keyfi katma telaşına düşüyorlar…
“Bayram”ı bayram yapan “adil idare”dir…
“Güneşin batmadığı imparatorluğa” vurucu tim görevi yapan ABD’nin bugün için “demokrasi” adına yerle bir ettiği Müslüman coğrafyası ile birlikte “açlığa mahkum edilen” Somali ve benzeri ülkelerde yaşanılanların “perdeye akseden görüntüleri” dahi, “bayram” sevincinin hangi düzeyde yaşanabileceği hakkında akla gelen ilk örneklerdir.
Daha ilkokul çağlarında annemin, bana ve kardeşime gömlek dikmek için çarşıya giderek 3-5 dükkan gezdiği o yıllardan, bugün “baba bak kendime gömlek aldım”lara geldiysek, bireysel eylem ve “öncelikler” sıralamamızda hangi düzeyde değişiklikler yaşandığımızı çok iyi tahlil etmemiz gerektiğini düşünüyorum…
Bayram… Hele hele “nerede o eski bayramlar”…
Son sözüm; Bayramımız da aynı, insanımız da…
Bizi “bayram”dan da “biz”den de uzaklaştıran “medeniyet” denilen tek dişi kalmış canavar…
Geçen sürede o kendini çok iyi besledi, biz ise yerimizde saydık…
Şeker Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, “hak ve adaletin” uygulandığı bir düzende sağlıklı ömürler dilerim…