Öcalan’a ev hapsi iddialarıyla ilgili, "Ev hapsi Söz konusu bile değildir. Burada da risk alıyoruz. ’al başkanlığı ver şunu’ haşa böyle birşey olamaz" diye konuştu. 1500-2 bin arasında PKK’lının ülkeyi terketmesini beklediklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, çekilme süresiyle ilgili bir takvim verilemeyeceğini söyledi.
SÜRECE BÖLGEDEN YÜZDE 70-80 DESTEK VAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kanal D ile CNN Türk ortak yayına katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çözüm sürecini değerlendiren Başbakan Erdoğan, çalışmaların bölgeden de büyük destek gördüğünü vurgulayarak şöyle konuştu: "Şahsım ve yakın çalışma arkadaşlarım olarak süreci başarılı görüyoruz. Başarının medyanın olumlu yaklaşımları ile isabetli gittiğine ve gideceğine inanıyorum. Geçmişteki hatalar yapılmazsa başarılı şekilde devam edeceğine inanıyorum. Halkımızın, olumlu olduğunu ekonominin süreci satın aldığını görüyorum. Bu süreç içerisinde halkımıza bunu anlatmayla bunun daha da yükseleceğine inanıyorum. Bütün dernekler, ’bunu bitirin’ diyorlar. Gelişmelerde de onların inancının arttığını görüyorum. Güney ve Doğu Anadolu’da yüzde 70-80 kabul var. Maddi ve manevi kayıplar var. Refah ve huzur noktasında kayıplar var. Eski rakamla 36-37 katrilyon yatırım yapmamıza rağmen insanların manevi huzursuzluğundan dolayı yansımıyor. Bunlar halk tarafından seviliyor ama Yükseova’da makineler yakılınca halk huzursuz oluyor. Milli Eğitim Bakanım Hakkari’nin değiştiğini söylüyor. Esnaf alanında hareketlenme var. Aynı şey Şırnak tarafında da var. Özel sektör yatırmının sürece yönelik olumlun gelişmeleri gösteriyor. 1’e 10 talep var yatırım anlamında. Daha iyi olacak."
AF SÖZ KONUSU DEĞİL
Süreçle ilgili olarak çalışmaları kendilerinin başlattığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, af gibi bir durumun söz konusu olmadığına dikkat çekerek şöyle konuştu: "Her şeyi samimi değerlendirerek süreci değerlendirmemizi istiyorum. Halkıma inanıyorum onlarda bize inanıyor. Zaman her şeyin şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başının nerede olduğu belliydi. Bu gün gelinen noktada var. Siyaset ve ekonomi risktir, hayat risktir. Risklerle bereber hayatı yaşıyoruz. Bu süreç içerisinde, önceki MİT Müsteşarı zamanında ön görüşmeleri başlattık. Biz bu konuları pazarlık unsuru yapmadık. Ne halkımın bana verdiği böyle bir yetki var, ne de partimizi böyle bir anlayışı var. Bizler devlete ait haklar konusunda af kullanabiliriz. Ama şehitlerimizin ya da herhangi bir maktülün affını yapamayız. Böyle bir af varsa maktülündür, varisinindir. Ben Uşak’ta bunu söyledim. ’Şeriat mı getireceksin’ dediler. Karşılık değil bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Milletimizin, huzuru, refahı, istikrar için yapıyoruz."
EV HAPSİ SÖZ KONUSU DEĞİL
Başbakan Erdoğan, Öcalan’a ev hapsi iddialarıyla ilgili olarak, "Ev hapsi Söz konusu bile değildir. Biz İmralı’da neden bu kadar bedel ödüyoruz. Normal bir F tipine alacak olsak hergün toplu mitinglere neden katlanalım. Burada da risk alıyoruz. ’Al başkanlığı ver şunu’ haşa böyle birşey olamaz. Biz 4’ncü dönem başkanlık ilkesini getirmişiz. Biz cumhurbaşkanının millet seçsin talebine cevap verenlerdeniz. Biz başkanlık sistemini neden konuştuk. Sayın Demirel’de, Özal’da bunu konuştu" dedi.
SÜRECİ PROVOKE ETMEK İSTEYENLER VAR
Süreci provoke etmek isteyenlerin olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, PKK’lıların ülkeyi terketmesiyle ilgili olarak şunları kaydetti: "Burada iki başlık çok önemli. Bir bu işi provoke etmek isteyen içerden ve dışardan olanlar. Türkiye’nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını kimse istemiyor. Güçlü bir Türkiye’nin nelere muktedir olabileceğini biliyor. Geçmişte alan eldik, şimdi veren el olduk. Daha fazla vereceğiz. Bunların sıkıntısı içerden bizi nasıl provoke ederler. Biz buna karşı bütün tedbirleri lacağız. Silahların bırakılmaması sıkıntı doğurabilir. Silahlı birinin geçmesini görmeleri halinde hukuki sorunlarda çıkabilir. Hukuk devletinin içerisindeyiz. Burasını yol geçen hanına çevirmek olmaz. Onlar geliş, gidiş yollarını çok iyi biliyorlar. Bütün buraların hepsi devasa bir sınır. Silah değil, siyaset. Buna doğru bir yaklaşımın kesinlikle telkin bekliyoruz."
SURİYE’DE BELİRLEYİCİ ÇİN VE RUSYA’NIN TAVRI OLACAK
Bölgedeki son durumu ele alan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de belirleyici olanın Rusya ve Çin’in tavrı olacağını söyledi. Başbakan Erdoğan şöyle konuştu: "Irak’ın kendi içinde bütünlük yok. Maliki’yi tek başına bir güç olarak görmüyorum. Tükiye’ye bakışı farklıdır. Maliki gibi düşünen bir Irak halkı düşünmüyoruz. Bu Irak halkı için bir kayıp olur. Seçimleri 6 ay ileri aldılar. Halk ayaklanıyor. Çünkü yaklaşım doğru değil. Irak’ta bir huzursuzluk var. Barzani buradaydı. Ciddi bir rahatsızlık olduğunu söyledi. Sadece Sünnilerde değil. Şiiler’de de var.
İran'ın Suriye konusunda takındığı tavrı kabullenmemiz doğru değil. Rusya ve Çin’in tavrıdır. Rusya ve Çin, Suriye’nin avukatı değil de muktedir olurlarsa. Suriye çözüm sürecine gider."
IRAK’LA İLİŞKİLER
Başbakan Erdoğan, Irak ile ilişkileri değerlendirirken, şunları söyledi: "Kuzey Irak’ta silah bırakma meselesin ne kadar katkı sağlayacak? Enerji Bakanı ile Kuzey Irak’a Maliki izin vermedi. Ticaret, ekonomik cazibe merkezi getirmeli. Irak’ın mevcut rejminde mümkün mü? Irak anayasasına göre petrollerin yarısı Kuzey Irak’a. Irak niye bize böyle bir yardım etti. Kuzey Irak’ta açığını bizimle kapama yoluna gitti. Onlarla ticari sözleşme içerisine girdik. Bu sözleşmeyi engelleyici bir anayasa maddesi mevcut değil. Türkiye olarak birileri kendine göre vin vin hesabı yapıyorsa Türkiye’ninde bir kazan kazan hesabı vardır. Malum bir boru hattımız var, belki bu takviye edilecek yeni boru hatları ile. Bizde bunu çok daha faal hale getirmek, Kuzey Irak yönetimide bıuralardan kendi hakkını almak durumundadır."
SİLAHI TÜRKİYE’DE BIRAK ÇEKİL
Türkiye’yi terkedecek PKK’lıların silahlarını bırakıp gitmelerini söylerken sözlerini şöyle sürdürdü: "Gidecek olan, silahını gömsün, mağarada... Bırakır gider. Aksi takdirde bu provakasyona çok açıktır. Hazırlanacak yasal zeminler anayasaya aykırı olamaz. Oslo sürecinde MİT müsteşarı hakkında fezleke düzenlendi. Kuzey Irak’a çekilirken, silah bırakma orada olacaktı. Endişe doğru mu? Oslo sürecinde mağdur, MİT müsteşarı ve biziz. Olmayan şeyler varmış gibi gösterilmek sureti ile olmayan şeyler var gibi gösterildi. Ben yeniden bir Oslo sürecine müsade etmem. Gurbette böyle şeyler olunca oraya böcekler giriyor. Bizde bu şeyleri artık emin ellerde yürütmemiz lazım. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Burada eğer çerçekten ülkemizin sınırlarını gececeklerse silahı bırakarak bu mümkün. Bizim güvenlik güçlerimizin eli silahlıya silah sıkması söz konusu değil. Silahlı 1500-2000 gibi bir rakam bize söyleniyor. Benim ülkemin başında sorun o ülkenindir. Belki İran’a, Suriye’ye gidecek. Ülkemin refahı, huzuru önemli. Ekonomik patlamayı gerçekleştirdiğimizde hava değişecek. Orada yaşayan Kürt vatandaşım hayata başka bakacak. Kendini bulacak. Artık yeni hava esmeye başlayacak. ülkemin entellektüeli bunu farklı değerlendirecek. Eğitim sistemimiz katkısını verecek. Silahla bir yere varılamaz. Bu işi siyasetle, parlementoda yapın. Artık silahlar bırakılmıştır, mücadelemizi siyasetle vereceğiz. Bu başarılınca huzur ülkemin geneline yayılacaktır. Türkiye 2023 hedeflerine süratle ulaşacaktır. Güneydoğu, Doğu ham. Yatırımlarla sıçrayacak. Önümüzde 2 yıl Türkiye için prova olacak. Verilen sözler, okunan mektup hakkaten uygulamaya gelecek olursa Türkiye’nin 2014-2015’i karşılayacağını inanıyoruz. Silahların susması değil. Silahın bırakılması diyorum. Operasyonların durması söyleniyor. Silahlar ırakılırsa operasyon durur. Senin sırtında silah sınırdan geçiyor. Güvenlik gücünün bunu görünce sessiz kalması mümkün değil. Bunun için bir düzenleme alebi ile gelmek yasa bilmemezliktir."
DEMİRTAŞ’IN AÇIKLAMALARI İPE UN SERMEKTİR
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, ’Öcalan silah bırakma çağrısı yapmadı. Öcalan ile doğrudan temas kurulsun’ sözleri hatırlatılan Başbakan Erdoğan, "BDP ile doğru teması kurdurduk. Bunlar söylendi onlara. Bunu ipe un sürmek anlamına gelir. Onlara bu tür şeyler söylenmiştir ve bundan sonra da gelir. Bu işin takvimi olmaz. Bu süreci biz yönetmiyoruz ki takvim koyalım" dedi.
TERÖRLE MÜCADELEDE KOMŞU ÜLKELERLE GÖRÜŞÜYORUZ
Terörle mücadeleyle ilgili olarak komşu ülkelerle işbirliğine gittiklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, "Sadece Irak değil. Yunanistan ile görüşüyoruz. 11 bakanla geldiler. Biz komşuyuz. Bu kadar önemli bir diplomatik görüşmede, bizim ülkemizi vuranların lkelerinde yaşamasını... Aldığımız bilgilerde bu kampların dağıtıldığını öğrendik. Yargılananlar oldu. Ama serbest burakıldı" diye konuştu.
TERÖRLE MÜCADELE SÜRECEK
Terörle mücadelenin devam edeceğini ifade eden Erdoğan şöyle konuştu: "Bütün askerimiz, polisimiz istihbaratımız ile rehavet içinde değiliz. Ay sonunda 4 tabur gidecekse gider. Biz terörle mücadelede asla rehavete kapılamayız. Terör kazanamaz ve kazandıramaz. Bunu çok iyi bilmeleri lazım. Biz şehit veriyoruz bir makama koşuyoruz ama onlarda pisipisine ölüyor. Bütün bunlara rağmen biz 1’e 3 kazanıyoruz. Olmasaydı 1’e baş kazanacaktık. Kürt kardeşlerimin Ak Parti’ye gönül verdiyse bizim hizmetlerimiz sonucunda. Bölücü terör örgütüne rağmen yapamayacağız. Bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Silah bırakmadan bu iş olmaz. Bütün imkanlarımız güçlerimiz tamam dendiği anada zaten sükun hakim olacak. Birinci aşama ülkemin içi. Dışı ilede devam edecek. Ülkemde şu silah bırakma işi gerçekleşmesi ile Türkiye sıçrayacaktır. Bu farklı bir geometrik şekil ile yansıyacaktır."
AKİL İNSANLARLA 1 AYDA SONUÇ ALMAYI HEDEFLİYORUZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gündeme ilişkin sorularını yanıtlarken; ’Akiller İnsanlar’ konusunda değerlendirmelerde ve hedeflerinin 7 siyasi bölgede 7’şer kişiden oluşan bir akil insanlar kadrosu olduğunu belirterek şunları kaydetti:
"Ama bunlar belirleyici olmayacak. Gayreti toplumsal algıyı geliştirmek olacak. Toplumsal algıyı geliştiremezsek olmaz. ’Vur de vuralım, öl de ölelim’, üzerine ’onun da zamanı gelecek’, bir siyesetçiye bu yakışmıyor. Bu ’senin teröristin kötü benimki iyi’ anlamını çıkarıyor. Toplumda karşılığı olan insanlarda bir akiller oluşturalım. Akademik kadrolardan, medyadan, STK mensuplarından oluşan insanlardan yapalım. Bir başkanı olan heyet oluşturalım. Hedefte şu anda ilk yaptığımız çalışmalarla bir ayda sonuç almak. Kendilerine bu çerçeveyi takdim edeceğiz, masraflarınıda biz karşılamak sureti ile yapacağız. Biraz süratli olmasını istiyoruz. Konferanslar düzenlemek sureti ile yapacağız. Daha sonra nihai raporuda hazırlayıp topluma deklare edeceğiz."
REFERANDUMA GİDERİZ
Başbakan Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak CHP ile yeniden bir araya gelme konusunda da değerlendirmelerde bulunarak, şunları kaydetti: "Sayın Kılıçdaroğlu bize geldi ziyarete. ’MHP kabul etmiyor, randevu vermiyor’ dedi. Bizde, ’vermiyorlarsa vermesinler, anayasa yaparız, yasa yaparız, ne gerekiyorsa yaparız’ dedik. ’Çalışmaları bitidikten sonra yol haritası yapalım’ dedik. Akif Hamzaçebi bizde bir kaç ay müsade istedi. Ondan sonra 6-7 ay geçti. Diğer taraftan, Cemil Bey bana kısa bir süre önce Kılıçdaroğlu ile bu konuyu konuştuklarını, ’Bir kişi sen ve bir kişi Başbakan versin. İki kişi çalışma başlatsın’ dediğini söyledi. Ben Beşir Bey’i görevlendirdim. Oda Loğoğlu’nun görevlendirmiş. Beşir Bey Loğoğlu’nu aradı. Cevap vermedi. Maalesef bu süreç o anlamda da gerçekleşmedi. Bugün yeni anayasa konusunda gerçekleşmedi. Bizim daha önce yaptığımız taslak çalışmalarımız var. İş bitiyor. Artık bundan sonraki süreçte B-C planımızı yapmak. Ana muhalefet ’tamam’ derse otururuz. Onlarla olmazsa MHP ile. BDP ile anayasa yapmamız söz konusu değil. Referanduma gideriz. İnanıyorum ki halkımız yeni anayasaya gereken desteği verecektir."
RANT ELDE ETTİĞİNİ ZANNEDİYOR
’Öcalan niye eylemsizlik, silahları bırakın, hidayete mi erdi?’ şeklinde sorulan soruya Başbakan Erdoğan, "Kimsenin hidayeti kapalı değildir" diyerek şu değerlendirmede bulundu: "Radyo meselesi önemli. 11 metrekare bir hücresi var. Radyo meselesi karşısında, bunu televizyonla değiştirelim dedik. Onu bir yerde hayata dahil ettik. Hem kendi takımı izliyor hem de Türkiye’de ne olduğunu ne gittiğini biliyor. Her gün ’Adama 1 saat jimnastik yapma şansı verin’ dedik. Bu oradaki bir insan için yaşam koşullarını değiştirmesi açısında çok önemlidir. Benim verebileceğim budur. Daha fazlası için yetkim yok. CHP bunlar üzerinde rant elde ettiğini zannediyor ama edemeyecek.
CHP PKK’yı bir kenara koyarken, DHKP-C ile el ele omuz omuza duruyor. Şu anda kimlerle neyin nasıl mücadelesini verdiğimiz ortada. DHKP-C’yi savunmasını anlamıyorum. Adalet Bakanlığı’na, parti genel merkezimize yapılan saldırılar ortada. Bir geçmiş olsun telefonu bile açmamıştır."
BU İŞİ SULANDIRIYORSUNUZDUR
Başbakan Erdoğan yeni anayasa yapma konusunda Mart ayının sonunda verdikleri sürenin dolması ile ilgli olarakta, "Mart ayı sonu itibari ile süreç başlıyor. Meclis başkanımız artık bu iş olmayacak diyecek. Süre aslında 2012’nin sonuydu. Samimi iseniz tarih verirsiniz, oyalamazsınız. Vermiyorsanız bu işi sulandırıyorsunuzdur. Benim milletvekilleriminde bakanlarımında işi var" dedi.
Önümüzdeki dönemde seçimlerin olduğuna dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "Seçimlerin atmosferi farklıdır. Türkiye farklı bir seçim atmosferi yaşıyor. Genel ve yerel seçimleri birbirine karıştırmayalım. Yerel seçimlerde kişiler önemli rol oynuyor. Ama genel seçimde partiye oy veriyor. Bazı yerlerde partimiz adayımızın önünde ama bazı yerler aday partimizin önünde. Bunlar her parti için var. Bizim son yerel seçimde 39,3 oranında oy aldık ama genel seçimde 50 aldık. Burada da yapmamız gereken aday tespitlerinde dikkatli olacağız" ifadelerini kullandı.
MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİ
Başbakan Erdoğan, ’Büyükşehirlerde bakanlar aday olabilirler mi?’ şeklinde sorulan soruya, "Belli olmaz" şeklinde yanıt verirken, CHP ve MHP’nin büyükşehir yasası ile ilgili açıklamaları konusunda şunları söyledi: "Gerek ana muhalefet ve gerekse MHP’nin büyükşehirler ile ilgili açıklamalarını ben karartıcı buluyorum. Gazi Mustafa Kemal’in deyişi ile ’Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmanın’ engellenmesi olarak görüyorum. Bunu anlamak lazım. Köylerimizin hali il özel idareleri ile gidiyor. Su, yol götürülmüyor. Antalya gibi bir güzel şehirde, sahiller büyük oranda beldelerde. Ben bir suç duyurusu gibi olmasın ama vaka bu. Ufak tefek bazı belediyelerin çıkarları için imar izni veriliyor. Ne oluyor o denizler? Bütün bunlara Kültür ve Turizim Bakanlığı ile müdahale ettik. Şimdi Ordu dahil oldu. 30 büyükşehir belediyesi ile Türkiye’nin bakışı değişecek. İsimleri düşünmeye başladık. Netleşme olmadı."
EYALET SİSTEMİ TARTIŞMALARI
Muhalefetin, eyalet sistemi konusunda yaptığı açıklamaları eleştiren Başbakan Erdoğan, "Bunların tarih bilinci yok. ’Cumhuriyet’e savaş açmak’ deyimiyle bunlar tarih bilmiyor. Eyalet yapısı hızlı kalkınmayı getirir. Osmanlıya baktığımız zaman o güçlü Osmanlı’da Lazistan, Kürdistan eyaletleri vardı. CHP’yi farklı düşünürüm, ama MHP hem ’biz Osmanlıyız’ diyecek diğer taraftan bunlara izin vermeyecek. Seçimler nedeniyle böyle düşünüyorlar. Eğer sen demokrasiden çekiniyorsan her yeri kaybedebilirsin. Bizim endişemiz yok. 81 eyaletin 78’inde milletvekili çıkarmışız. Eyaletlerde de böyle bir endişenin içine girmemize gerek yok. Üniter yapı içindeki yaklaşım tarzı bu üniter yapıya sahip çıkabilirsiniz" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Demokraside ve ekonomik kalkınmada güçlü Türkiye. Bunlara Osmanlı’yı ilave edebiliriz. Osmanlı’da ki üniter yapıdaki hoşgörüye hala sahip değiliz. Belediyeyi kabul ediyorsunuz, ama seçilmiş valiyi neden kabul etmiyorsunuz. Osmanlı Kürdistan, Lazistan demiş bizim bunu dememize gerek yok. Bizim coğrafi bölgelerimiz var buna göre ortaya koyabiliriz. İlla bu böyle olsun noktasında, diye söylemiyorum. Bize şu andaki yapı gereklidir. Şu anda ki kontrol mekanizmalarını götüremezsek kötü şeyler olur. Valiliğe gönderiyorsunuz parayı, vali kaymakama vermiyor parayı. KÖYDES ile gönderdiğimiz parayı direk kaymakamlara göndereceğiz.
Bazıları gücenmesin. Ama bazıları da alıyor parayı bankaya koyuyor. Okulu bitisindiye koyuor. Onun için bu bütçelerde planlama içine girdik."
RUHBAN OKULU’NU EŞZAMANLI ÇÖZMEYE HAZIRIM
Başbakan Erdoğan azınlık okullarının açılması konusunda, değerlendirmelerde bulunarak, "Sayın Merkel buraya geldiğinde bizden farklı şeyler bekliyordu. Ben orada ’Batı Trakya’da hala siz bizim baş müftümüzü atamayla getiriyorsunuz. Lozan’a aykırı olarak dedim. Merkel de ’ben bunu bilmiyordum’ dedi. Bizim oradaki müftülerimiz kendi baş müftülerini seçme yetkisine sahip olsun. ’Onu siz halledin ben buradaki Ruhban Okulu’nu eşzamanlı çözmeye hazırım’ dedim" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan ayrıca, "Tazminat görüşmelerinden sonra o adımı da inşallah atacağız. Türkiyeli Hıristiyanlara dönün çağrısını yapıyoruz. Geçenlerde Mardinli Süryani gruba söyledim. ’Biz bu işe hazırız’ dedik" şeklinde konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ’Başbakan ile Özel programında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
KADIKÖY’DEKİ ALKOL YASAĞI
Başbakan Erdoğan, Afyonkarahisar’daki alkol yasağının mahkeme kararı ile ilgili kaldırılması üzerine, "O konu ile ilgili detaylı bilgim yok" dedi. Erdoğan İstanbul Kadıköy’de alkol yasağı olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Bugün bir şey duydum. Kadıköy’de CHP Belediyesi belli bir saatten sonra alkol satışı ya da alkollü yerlerin kapatılması konusunda yasak koymuş. Bunu AK Parti yapsaydı kıyamet kopardı. Biz nasıl bir gençlik istiyoruz? Alkolik gençlik mi yetiştireceğiz? Bilimle, sanatla, sporla ilgilenen bir gençlik istiyoruz."
DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA BÜYÜK HAKSIZLIK
Başbakan Erdoğan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in İzmir ile ilgili açıklamaları ile ilgili olarak da değerlendirmelerde bulunarak, "Mesala İzmir’de Diyanet İşleri Başkanımıza karşı büyük haksızlık. İrfan sahibi bir bilim adamımızı buraya atıyoruz diyor. Ya burada atadığı müftünün tanımını yapıyor. Şimdi ilim erbabı olmak ayrı irfan sahibi olmak başka bir şey. Yani alim olursunuz arif olamazsınız" dedi.
Diyanet İşleri Başkanının hem alim hem arif nitelikle bir kişi atadığını belirten Başbakan Erdoğan, "Buradan başka şeyler çıkartılmaya çalışılıyor. Burada bizim kendisine teşekkür etmemiz gereken başka yerlere çekiliyor. Biz uyuşturucu kullanan, tiner kullanan bir nesil mi yetiştireceğiz yoksa kitabı, teknolojiyi elinde tutan, geleceğe bakan, sportmen, bilim sanat bütün bunlarla uğraşan bir gençlik mi istiyoruz? Alkolik bir gençlik istemiyoruz. Bu da anayasamızın amir hükmü" şeklinde konuştu.
RUHBAN OKULU’NU EŞZAMANLI ÇÖZMEYE HAZIRIM
Başbakan Erdoğan azınlık okullarının açılması konusunda da değerlendirmelerde bulunarak şunları kaydetti: "Bakın biz Saint Sinod Meclisi’nin üyeleri tamamen bitmiştir. Aynı zamanda bu üyelerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerekiyor. Ben Barthalemeos’a dedim ki, ’Siz TC vatandaşı olmak üzere yurtdışından din adamı getirin biz burada vatandaşlık işlemlerini yapalım’. Bundan çok mutlu oldular. Sayın Merkel buraya geldiğinde bizden farklı şeyler bekliyordu. Ben orada ’Batı Trakya’da hala siz bizim baş müftümüzü atamayla getiriyorsunuz. Lozan’a aykırı olarak.’ Merkel ’ben bunu bilmiyordum’ dedi. Bizim oradaki müftülerimiz kendi baş müftülerini seçme yetkisine sahip olsun. Onu siz halledin ben buradaki Ruhban Okulu’nu eşzamanlı çözmeye hazırım dedim."
İsrail özür dilemesi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan, "İsrail’le özür safhası aşıldı. Kilit safha tazminat safhası" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ayın 12’sinde Türkiye’ye bir ekip gelecek. Biz de Bülent Bey öncülüğünde bir heyet kuruyoruz. Ailelerle görüşmeler yapılacak. Üçüncü safha da Filistin’e ambargonun kaldırılması. Şu anda bir iki kapı açıldı. Oralardan sağlık ve inşaat malzemesi girmeye başladı. Bunlar olumlu adımlar. Benim ziyaret planım var. Tarihi henüz netleşmedi. Herhangi bir sıkıntıya vesile olmadan onu da yapalım istiyoruz. Ama yaparken de elimiz güçlü gidelim istiyoruz. Tazminat görüşmelerinden sonra o adımı da inşallah atacağız. Türkiyeli Hıristiyanlara dönün çağrısını yapıyoruz. Geçenlerde Mardinli Süryani gruba söyledim. Biz bu işe hazırız dedik."
HSYK ÜYELERİNİN SEÇİMİ İÇİN KESİN HÜKÜM YOK
Başbakan Erdoğan, HSYK üyelerinin seçilmeleri ile ilgili olarak, "Kesinleşmiş bir hüküm yok. Müzakereye açık. Bunun dünyada örnekleri var. Bunlar müzakere edilir, açılıyor. Önemli olan nihayetinde seçilmişler, atanmışlar konusunda tasarrufunu kullanabilsin. Bunlar üzerinde tartışma yapılır ve nihai bir karara varılır" ifadelerini kullandı.
EŞ ZAMANLI BU ADIMI ATALIM
’İsrail beklediğiniz adımları atarsa eskiden olduğu gibi stratejik olarak ilişkilerdin yükselmesi söz konusu olabilir mi?’ sorusuna Başbakan Erdoğan şöyle yanıt verdi: "Engel var. ABD Başkanı Obama hatta Bush döneminde bile bu konuları görüştüğümüzde kendileri ile yaptığımız görüşmelerde bu konuda anlayışlı olsanız denmiştir. Benim teklifin hep şu oldu. Biz bu işi çözeriz çünkü yasa masa gerekmiyor. Atina’da bizim camilerimiz var. Gelin bir iki caminin açılışı için müsada eden biz bu camileri açalım. Eş zamanlı bu adımı atalım. Batı Trakya’da hala bizim müftümüz atamayla geliyor. Halkımıza Lozan’a aykırı olarak halkımıza seçme yetkisi vermiyorsunuz. Merkel bunu bilmediğini söyledi. Onu siz halledin ben ruhban okulu meselesini çözmeye eşzamanlı olarak hazırım. Samaras buraya geldiğinde Fethiye Cami konusunun meclisten geçtiğini söyledi. Bunlar size de kazandırır dedim. Biz Türkiye’de büyüyüp gitmiş Rumlara Türkiye’ye dönün diyoruz."
Vatandaşlık verilmesi konusunda ise "Tabi ki veririz" diyen Erdoğan, "Bakın şuanda Türkiye’de 40 bin kaçak Ermeni var. Biz bunlara göz yumuyoruz. Çünkü Ermenistan’da durum çok vahim. İsrail konusunda son gelişmeleri çok önemli görüyorum. Özür safhası aşılmış durumda. Öteki konu tazminat. Bir heyet ayın 12’sinde gelecek. Bülent Bey’in başkanlığında bir heyet görüşmeleri yapacak. Ailelerle görüşülecek. Üçüncü konu ise Filistin ile kapıların açılması. Bunlar olumlu adımlar. Benim de bir ziyaret planım var. Herhangi bir sıkıntıya vesile olmadan onu yapalım. Şu tazminat görüşmesi yapıldıktan sonra onlar da yapılabilir" şeklinde konuştu.
TORUN EVLATTAN DAHA FAZLA SEVİLİYOR
Programında sonunda yoğun tempoda torunlarının görüp göremediği sorulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şunları söyledi: "İstanbul’a gidişimi daha çok onlar sağlıyor. İki torunum ilkokula başladılar bu sene. İkisi de oğlumun. Ufak kız. Üçü de insana farklı bir enerji getiriyor. Bazıları evlat torundan daha fazla seviliyor diyorlar, ama torun evlattan daha fazla seviliyor. Onların dedeciğim demesi sonuna onu koyması bambaşka. 3 çocuk dememde bir neden var."