Partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen Bahçeli, Erdoğan’ın, Ankara’nın göbeğinde, milletin alın terinden kestiği paralarla şahsına sözde yeni Türkiye’nin sarayını yaptırmasının, milyon dolarlara uçak satın almasının kalıcı olmadığını ifade etti.
GÜN GELECEK ESKİ DEFTERLER AÇILACAK
"Gün gelecek eski defterler mutlaka açılarak siyasi mahsuplaşma yapılacaktır." diyen Bahçeli, "Kafamıza takılan en bariz sorulardan birisi de, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmadan uçan saray siparişini nasıl ve ne hakla vermeye kalkışmasıdır? Nüfusumuzun yarıdan fazlası ev bark sahibi değilken, milyonlarca vatandaşımız bir dilim ekmek için ömür boyunca çalışıp çırpınırken, şu anda saltanat sürenlerin, hazineye yaslananların devlet kesesinden har vurup harman savurmaları günahtır, haramdır. Türk milleti Erdoğan’ın keyfi, konforu, lüksü ve ihtirasları için emek harcayamaz, harcamamalıdır. Eminim ki, aziz milletimiz kanını emenleri, cüzdanına el uzatanları, cebine dadananları görmekte ve bir kenara da gerekli notlarını almaktadır." diye konuştu.
HIRSIZLARA ARKA ÇIKILDI, SAVCI, HAKİM, POLİSLER SUÇLANDI
Türkiye’nin en mühim ve kronikleşen sorununun rüşvet ve yolsuzluk olduğuna dikkat çeken Bahçeli, 17-25 Aralık 2013’te AK Parti Hükümeti'nin kıskıvrak yakalandığını, yakayı ele verdiğini vurguladı. Başbakan ve bazı bakanlarla birlikte çocuklarının ve yandaş işadamlarının bütün kirli çamaşırlarının bir bir döküldüğünü anlatan Bahçeli, şöyle devam etti: "Türkiye akıllara durgunluk veren, vicdanların asla onaylamayacağı rüşvet olaylarıyla sarsılmış ve sallanmıştır. Ne var ki, AKP hükümeti 17-25 Aralığı darbe diyerek savuşturmak için tüm imkan ve gücünü can havliyle seferber etmiştir. Ahlak adına, adalet adına, iman adına, insanlık adına, inançlarımız adına utanç verici ilişkiler ağı inkar edilmiş, yargı ve emniyet karşı saldırılarla linçe tabi tutulmuştur. Hırsızlara arka çıkılmış; savcılar, hakimler suçlanmıştır. Soygunculara kol kanat gerilmiş, hukukun canına okunmuştur. Rüşvetçiler, kara paracılar, altın kaçakçıları, komisyoncular, havuzcular korumaya alınmış; polis memurları, polis müdürleri hücuma uğramış, mağdur edilmiştir. Devlet 17-25 Aralık’la birlikte kilitlenmiştir ki, bu kilit henüz açılmamıştır."
HIRSIZLIK GÜVENCEYE ALINDI
"Yeri gelmişken altını çizerek belirtmeliyim ki, 11’inci Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün, kayıp trilyon davası kapsamında lazım gelen ifadeyi vereceğini belirtmesi ve hukuka saygısını dillendirmesi takdire şayan ve hepimizin özlem duyduğu bir tavırdır" diyen MHP Genel Başkanı, şunları söyledi:
"17-25 Aralık’ın failleri hükümetin yardım ve yataklığıyla şimdilik yakayı kurtarmıştır. Rüşvetçi bakanlarla ilgili kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu henüz müessir şekilde çalışmaya başlayamamıştır. Hükümet yolsuzluğun üzerine gitmemek için uyduruk ve kara mizah bahanelere sığınmaktadır. Mutlaka ki, yargı işlemeli, ucu nereye dayanırsa dayansın, kime dokunursa dokunsun rüşvet ve yolsuzluğa adı karışanlar hesap vermelidir. Buna Recep Tayyip Erdoğan da dahildir. 17-25 Aralık’ta suçüstü basılan kim varsa şimdilerde güvendedir. Bunlar arkayı sağlama almışlar, dönemin Başbakanı’na sırtlarını dayamışlardır. Bu ülkede 8 aydır hukuk askıdadır. Bu ülkede 8 aydır haram yiyenler, hazineyi boşaltanlar dokunulmazdır. Hırsızlık güvenceye alınırken, yargının çivisi çıkarılmıştır. Hırsızların peşine düşmüş emniyet mensupları 3 dalgada gözaltına alınmış, darbeci diyerek itham edilmiş, bazıları da tutuklanmıştır. Oysaki Erdoğan’ın paralel diyerek suçladığı emniyet mensupları, daha düne kadar iktidarın en has ve seçkin elemanları olup, devlet bürokrasisine özenle yerleştirilmişlerdir. Geçtiğimiz yılki bir beyanında Cemaate yönelik olarak 'ne istediler de vermedik' diyen Erdoğan’ın, şimdilerde haşhaşiler, hainler, ulusal güvenliğimize saldıranlar, virüsler sözleriyle saldırı oklarını bu gruba yöneltmesi en azından mesnetsiz ve dayanıksızdır. Mesele cemaat değil, rüşvettir. Mesele Pensilvanya değil, yolsuzluğa kapılmış hükümettir. Eğer, devletin hiyerarşik düzenine paralel bir yapılanma oluşmuşsa, yasaya ve Anayasa’ya aykırı bir örgütlenme meydana gelmişse, birinci derecede sorumlu buna göz yuman, buna müsamaha gösteren, buna yol veren Başbakan ve hükümetidir."
ÜLKEMİZİ DİNLEMEYEN KALMAMIŞKEN MİT, BAŞINDAKİ ZAT NEYLE OYALANMIŞTIR?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, paralel yapının herkesi dinlediğini, kriptolu telefonlardaki konuşmaların kaydedildiğini sürekli tekrarladığını hatırlatan Bahçeli, bunlar oluyorken hükümetin nerede olduğunu sordu. "Bu kadar aciz, hadiselerden bu denli habersiz bir hükümet Türkiye’yi nasıl yönetmektedir?" diye soran Bahçeli, "İçimiz dışımız böceklerin istilasına, tele kulakların saldırılarına uğramışken hükümet neyle meşguldür? Türkiye’nin tüm tasavvur ve niyetleri koz olarak kullanılmak üzere teker teker arşivlenirken Recep Tayyip Erdoğan ne yapmış, nerelerde gezmiştir? Hükümet şikayet makamı değil, sorun çözme merciidir. Türkiye’nin milli güvenliği tehdit altındayken, ABD’sinden İsrail’ine, Almanya’sından Birleşik Krallığı’na ülkemizi dinlemeyen kalmamışken MİT denilen kuruluş ne yapmış, başındaki zat neyle oyalanmıştır? Son günlerde gündeme gelen dinleme skandalları rezalet ötesidir. Anlaşılan kafası esen Türkiye’ye kulak kabartmış, canı sıkılan antenleri Türk milletine çevirmiştir" şeklinde konuştu.
HAYRET VERİCİ BİR PİŞKİNLİK
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuya ilişkin açıklamalarının hayret verici bir pişkinlik olduğunu belirten Bahçeli, İçişleri Bakanı’nın konuyla ilgili yorumunun ise daha kahredici olduğunu vurguladı. "Diyarbakır Lice’deki PKK heykelini; 'fiberglas maddeden yapılmış basit bir heykel' diyerek hafife alan bu şahsın, dinlemelerle ilgili düşüncesi tam anlamıyla kepazeliktir." diyen Bahçeli, bakanından Cumhurbaşkanı'na kadar hakim olan görüşün 'kim güçlüyse dinlemesi meşrudur' olduğunu ifade etti.
TÜRKİYE CASUSLUK FAALİYETLERİ KONUSUNDA SESSİZLİĞE GÖMÜLDÜ
Türkiye'nin casusluk faaliyetleri konusunda sessizliğe gömüldüğünü dile getiren Bahçeli, Dışişleri Bakanlığı’nın skandala karışan bazı ülkelerden eften püften izahat istemesi dışında hiçbir şey yapılmadığını, yapılamadığının altını çizdi. "Erdoğan’ın Galler’deki NATO Zirvesi’nde muhataplarına gerçekte ne söylediği, milletimizin hassasiyet ve şikayetlerini nasıl yansıttığı hususu da muammadır." diyen Bahçeli, milli güvenliği delik deşik olmuş, casusların, provokatörlerin cirit attığı bir ülkenin kaybetmeye mahkum olduğunu vurguladı.
"Güçlü bir ülkenin dinlemesi mubah değildir, marifet dinletmemek, istihbarata karşı koymaktır." diyen Bahçeli, şunları söyledi: "Merak ediyoruz, paralel yapı herkesi dinliyor diyerek ortalığı ayağa kaldıran Erdoğan’ın, yabancı istihbarat teşkilatlarının dinlemesini olağan görmesi hangi akla hizmettir? Cumhurbaşkanı; sakladığı, gizlediği, açığa çıkmasından korktuğu, özel ilişkileri nedeniyle mi meseleyi alttan almaktadır? Lafa gelince ele avuca sığmayan Davutoğlu, niçin çekimser, niçin pısırık, niçin kayıtsızdır? Hükümetteki beyler, sizlere sesleniyorum; Türkiye casusların, ajanların, iri kulakların operasyonu, taarruzu altındadır, vicdanınız hiç mi sızlamıyor? Eğer dinleniyorsak, ki öyledir, Türkiye’nin devlet sırrı diye bir şeyi kalmamış, iktidar tümden ele geçirilmiştir. Geçtiğimiz Mart ayında, Dışişleri Bakanlığı’ndaki bir toplantının dinlenmesini ve ardından sızdırılmasını ağır ifadelerle eleştiren hükümet, yabancı ülkelerin örtülü faaliyetlerine dik durmalı, 'güçlü ülke dinler' diyerek teslimiyet göstermemelidir. Hükümet, 25 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı verdirip 12 Ekim’deki HSYK seçimleri için siyasi kampanya düzenlerken, Türkiye düşmekte, yabacıların güdümüne girmektedir. Erdoğan saraylardan saray beğenirken, Türk milletinin mahremine el uzatılmaktadır. Sadece görevlerini yapan şerefli Türk polisleri ahlaksızca hukuk infazlarına maruz kalırken, hükümet iç ve dış saldırılarla başa çıkacak iradeden mahrumdur. Başbakan Davutoğlu, yeni ahlaki formasyon, epistemoloji, restorasyon gibi akademik tatmin ve gevezelikten vazgeçmeli, Türkiye’nin hak ve hukukunu savunacak cesaret ve dirayeti göstermelidir. Olanlar devlet ciddiyetinin, devlet olma umur ve hukukunun hiçe sayılmasıdır. AKP Türkiye’ye ve Türk milletine ihanet etmektedir."
DOĞU VE GÜNEYDOĞU'DA DEVLET YOKTUR
Yeni kurulan hükümetin PKK’yla müzakereleri hızla ve genişleterek sürdürdüğünü belirten Bahçeli, artık İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'a sekretarya hizmeti verilmesinin bile konuşulduğunu ifade etti. Doğu ve Güneydoğu’da devlet olmadığının altını çizen Bahçeli, şımaran PKK’lı teröristlerin, canibaşının posterleri ve örgüt paçavraları eşliğinde Ağrı Dağı’nın eteklerinden güpegündüz meydan okuduğunu, temsilen ve sözüm ona Türkiye Cumhuriyeti’nin mezarını kazdıklarını kaydetti.
"PKK, AKP’nin kalesine gol üstüne gol atmaktadır." diyen Bahçeli, hükümetin PKK çarkına kapıldığını, bölücülük kapanına kısıldığını ifade etti. İmralı canisinin AKP’ye talimatla yasa çıkartacak noktaya geldiğini dile getiren Bahçeli, "Yeni Türkiye ihanetinin şifreleri, yeni anayasanın muhteviyatı AKP-PKK-İmralı canisi arasındaki diyalog ve müzakerelerle yazılmaktadır. AKP resmen ve acıklı bir şekilde İmralı canisinin ağzına, PKK’nın gözüne bakar hale gelmiştir. Türk milleti böyle bir hükümete mecbur ve müstahak değildir." diye konuştu.
AK Parti Hükümeti'nin, 8 bine yakın okul müdürünü görevden aldığını ve büyük bir kıyım yaptığını anlatan Bahçeli, yetişmiş ve liyakat sahibi okul müdürlerinin bir kalemde çizilmesinin eğitim hayatındaki yangını daha da körükleyecek, mağduriyetleri daha da tırmandıracağını belirtti. Milli eğitim sisteminin iyice laçkalaştığını ve enkaza döndüğünü kaydetti. AK Parti eğitim ve öğretime partizanca baktıkça, yalnızca yandaş sendika mensuplarına ilgi ve yakınlık gösterdikçe okulların, ilim ve irfan yuvaların karardığını vurgulayan Bahçeli, eğitim ve öğretim hayatının gelecek olduğuna dikkat çekti.