'Aşağı okul tak-tuk, bacasından baktık'

Sibel Yiğit KARAÖREN

Son yıllarda ülke gündeminden hiç düşmeyen ve benim de çok canımı acıtan kadına, çocuğa şiddet olayları ve son olarak da bütün bayramlar gibi çeşitli bahanelerle 'kuş'a çevrilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bana sık sık hep 'keşke o güzelim çocukluk yıllarında kalsaydım' dedirtir oldu.

Hani o rahatça sokaklarda oynadığımız, dilenci, organ mafyası, uyuşturucu çeteleri, tecavüzcülerin olmadığı, annen, baban gibi mahallece korunup kollandığın, kilitlenmeyen evlerde güvenle yattığımız, doya doya çocukluğumuzu yaşadığımız o yıllar çocuklarımız için hayal oldu artık...

Bir sabah uyansam, bir erik ağacının tepesinde bulsam kendimi, kazağım dallara takılmış, burnum akmış, dudağıma doğru incecik bir yol yapmış, acıyla karışık muzur bir gülümsemeyle bağırıyorum, imdaaaattt!

Ya da  beli bol gelen belli ki ağabeyinden miras pantolonunu belini büzdürre büzdüre kemerin son deliğine kadar sıkmış olmasına rağmen cebindeki rengarenk misketlerinin ağırlığından içi dışına çıkmış, pantolon-gömlek dağılmış sarkmış, arkadaşıma kimlerin daha renkli misketleri var, değş-tokuş etmesi için haber versem.

Bana oyun mu yok! Olmadı yakar top ekibi ayarlasam, takımıma en güçlü arkadaşlarımı alarak.

Hiç biri olmasa bile zaten okulumda ve tüm Türkiye'de çoktan başlamış en güzel gün 23 Nisan'a yabancı ülkelerden, büyük şehirlerdeki arkadaşlarımızın evlerine konuk gelmiş kardeşlerimizin, TRT'den naklen verilen rengârenk ilginç kıyafetler içinde yaptıkları danslarını izlesem. O çok özlediğim kardeşlik duygularımızı pekiştirsem... 

'En güzel sınıf bizim olmalı bizimmm' diye hayal etsem yapacaklarımızı, düşsel bir yolculuğa sizlerle...

Bakın bakın rengarenk grapon kağıtlarıyla yaptığımız örgüleri, bayrakları sınıf camlarına asıyoruz. 'Atatürk köşesi'ni de rengarenk yapıyoruz. Öğretmenimiz haftalar öncesinden 23 Nisan'la ilgili yaptığı resim ve kompozisyon yarışması sonuçlarını açıklıyor, sınıfta nefesimizi tutmuş dinliyoruz. Bu konularda kendilerine güvenen, yeteneği belirli arkadaşlar daha bir güvenle kendi isimlerini bekliyorlar...

Dışarıdan okul trompet takımının prova sesleri geliyor, rappada rap, rappada rap..

Okul koridorunda folklör ekibi son hazırlıklarını yapıyor, 'Haydi çocuklar, Sibel, sen ayağını daha dik vur!' Öğretmenler odasında öğretmenler bayram giysilerini son karara bağlamış, kortejde kimler ne giyecek, bayrağı, Atatürk fotoğrafını kim taşıyacak, gelin-damat kıyafetini kim giyecek, bayramda oynayacak oyunlara öğrenciler seçiyorlar. Çuval oyunu, halat çekme yarışı, halka şeker kapma yarışı, kaşıkla yumurta taşıma yarışı, en iddialı öğrenciler olmalı, bizim okul kazanmalı.

En güzeli de kortejde kocaman bir deve, sırıkla yürüyen adam olması, bizim kortej en güzel olmalı, resmî geçitte çok alkış almalı, okulumuzla gurur duymalıyız. 'Aşağı okul tak-tuk bacasından baktıkkk.'

Artık geri sayım başladı... Bütün evlerde tatlı bir telaş var. Giysileri yatak başlarına hazırlayan çocuklar, sabahın ilk ışıklarıyla ayaktalar. Anneler acele acele çocukları giydirip, kızlara en güzel tokalarını takarlar. Bir yandan bir-iki lokma yesinler diye ağızlarına bir şeyler sıkıştırmaya çalışırlarken eğer yarışmaya gireceklerse bir yandan da 'aman çocuğum sakın heyecanlanma' diye uyarmayı da ihmal etmezler.

Belirlenen saatte herkes okuldadır ve o büyük gün için hazırdırlar.

Öğretmenler de tıpkı çocuklar gibi günler öncesinden bayram kıyafetlerini hazırlar, iki dirhem bir çekirdek tayyörlü, takım elbiseli törende yerlerini alırlar.

Rengarenk kortejler meraklı ve gururlu bakışlarla geçerken çocuklar kaçamak bakışlarla ailelerinin kendilerini izleyip izlemediğini anlamaya çalışırken memleketin soğuğunu bilen annesini görür bütün tedbirleri almış ilk yardım ekibi gibi elinde kazak, su, heyecandan kan şekeri düşer hesabıyla yiyecekle beklerken yürümeyi şaşırıp yeniden ayak uydurmaya çalışırlar.

Tarifsiz bir mutluluk ve heyecan vardır. Özellikle okula yeni başlamış çocukları olan ailelerin bir başkadır o acemi telaşı. Şiir okuyan, yarışmaya giren çocuklarını elleri kızarıncaya kadar alkışlanan aileler yarışmalarda, kural ihlalini iyi takip ederek hakeme itiraz ederlerdi. 

Bayram bitiminde aileler pırıl pırıl, özenle hazırlanmış evlatlarının elinden tutarak şeker, gazoz, çekirdek, sakız varsa dondurma ile ödüllendirirdi. Tam da; 'Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan' diye şiire başlamıştım ki bir sesle irkildim; Aaa ben gerçekten uyuyormuşum!'

- Kalk artık bayram çocuğu!

Eşimin içimdeki çocuğa bayram hediyesi rengarenk balonlar içerisinde uyanıyorum...