Suat Kınıklıoğlu, Radikal'deki köşesinde "Ankara seçiminin hikayesi" başlıklı yazısında yaşanan süreci aktardı. İşte o yazı:
"Mansur Yavaş'ın sahada kazandığı seçim maalesef masabaşında elinden alındı.
30 Mart yerel seçimleri yapılalı 22 gün oldu. O gün bu gün bu sonuçların yaşadığımız şehirler ve ülkemiz için ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyoruz. Sevinenler olduğu gibi üzülenler de oldu. Ben de bu yazıda yakından izleme imkânı bulduğum Ankara seçimlerini sizlere anlatacağım.
Kaderin cilvesi, kendimi Ocak ayında uzun yıllardır aile dostum olan Mansur Yavaş'ın yanında yerel seçim kampanyasının ortasında buldum. O günden bugüne değin kendisi ile yakın mesaimiz oldu. Herşeyden önce kamuoyunun şunu iyi bilmesi lazım: Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazandı. Maalesef Ankara halkının iradesi 'milli iradeye' bu denli vurgu yapıldığı bir dönemde aşağıda ayrıntılarını vereceğim nedenlerden dolayı sonuca yansımadı.
Mansur Bey çok farklı bir kampanya yürütmek durumunda kaldı. Bir yandan aday olana kadar mensubu olmadığı bir partinin adayı olması gerçeği, bir yandan da ülkücü kimliğini inkar etmediği oldukça dengeli ve nazik bir seçim süreci yaşadı. Kampanya başlayana kadar birbirini pek tanımayan ekiplerle ve oldukça kısıtlı imkanlarla başarılı bir seçim kampanyası yürüttü. İletişim stratejisini iyi kurguladı ve Ankaralıların gönlünü ve oyunu kazandı. Hizmete, projeye ve geleceğe dair umut veren yaklaşımı ile geniş kesimlerden destek aldı. Muhafazakarlarla kavga etmeyen, kimseyi ötekileştirmeyen, birleştirici bir dille vatansever, demokrat ve dürüst olduğu kısa zamanda anlaşıldı. Türkiye'nin son yıllarda maruz kaldığı derin kutuplaşmaya karşılık olarak güleryüzlü, yapıcı ve ülkenin meselelerini dert edinen kişiliği ile öne çıktı. Özellikle gençler onu çok sevdi. Peki nasıl oldu da sonuç böyle oldu?
Mansur Bey seçim kampanyası boyunca kendisine, ailesine ve ekibine yönelik tehditlerle boğuşmak zorunda kaldı. Özellikle son hafta Ankara'da havanın iyice Mansur Bey lehine dönmesi, ülkücü seçmenin Mansur Bey'den yana tavır alması ve sahadaki organik ilginin artması karşı tarafı önemli oranda endişelendirmeye başladı. İlk fiziki saldırı İvedik OSB'de geldi. Daha sonra devletin içinden uyarılar gelmeye başladı: evinizde kalmayın, dikkatli olun, ailenize çocuklarınıza yönelik saldırılar olabilir... Hayır Diyarbakır'ın Lice ilçesinde olmadı bunlar, Cumhuriyet'in başkentinde oldu... Kampanya boyunca telefonlarımız sürekli dinlendiği gibi son hafta fiziki takipler de başladı. Amaç Mansur Yavaş'ın mümkün olduğu kadar sahaya çıkamamasıydı ve bunda da başarılı olundu.
Seçim gecesi iyi kurgulanmış bir oyun sergilendi. Önce Cihan Haber Ajansı siber saldırı ile çökertildi. Böylelikle bilgi ve sonuç akışının tekeli sağlandı. Sandıklar açıldığında Melih Gökçek ile Mansur Bey arasında açık ara fark varmış algısı yaratıldı. Taşrada ve kenar mahallelerdeki az sayıdaki CHP müşahitlerinin ve sandık görevlilerinin yerlerinden ayrılmaları sağlandı.
Ne var ki, İstanbul gibi Ankara'nın iki buçuk katı seçmeni olan bir ilin sonuçları saat 01.00 gibi netleşirken Ankara'nın sonuçları bir türlü toparlanamıyordu. Bunun neden böyle olduğu ilerleyen saatlerde anlaşılacaktı. Saat 01.30 gibi Mansur Bey'in güçlü olduğu ilçelerin sonuçları YSK tarafından sisteme girilmeye başlandı. Saat 03.00 gibi YSK'dan Mansur Bey'in 27507 oyla önde olduğu, kalan sandıkların Çankaya ve Yenimahalle sandıkları olduğu bilgisi geldi. Ne var ki, bu sonuçlar TV ekranlarına yansıtılmadı. Anadolu Ajansı bir saat boyunca TV'lere veri akışını durdurdu. Mansur Bey'in öne geçtiği ekranlara yansımamalıydı. Bu saatlerde bakanlar sandık toplama merkezlerine yöneldi. İçişleri bakanı, Adalet Bakanı ve bazı milletvekilleri Kalaba, Yenimahalle ve Seyranbağları'nda görüldü.
Çankaya'da % 72, Yenimahalle'de % 55 oyu olduğu bilinen Yavaş seçimi kazandığını düşündü. Yaptığı basın toplantısından sonra YSK'dan yeni bilgiler gelmeye başladı. Sabahın 04.00'ünde Altındağ, Sincan ve Gölbaşı'ndan sandıklar ortaya çıkmıştı...
'Sonuçlar' sabaha doğru netleşmeye başladı. Melih Gökçek 30.000 civarında öndeydi. Seçimin kendisinden çalındığını anlayan Mansur Yavaş sabahın ilk ışıklarıyla birlikte çalışmaya başladı. Tutanakları toplattı, sahadaki avukat, müşahit ve görevlilerden gereken bilgileri aldı. Resim çok açıktı. Sahada kazanılan bir seçim masabaşında kaybedilmişti. 40 gün boyunca günlük ölçüm aldığımız Türkiye'nin en iyi araştırma şirketlerinden birinin yetkilileri de olan bitene anlam veremiyordu. Diğer yedi müşterisinin seçim sonuçlarında artı eksi 1 puan marjında sonuçları tuttururken Ankara'da bir gariplik vardı. Yapılan hesaplamalar sonucunda Ankara'da 150.000 civarında oyun yer değiştirildiği anlaşılıyordu. Peki bu nasıl yapıldı?
Ankara'daki toplam 12334 sandık tutanağından 2859 adedinde mühür yoktu; yani seçim sonucu yüzde 23'ü mühürsüz (yani resmi değeri olmayan) tutanaklarla hesaplanmıştı. Mühürsüz sandık tutanaklarını çıkarttığınız zaman Mansur Bey'in 47997 oyla (yaklaşık % 2 farkla) kazandığı görülmektedir. Mühürlü tutanaklar bazında Mansur Bey % 45.57 Melih Gökçek ise 43.61 oranında oy almıştır. Bunun yanında bir dizi başka aleni usulsüzlük de tespit edildi. örneğin 124.000 oyun geçersiz sayılması gibi. Bundan başka, oyların kaydırılması, yanlış aktarılması ve buna benzer hukuk dışı uygulamalara rastlandı. Mansur Bey bunları basın toplantıları vasıtası ile kamuoyuna duyurdu. Bu usulsüzlüklerin tespitinde 'Ankara'nın Oyları' isimli sivil toplum hareketinin de büyük katkısı oldu.
Mansur Yavaş'ın ilçe ve il seçim kurullarına yaptığı başvurular kabul edilmedi. En önemlisi, Yüksek Seçim Kurulu Mansur Bey'in itirazlarını red ederek tarihi bir anomaliye imza attı. 298 Sayılı Seçim Kanunu'nun 105. Maddesi ve YSK'nın 08.01.2014 tarih ve 138 sayılı genelgesi mühürsüz tutanaklar konusunda çok net iken yapılan itirazı red etmesi Türkiye'de hukuk devletinin acınası haline ve içinde bulunan siyasi ortama ilişkin önemli ipuçları vermektedir.
Netice itibarı ile Ankara'da 2014 yılında demokrasimize yakışmayan şeyler yaşandı. Mansur Yavaş'ın sahada kazandığı seçim maalesef masabaşında elinden alındı. Belki de Mansur Yavaş'ın seçimi kazanması hiçbir zaman mümkün olmayacaktı. Çünkü Mansur Yavaş sadece Melih Gökçek'e karşı değil, hükümete, devlet kurumlarına ve mafyaya karşı da yarıştı Ankara'da.