Cumartesi günü sabah 07:00 da Ali Osman Beyle buluşmak üzere kararlaştırdıktan sonra hazırlıklarımızı ve malzeme listesini tekrar gözden geçirmiştim. Bilmiyorum bugün sabah nasıl olacaktı. Zaten bütün bir haftayı hazırlıkla geçirmiştim. Kamp alanında kullanılacak olan malzemeden tutun da balık avlamak için gerekli olan şişme botun kontrolünden olta takımları ve yapay yemlere kadar her şey tekrar tekrar en ince ayrıntısına kadar kontrol edilmişti. Eksiğimiz olmamalıydı. Çünkü Çankırı ilini “Çankırı Team” olarak temsil edecektik. Yarışmada iddiamız yoktu ancak iş ilimizi temsil etmeye geldi mi elimizden geleni en güzel şekilde yapmalıydık. Artık bu şehir de birileri doğa ve avcılık adına etkinliklere ferdi olarak olsa da katılabilmeli ve içine kapanıklığı bir kenara bırakıp diğer şehirler gibi doğa dostları arasında yerini almalıydı.
Yemek esnasında Gürkan Bey ile beraber paylaştığımız avlardan hafızalarımızdan asla silinmeyecek av hatıraları da birer birer dudaklarımızdan dökülmeye başladı. Eski av dostlarımız olan Ali, Erdal, Fatih Beyler sevgiyle anılarımız da tekrar canlanıp yerlerini aldılar. Uzun ve çok keyifli bir sohbetin ardından botumuzun son kontrollerini yaparak Ali Osman ve Yetkin Bey ile avlanmak üzere baraj gölündeki yerimizi aldık. Çeşitli suni yemleri denememize rağmen oltalarda hiçbir balık vuruntusu hissetmiyorduk. Diğer katılımcıların da bizden pek farkları yoktu onlarda herhangi bir vuruntu alamıyorlardı. Balık vurmayınca masa da yarım kalan sohbet bol kahkaha eşliğinde botta devam ediyordu..
durumuna geçmiştik.
Dışarıdan “bütün misafirlerimiz günaydın kahvaltılarınız ve taze demlenmiş çaylarınız ilgili bölümlerde hazır” anonsu yapılıyordu ama ben sıcak uyku tulumunun verdiği rehavetle tulumun içinden çıkmak istemiyordum. Göl kenarında uzun zaman olmuştu çadır içinde uyku tulumunda uyumayalı. Harika bir uykunun arkasından kendimi oldukça dinç hissediyordum. Kafamda muhakeme yapmaya başlamıştım. Ben burada neden bulunuyordum ve dün sabah 10’dan bu tarafa geçen yaklaşık 19 saatte neler olmuş neler yaşanmıştı. Oltacılarder Derneği şenliğe katılan yaklaşık 600 civarındaki katılımcıyı bu ana kadar nasıl memnun etmeyi başarabilmişlerdi. Hiç kimse neden şikayet etmiyordu,neden herkes hayatından bu kadar memnundu.Bir çok katılımcı bizler gibi saat 01 civarı yatmalarına rağmen sabahın 5’inde bu kadar mutlu ve dinçtiler. Aslında yaptığım bu sorgulamanın cevabı çok basitti. Organizasyonu gerçekleştirenler ve katılımcılar öncelik insan diyorlardı ve aynı zamanda da herkesin tek amacı vardı yalansız, çıkarsız paylaşmaktı. Bu samimi duygularla Ali Osman Beyi rahatsız etmemeye özen göstererek çadırdan dışarı çıktım henüz güneş doğmamış ama ortalık aydınlanmıştı. Karşımda harika bir göl manzarası vardı. Doyasıya seyrettim, tertemiz sabah havasıyla ciğerlerimi doldurdum.
Ali Osman ve Yetkin Beylerin de kahvaltısını kendi kahvaltımla beraber açık büfe olarak dizayn edilmiş masalardan alarak göl manzaralı masamızın üzerine koyup Ali Osman Beyi uyandırdım. Yetkin Bey sabah olta atmayacağını akşamdan söylemişti. Ali Osman Bey ile kahvaltımızı yaparken henüz karşıdaki tepelerin üzerinden kendisini yeni gösteren güneşin su üzerindeki yansımasını izliyorduk. Su sanki bir alev rengine bürünmüştü. Tarifi imkansız bir manzaraydı, bazı yarışmacılar botları ile suya açılmış bu kızıl su üzerinde nefis bir görüntü oluşturuyorlardı. Bu atmosfer karşısında adeta büyülenmiştik. Sanki bir nefes almak yada küçük bir kımıldamada büyü bozulacakmış gibi donup kalmıştık. Uzun bir süre bu anın tadını çıkarttıktan sonra biz de gerekli hazırlıklarımızı yaparak diğer yarışmacılarla beraber göle botumuzla açıldık.
Malzeme çantamızdaki çeşitli yemleri saat 11’e kadar denememize rağmen sonuç alamamıştık. Aslında diğer yarışmacıların da ortak şikayeti mevsim itibari ile balığın henüz oynamamış olması yönündeydi. Çaresiz küreklere asılıp rotamızı kamp bölgesine çevirdik. Olta atarak kamp bölgesinin epeyce açığına gittiğimizin farkını kollarımız zorlanmaya başlayınca anlamıştık. Ama yine de kamp yerine ulaşıp karaya ayak bastık. Diğer yarışmacılar da birer ikişer gelip karaya çıkıyorlardı. Botumuzun emniyetini almamızın ardından kendimizi tutulan balıkları görmek üzere hakem heyetinin yanında bulduk.195 kayıtlı yarışmacıya rağmen 11-12 adet kadar balık ancak tutulmuş, tutulan balıklar da hakem heyeti tarafından ölçümleri yapılarak suya iade ediliyordu. Gerçek doğa sevgisi buydu işte, yakala bırak, “bırak ki bir sonra gelindiğinde göle bakınca utanmadan, ben senden aldığımı sana geri verdim, tekrar alıp tekrar vermeye geldim” diyebilelim.
Anonsla beraber saat 12:00’den sonra ödül törenine geçildi. Yarışmada derece sıralaması;
Bot/Tekne en büyük balık:
1- Erol Toğan 99,5cm
2- Cihan Erdem 67,5cm
3- Mualla Tunçbilek 67 cm
Bottan en çok balık:
1- Beytullah Pekdemir 5 Ad (41cm-41cm-41cm-45,5cm-42cm)
Kıyıdan en büyük balık:
1- Muhammet Arslan 48,5 cm
2- Şeref Bakacak 47,5 cm
3- Sefa Uztürk 45,5
Kıyıdan en çok balık:
1- Behlül Ayvaz (Her konuda eşitlik sağlandığından kura çekimine kalan iki yarışmacıdan birisi olan Erkan Ünal bu daldaki ödülü kendisinden daha küçük yaşta olan Behlül Ayvaz' a bırakarak kura çekimine katılmamıştır) şeklinde gerçekleşti.
Dereceye girenlere kupa ve ödülleri Samader, Kamader, Rastgeleder, Kütahya, Düzce dernek başkanları ve Avdoğa dergisi sahibi Sayın Kamil Üçbaş Bey tarafından takdim edilerek yarışmaya katılan diğer katılımcılara da başvuru numaralarına göre sponsor firmalardan gelen hediyeler çekilişle verildi. Kupa ve ödül töreninin arkasından da beraberce bütün katılımcılar ile birlikte öğle yemeği yenildi.
Artık bizimde toparlanma zamanımız gelmişti, aslında bölgeden ve katılımcılardan hiç ayrılmak istemiyorduk. Ancak bütün güzel şeylerde olduğu gibi bununda bir sonu vardı. Kamp malzemelerimizi ve diğer eşyalarımızın bakımını yaparak toplayıp aracımızdaki yerlerini almalarını sağladık. İstemeyerek olsa da Oltacılarder Başkanı Sayın M.Serkan İnanç Bey ve değerli Yönetim Kurulu Üyeleri ile Ankara ili ve ilçeleri yanı sıra Sakarya, Kütahya, Kocaeli, Düzce, Eskişehir, Bursa, Kırşehir, İstanbul, Çorum illerinden gelen katılımcılar ile de vedalaşarak bölgeden hüzünlü bir şekilde ayrıldık. Bize iki gün boyunca eşlik eden ve neşesinden hiç bir şey kaybetmeyen “OSSUN Yetkin” Bey ile de vedalaştıktan sonra aracımızın yönünü Karakeçili istikametine çevirdik.
Yol boyunca Ali Osman Bey ile hafta sonu yapmış olduğumuz bu etkinliğin kritiğini yaptık. Farklı şehirlerden gelen 500-600 kadar katılımcı ile yapılan ve hiçbir olumsuzluk olmayan bu etkinliğe katılmakta ne kadar isabetli bir karar verdiğimiz konusunda fikir birliğindeydik. Ava, avcıya, doğaya saygılı bir etkinlikti. Etkinliğin diğer boyutunda ise bayanlar vardı. Gördük ki aileleri ile organizasyona katılan katılımcıların eşleri de ellerinde birer olta ile bot ya da kıyıdan yarışmaya katılarak bu alanda artık biz de varız demişlerdi ve bir bayan yarışmacıda dereceye girerek olta balıkçılığı konusunda ne kadar iyi olduklarını ispatlamıştı. Unutulmayacak dostluklar, arkadaşlıklar kurulmuştu. İnsanlar ve sivil toplum kuruluşları eğer ki isterlerse başaramayacakları, altından kalkamayacakları hiç bir iş yoktu. Yeter ki başarmayı gönülden arzu etsinler. Pekala Çankırı ilinde de istenildiği taktirde benzeri organizasyonlar düzenlenebilirdi. Belki ilk başlarda küçük katılımlarla prova niteliğinde organizasyonlar gerçekleştirilebilir arkasından bizim bu hafta sonu yaşadığımız gibi büyük etkinliklere imza atılabilirdi. Yeter ki gönülden arzu edilebilsindi.
Gerçekleştirdikleri mükemmel organizasyondan dolayı Oltacılarder Dernek Başkanı ve üyeleri ile bütün katılımcılara tekrar gönülden teşekkür eder, diğer derneklere de böylesi güzel etkinliklerin örnek olması temennimi iletirim.
Bütün avcı ve doğa severlere rastgelsin.