Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, Özgürüz Radyo'dan Altan Sancar'a yaptığı açıklamalarda, “Dosyam var. Dosyada ne varsa kabul ediyorum, benim suçum. Telefondaki konuşmalar bana aittir, tapeler bana aittir, renkli çekilen kameralar, teknik takiptekilerin hepsi bana aittir. Devletin düzelmesi için hakikaten, Allah’tan korkan, vatanını ve milletini seven, üretim yapan, katma değeri yüksek mal üreten insanların bir yerlere gelmesi lazım. Benim şimdi tuzum kuru. Özel sektördeyim. Beni şimdi attılar. ‘Reis’, sayın cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı” ifadelerini kullanmıştı. Bayraktar daha sonra yeni bir açıklama yaparak ‘doğru' dediği dosyalar için bu defa ‘içi boş' açıklamasında bulundu ancak “itiraf” gibi açıklamalar siyaset gündeminde tartışılmaya devam ediyor.
“KARAR TOPLANTISININ YAPILACAĞI GÜN
KOMİSYON BAŞKANI BEŞTEPE'YE ÇAĞRILIYOR”
Bayraktar dışında Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın Yüce Divan'a gönderilmelerinin değerlendirildiği dönemde AKP'de Sakarya milletvekili olan Ayhan Sefer Üstün o süreci SÖZCÜ'den Müslüm Evci'ye anlattı.
Meclis'te kurulan soruşturma komisyonunda bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi yönünde eğilimin ağır bastığını ancak daha sonra bu karardan vazgeçildiğini belirten Ayhan Sefer Üstün şunları “karar günü” Beştepe’den gelen “davete” dikkat çekti:
"Başlangıçta kamuoyunun da baskısıyla parti içerisinde de seslerin yükselmesiyle birlikte Sayın Erdoğan da soruşturma komisyonu açılması noktasında onay vermişti. Özellikle o süreçte 3 bakanın hakkında daha ciddi iddialar vardı. Erdoğan Bayraktar hakkında ise farklı durumlar vardı ve gönderilmemesi noktasında açıklamalar vardı. Daha sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu geldi. Ben o dönemde AK Parti'de İnsan Hakları Komisyonu Başkanıydım.
O dönemde diğer bakanlar da Ahmet Davutoğlu'na baskı yapmak için geldiler. ‘Biz buradayız ama diğer 3 bakan nerede, onlar niye bizim aramızda değiller?' gibisinden gözdağı vermek istediler. Ahmet Davutoğlu o süreçte ‘Siz kendiniz Yüce Divan’a başvurun, süreci siz başlatın, yargılamayı siz talep edin. Aksi takdirde bu iddialar ölünceye kadar peşinizi bırakmaz.
Çocuklarınızın yüzüne bakamazsınız. Partimize de zarar verirsiniz” diyerek tehditlere pabuç bırakmamıştı. Aslında Soruşturma Komisyonu da aynı kanaate ulaşmıştı. Soruşturma Komisyonunun karar toplantısından bir gün önce AK Parti grup katında, grup başkanvekilleri ile birlikte soruşturma komisyonu üyeleri bir toplantı yaptı.
Toplantı bittikten sonra bir komisyon üyesi 4 bakanın gönderilme kararı alındığını söyledi. Karar toplantısının yapılacağı gün (ise) Komisyon Başkanı Beştepe'ye çağrılıyor. Orada kararın değiştiği ve 4 bakanın gönderilmeyeceği söyleniyor.O gün saat 2'de yapılacak karar toplantısı için komisyon başkanı zaman kazanmak için, bazı evrakların eksik olduğunu ve bu sebeple nihai kararı açıklayamayacaklarını söyleyerek toplantıyı 1 hafta sonrasına erteledi.
Toplantı zamanı geldiğinde bu sefer AK Partili üyeler ‘tapeler usulsüz, kanunsuz bir delil olarak kabul edilebilir çünkü mahkeme kararıyla alınmamıştır. İzinsiz dinlenmiştir. Dosyada başka da bir delil olmadığına göre, hepsinin Yüce Divan’a sevkine gerek yok' diye karar çıkarttılar. Bu karar grupta bir şaşkınlık yarattı."
“GRUP BAŞKANVEKİLLERİ MİLLETVEKİLLERİNE BASKI YAPTI”
TBMM Genel Kurulu’nda, dört eski Bakan Yüce Divan’a gönderilmesine ilişkin yapılan oylama öncesi AKP'li vekillere baskı uygulandığını aktaran Üstün, “Genel kurul meclis oylamasına kadar çok uzun zaman geçmişti. AK Parti grup başkanvekilleri de grup üzerinde çok ciddi bir çalışma yapmıştı. Oylama günü de salonda çok ciddi manada ‘Bu badireyi atlatalım, biz bunun hesabını kendi içimizde soracağız' diyerek arkadaşlarımıza baskı uygulayarak bakanların Yüce Divan’a gönderilmelerini engellemeye çalıştılar. Buna rağmen 3 bakan hakkında AK Parti'den bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi için ciddi manada oy çıktı ama yeterli olmadı. Böylece 4 bakan hakkındaki dosya Yüce Divan’a sevk edilmemiş oldu” şeklinde konuştu.
“KİMSE KENDİSİNİN AKLANDIĞINI SÖYLEMESİN”
4 Bakan hakkında yeniden bir soruşturulma açılması gerektiğini ifade eden Gelecek Partili Ayhan Sefer Üstün, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"O süreçte yargılamalar olsaydı Erdoğan Bayraktar yaptığı açıklamada hırsızlık yapmadığını ve yapmışsa da görevi kötüye kullandığını söylüyor. Yani görevi kötüye kullanmak ne demektir? Burada demek ki yukarıdan bir telkin gelmiş, o da bir takım imar usulsüzlüğü yapmış. Demek ki ada ya da parsel bazında birilerinin imarları değiştirilmiş.
Bakan Bayraktar buradan hiç para almadım diyor. Peki, onu bu kararlara sevk edenler ne aldılar? Bu ancak bir yargılama sonucu ortaya çıkacak bir olay. Bakana bu kararları aldırmaya sevk edenler belki bir rüşvet suçuna bulaşmışlardır. Burada kimse kendisinin aklandığını söylemesin. Zaten aklanmadıkları için sayın Bayraktar'ın vicdanı onu rahatsız ediyor ve itiraflarda bulunuyor. Diyelim ki o dönemde o tapeler izinsiz dinlendiği için belge olarak kabul edilmedi ama şimdi artık bir itiraf var. Dolayısıyla bu dosyaların tekrar açılmalı, yeniden soruşturma kurulları kurulmalı ve dosya Anayasa Mahkemesi'ne sevk edilmeli. Ancak bu şekilde o huzursuz olan vicdanlar huzur bulabilir. Bugün o olaylarda isimleri geçenler hala görevdeler ve taltif edildiler.
O süreçte Egemen Bağış'ın eşi de ‘Bizim canımızı sıkmasınlar konuşacağız' dedi. Ondan sonra ne olduysa Egemen Bağış bir anda Prag'a gitti. Hatta o gün ismi geçenlerden birisi ise bugün bakan."
“AK PARTİ'DE GÖREVDE OLANLARDAN
İTİRAFTA BULUNMALARINI BEKLEYEMEYİZ”
AKP kurucuları arasında yer alan eski Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın konuyla ilgili “Bu partide görev alanların ve o yönetimde görev alanların yüzde 80'i hatta yüzde 90'ı ileride itirafçı olacak. Çünkü itirafçılık başladı” sözlerini de değerlendiren Ayhan Sefer Üstün, söyle konuştu
"AK Parti bizim kurduğumuz parti olarak kalsaydı yeni itiraflar gelirdi. Ama AK Parti maalesef o AK Parti değil. Rahmetli Erbakan hoca mezarından çıksa şimdiki AK Partilileri değneği ile kovalar. Şu an zaten AK Parti'de görevde olanlardan itirafta bulunmalarını bekleyemeyiz. Ancak vicdanı olan bazı isimler, o vicdani itirazlarını dışa vurabilirler. Biz zaten özellikle o dönemden başlayıp, devam eden süreçte 4 yıl mücadele verdik, ama olmadı. Biz bunun için Siyasi Ahlak Yasası'nı çıkartmak istedik.
Şeffaflık Yasası ile yolsuzlukların önüne geçmek istedik. Bugün Bayraktar'ın görevi kötüye kullandım diyerek itiraf ettiği imar usulsüzlüklerini önlemek için İmar Yasası'nı hazırladık. Ama bize' ilçe başkanı dahi bulamazsınız' diyerek bunları engellediler. Partinin içerisini yalaka devşirmelerle doldurdular. Eskiden sayın Erdoğan'a bir kişi yalakalık yaptığında, ‘Susturun şu adamı' derdi. Ama Erdoğan şu an yalakalık yapanın sırtını sıvazlıyor."