2002 seçimlerinde AK Parti’den Meclis’e giren Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan Anayasa değişikliklerinde tek başına "hayır" oyu verdi, şimdi de CHP’ye AK Parti’den ilk geçen siyasi ünvanını taşıyor ve CHP’den İstanbul aday adayı. İbrahim Özdoğan Milli Görüş ve AK Parti’den CHP’ye evrilme serüvenini Gazeteport’a anlattı.
-Meclis’e 2002’de AKP’den girdiniz. Şu anda İstanbul 3. Bölgeden CHP aday adayısınız. AK Parti’den CHP’ye bu geçiş nasıl oldu?
AKP’nin Erzurum’daki kurucu il başkanıydım. Başarılı bir il başkanlığı yaptım. Bunun sonucunda AKP 2002’de Erzurum’da yüzde 54. 65 ile Türkiye 2. oldu. Neden ayrıldığıma gelince. Ben Fazilet Partisi'nde 1998 ile 2000 seneleri arasında Erzurum il başkan yardımcısıydım. Fazilet Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldıktan sonra yeni oluşumda yer aldım. Ümidim şuydu, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün yenilikçi olarak özgürlükçü olacaklarını ümit ediyordum. Tayyip Bey de nitekim o dönemde, yani 2000 senesinde, “Milli Görüş gömleğini çıkardım” demişti. 10 Ekim 2001’de kurucu il başkanı olarak atandım.
AKP O DÖNEMDE AB SÜRECİNE DESTEK VERİYORDU
Benim açımdan AB süreci de önemliydi ve bu nedenle de 2002 seçim kampanyasında Erzurum gibi muhafazakar ve milliyetçi özellikleri ağır basan bir şehirde AB’ye katılımın Türkiye açısından neden çok önemli olduğunu anlattım. Bu Erzurum da bekleneceğinin aksine çok büyük kabul gördü. Bunun sebebini şöyle değerlendiriyorum. Erzurumlu hemşehrilerime AB’yi anlatırken, "Osmanlı İmparatorluğu’nda yoğun bir Hrıstiyan tebaa olduğu için Müslüman Türklerin Hrıstiyan tebaa ile yaşama alışkanlığı vardır ve Hristiyanlarla Müslüman Türkler arasında yüzyıllardır süren bir kültür alışverişi vardır, AB bize bu nedenle yabancı değildir” diyordum ve bu kabul görüyordu.
2-B, 1 MART, BASKI KÜLTÜRÜ VE DEVLETİ EMANET EDEMEME DUYGUSU
-Peki, sizi AK Parti’den ayrılığa götüren süreç nasıl oldu?
Bunun ana sebebi, AKP'nin ortadan kaldıracağını söylediği yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları tam tersine derinleştirdiğini görmemdi. Beni rahatsız eden en büyük durumlardan biri de şuydu ki, Tayyip Bey bize özgürlük vaad etmişti ama milletvekillerini sürekli küçük bir çocuk gibi azarlıyordu.
UNAKATINA’A SORDUM, GÜLÜMSEDİ
Yolsuzluklara gelince orman vasfını kaybetmiş arazilere ilişkin olarak şekillenen 2-B yasası banim açımdan bir dönüm noktası oldu. Mesela o zamanki Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın o kapsama giren arazileri vardı. Hatta o dönemde Meclis Genel Kurulu’nda Kemal Unakıtan’a, “Değil mi, sizin de bu kapsama giren arazileriniz var” dediğimde bana cevap vermedi ama onaylar biçimde gülümsedi.
2-B’nin Meclis Genel Kurulu’ndaki oylamasında ben ret oyu verdim. Kabul edilmesi için 367 oy gerekiyordu ancak kabul oyu 366’da kaldı. Bir oy dahi ne kadar önemli olabilir, bu olay bana bunu gösterdi. 2-B’deki ret oyumu ben bir şeref madalyası olarak kabul ediyorum bu nedenle.
1 MART TEZKERESİ
Tayyip ve Abdullah Beyler 1 Mart tezkeresini Meclis’e getirdiklerine bunu onların Okyanus ötesine yaranma amacı olarak gördüm ve bu çok canımı sıktı. 1 Mart tezkeresine de ret verdim. 1 Mart tezkeresi de 3 fark oyla reddedildi, bu duruma katkımla da gurur duyuyorum.
30 MART 2005’DE İSTİFA ETTİM
Nihayetinde olaylar yavaş yavaş birikti ve ben istifa süresine geldim. 30 Mart 2005’de istifamı beyan için basın toplantısı düzenledim. Bu esnada bazı AKP’li vekiller fiziki güç kullanarak beni bundan vazgeçirmeye çalıştılar. Ancak direndim ve tüm basında ve televizyonlarda birinci haber olacak bir şekilde istifamı beyan ettim.
İstifa ettiğim gece evde yatamadım, otele gittim. Geri dönmem için büyük bir baskı vardı üzerimde.
- CHP’ye sempatiniz nasıl oluştu?
AKP’den istifa ettikten sonra merkez sağ bir güç olarak gördüğüm Anavatan’a geçtim. Bu dönemde kürsüde yaptığım konuşmalarda AKP Grubu’nun sürekli olarak saldırısına uğradım. Hatta, mesela Mehmet Ali Şahin bana yaptığı hakaretlerden dolayı 5 milyar (şimdiki 5 bin TL) tazminat ödemek zorunda kaldı. Bu dönemde Meclis’te yürüttüğüm mücadelenin en yakın tanıkları Sayın Kılıçdaroğlu ile Sayın Baykal da dahil olmak üzere CHP’nin milletvekilleridir.
CHP GRUBU BENİ KORUYORDU
Bu dönemde Meclis Genel Kurul’unda CHP’li milletvekilleri beni koruyordu. Sempatim böyle başladı. O dönemde bana CHP’den “bize katıl” teklifleri oldu. Fakat ben hal-i hazırda Anavatan’da olduğum için CHP’ye geçmek istemedim o zaman. Ama bu esnada CHP’liler ile çok yakın dostluklar kurdum. Birbirimize tavsiyeler de bulunuyorduk. Mesela ben CHP’lilere, "sürekli laiklik demeyin, din üzerine konuşmayın, toplumun temel meseleleri yani işsizlik ve yoksulluk üzerine konuşun, din ve laiklik üzerine konuşmak size oy kaybettiriyor” diyordum.
- Peki, sizin için Milli Görüş geleneğinden ve AK Parti’den CHP’ye geçiş nasıl bir şey? Bu çünkü Türkiye’nin temel çatışkısı? İki kutup arasında bu değişim nasıl bir şey?
Milli Görüş’ü teorik olarak çok iyi tanıyordum. Mesela Milli Görüş’te vatan kavramı pek yoktur. Dar-ül İslam kavramı vardır. Yani İslam’la yönetilen ve İslam’la yönetilmeyen ülke. Milli Görüş’e göre bir ülkede İslami yönetim yoksa o ülkede devletin olanakları talan dahi edilebilir. Çünkü meşru amaç dar-ül İslamdır. Ben AKP’ye geçtikten sonra da işte, bu düşüncenin devam ettiğini gözlemledim. Buna mukabil, CHP’nin ise milliyetçi olduğunu fark ettim Meclis’te milletvekili olduğum süreçte. Bu çok önemli bir dönüşüm noktası oldu bende.
"MODERN DEĞERLERİN İNSAN ONURUN U KORUDUĞUNU GÖRDÜM"
Bir de modern değerlerin insanı onursal değerlere kavuşturuyor, bireysellik gelişiyor. Bunu da gözlemledim ve farkına vardım. CHP’de modern ve bireye özgürlük veren bir kültür gördüm.
Milli Görüş ve AKP kültüründe ise, bir başkasına kesin itaat ve birey üzerinde baskı kültür vardır. Ama bu en başta Allah’ın yaratışına da aykırıdır. Çünkü Allah insanı özgür olarak yaratır.
CUMHURBAŞKANLIĞI VE ANAYASA PAKETİ SÜRECİ
Ben daha Anavatan’dayken henüz, 2007 Nisan sonunda Erkan Mumcu Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilsin önerisini getirdi AKP’ye. Ben buna karşıydım. Çünkü AKP’nin iaşe ve iane denilen ve halka kömür, erzak dağıtarak bu seçimi etkileyeceğini düşünüyordum. Nitekim ben cumhurbaşkanını halk seçsin oylamasında hayır oyu verdim. Anavatan Grubu, “evet” dediği halde ben tek başıma hayır dedim.
-O dönemde Cumhurbaşkanlığı seçimlerine destek için AKP’den bazı milletvekillerine para teklifi yapıldığı söylentileri vardı. Size para teklifi yapıldı mı o dönemde?
Şimdilik yorum yapmak istemiyorum.
İSTANBUL’U ALMAK DEMEK ANADOLU’YU ALMAK DEMEK
-Şimdi CHP’den aday adayısınız. CHP içinde olmak ne demek sizin için?
Evet, CHP’den İstanbul 3. Bölge aday adaylığı için başvurdum. CHP’nin iktidara gelmesini istiyorum. Bunun en büyük sebebi ülkem için emniyet duygusu. Ben 22. Dönemdeki vekilliğim esnasında Atatürk Cumhuriyet’inin değerini çok daha iyi anladım. Onun bireye getirdiği özgürlüğü ve imkanları çok iyi müşahade edebildim. CHP’nin yurda bağlı yüzünü iyice tanıdım. CHP şu anda çok iyi bir yolda. Halka açılıyor. Ben de buna katkıda bulunmak istiyorum. Muhafazakar halkımızın Cumhuriyet değerleri ile barışık hale gelmesi sürecinde çalışmak istiyorum. 22. Dönemde yaptığım Meclis konuşmaları, soru önergeleri ve basın açıklamalarından dolayı kamuoyunda tanındım ve sempati gördüm. Muhafazakar kesimle de iyi bağ kurma imkanlarına sahibim. İstanbul’da yaşayan büyük bir Anadolu var. İstanbul2daki Anadolu içinde CHP için çalışmak arzusundayım. Zaten de İstanbul’u almak seçimi almak demektir. Bu seçimin alınmasının Türkiye açısından çok hayati olduğunu düşünüyorum.
"BASINA BASKI HALKIN BİLGİ ALMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ YOK EDİYOR"
CHP iktidarının halkın bilgi alma özgürlüğünü sağlayacağını ve bilgi alabilen halkımızın olayları ve konuları daha iyi anlayabileceğini ve bunun da demokrasinin gelişimini sağlayacağını düşünüyorum. Sonra şu anda basın üzerinde çok büyük bir baskı var ve çok sayıda gazeteci hapiste. Basına özgürlük oysa halkın tabloyu daha iyi görmesini sağlayan en önemli faktörlerdendir. Ki, AKP’nin basını korkutmaya çalışmasının sebebi de tıpkı Deniz Feneri olayında olduğu gibi halkın gerçek durumu seçmesini engellemektir. Ben özgürlüklerin çoğalmasını ve Türkiye’de demokrasinin gelişmesini istiyorum. CHP’nin buna uygun bir parti olduğunu gözlemliyorum. Kılıçdaroğlu’ndan çok ümitvarım. Ben de muhafazakar ve sağ oyların CHP’ye kanalize olmasına katkı sağlamak amacını taşıyorum.
HALKIMIZ GERÇEKTE ÖZGÜRLÜKÇÜDÜR
Bizim halkımız gerçekte özgürlükçüdür ama AKP maalesef halkın düşüncesini ve özgürlüğü geliştiren bütün yolları yıkıyor. Buna karşı durmak hepimizin görevi ve ben de kendime bu alanda görev biçiyorum.
kaynak: gazeteport.com