Sevgili okurlarım, aşağıda paylaştığım ifadeler için affınıza sığınıyorum. Ancak, eline yüzüne bir işi bulaştırmanın ve de tükürdüğünü yalayamamanın bedelini bu millete ödetmeye kimsenin hakkı yok.
Ben yine de iyi niyetle böyle yazayım da… ‘tükürüp ancak yalamayı hiç aklına getirmemiş de olabilirler’.
Ne de olsa 40 bin şehit veren Yiğit Anadolu insanı bir istiklal (istikbilal değil) mücadelesi daha verir, bu milletin izzet-i nefsini kurtarır. Bu millet elbette izzet-i nefsini kurtarır, bunun içinde tasıyla tarağıyla ölecekse ölür, öldürecekse öldürür ama vatanı bölenlerin kendi ya da evlatları ne yapar?
Bakın şen ortaklar neler demiş, niyet neymiş bir hatırlayalım.
“Açıkça söylemek gerekirse yenildiler, yenildikleri için de önderliğimizin yanına gidip diyalog kurma yöntemine başvurdular." (Murat Karayılan, 12.02.2013)
…Vatandaşlık maddesini sana yazdırıyorum, “Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.” (Abdullah Öcalan-İmralı, 23.02.2013 BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e)
“Sokakta kazandık masada da kazanırız. Kürtler geçmişte savaşta hiç kaybetmedi ve hep siyaseten kaybetti. Rehavete kapılıp ‘her şey tamam’ dersek yanılırız. Biz hem kendimize hem de halkımıza güveniyoruz.” (Ahmet Türk, 19.04.2013)
“Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki değerli kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum” (Recep Tayyip Erdoğan-Diyarbakır)
"Türkiye'de Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın adı kürdistandır. Bu bir ırkın yaşadığı bir coğrafyayı tarif eder. Bu bölünmeyi çağrıştıran bir ifade değildir" (Galip Ensarioğlu-AKP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı)
“ ‘Öcalan Türkiye’nin demokrasisine katkı sağlıyor.’ KCK paralel yapı değil.’ (Mehmet Metiner- AKP Milletvekili)
Evet, sevgili okurlarım daha neler var neler, gündemi takip edenler gayet iyi bilir.
Sanki 40 bin insanın ölümüne sebep olan, ocakları söndüren bizlermişiz, ‘Apo iti yaşatmayı seçmiş, barış için katkısı çok büyükmüş’…
Ne diyor büyüklerimiz; “açılımla barışı tesis ettik, artık cenazeler gelmiyor, gelse daha mı iyi” ve sair ve sair…
Cenaze olmaması elbette memnun olunacak bir durum. Öncekilerin günahı neydi pekala sorarım o zaman…
Türk Silahlı Kuvvetleri kışlasında, Türk Polisi karakolunda, Özel Harekat Timleri vardı, sahi onlar nerede?
Ölmek için çatışmak gerekir (bir amaç uğruna), çatışmak için de karşı karşıya gelmek yani karşılaşmak gerekir.
Trafik kontrolünü terör örgütünün silahlı elemanları yapıyor, güvenlik timleri kuruyor, disiplinli bir ordu gibi üniformalı silahlı eğitim veriliyor, kapısının önünde devlete hizmet etmiş korucular teker teker öldürülüyor, birçoğu güvenlik nedeniyle bölgeden ailesini de alıp göç ediyor, izini kaybettirmek istiyor (öldürülecekler listesinde sıra kendine gelmeden).
İran’dan giren 4 kişi çığ altında kalmasa, sınırlarımızdan haberimiz yok. Yardıma Türkiye Cumhuriyeti’nin AFAD ekipleri koşuyor.
Silahlar kaçak ya da el altından değil artık tırlarla açıktan taşınıyor. Ne zamandan beridir insan öldürmeye ortak olmak, silah temin etmek insani yardım oldu…
Ben Çankırılıyım, milliyetçi toprakların insanıyız. Göçle birlikte harmanlanan kültürler neticesinde, bizlerin de ailesinde kürt kökenli kardeşlerimizle evlilik yapanlarımız var, akraba olduk ve hiçbir sorun da yok. Bu sürece kadar aslında Türk-Kürt diye bir ayrıştırıcı ifade de kullanılmazdı, PKK vardı. PKK geldi kürt kardeşlerimizi temsil eder oldu, dağdan indi şehre KCK oldu. Meclise girdi BDP oldu. 'İstediklerimizi vermezseniz şehirleri kana bularız' diye de tehdit eder oldu. Daha doğrusu buna 'demokratik hak' dediler.
Kimin toprağını kime veriyorsunuz ey müzakere edenler?
Tutmazsa o da kolay, ‘Paralel devlet barış sürecini sabote etti’ öyle değil mi?!