32 yıl önce yitirdiğimiz öğretmenlerimiz için alanlardayız

32 yıl sonra İstanbul - Taksim Meydanının işçi ve emekçilerin

gerçekleştirecekleri 1 Mayıs kutlamalarına yeniden açılması, ülke genelinde hayli yankı bulurken, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİMSEN) Çankırı İl Temsilciliği, Nurcan Yanık imzalı yazılı bir açıklama yaptılar.

İl temsilcisi Nurcan Yanık, yaptığı açıklamada 1 Mayıs'ın işçi sınıfı için ne denli önemli olduğuna işaret ederek bugünkü Ak Partisi yönetiminin olumsuz icraatlerini eleştirerek "Küresel sermayenin kıskacındaki ülkemiz, her gün daha fazla işsizliğe, yoksulluğa ve güvencesizliğe sürükleniyor. Ülke kaynakları, yağma ve talan politikalarıyla uluslararası sermayeye açılıyor. Özelleştirme politikalarıyla fabrikalar kapatılıyor ya da sermayeye peşkeş çekiliyor." denilmekte.

Eğitimsen Çankırı İl Temsilcisi Nurcan Yanık'ın yazılı 1 Mayıs açıklaması aynen şöyle.

1 MAYIS BİRLİK MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ KUTLU OLSUN
"1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. 1 Mayıs her defasında daha da büyüyen eşitlik ve özgürlük mücadelesinin hiç sönmeyen ateşidir. İlk kez kutlandığı 1890 yılından bugüne 120 yıldır sönmeyen ve taleplerinin can yakıcılığını kendi görkemine taşıyan bir ateştir.

Yıllar önce artık kapitalizmin sonsuzluğuna ve dünyanın değişmezliğine vurgu yapanlar, şimdilerde sürekli bir değişimden söz eder oldular. Sermayenin ihtiyaçlarının gereğini yerine getirmek için yapılan tüm yasa ve düzenlemeler, savaşlar, işgaller ‘değişim’ adı altında yürütülüyor. Kapitalizmin kendisini yeniden üretmesini halkın yaşadığı sıkıntıları ortadan kaldıracak bir değişim olarak sunuyorlar. AKP, iktidara geldiği günden bugüne yaptığı bütün  her şeyi ‘reform’ adı altında sundu. Egemenlerin yalanları, yaşanan gerçekler karşısında geçersiz oluyor. Küresel kapitalizm tüm çıplaklığı ile bütün dünyada yaygınlaşan yoksulluk, işsizlikle görünür oluyor. Şimdi, emekten, demokrasiden, özgürlükten ve barıştan yana bir değişim talebi tüm dünyada yankılanıyor. AKP’nin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda uygulamaya çalıştığı değişim programına, IMF ve Dünya Bankası reçetelerine karşı, eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana bir Türkiye için 1 Mayıs’ta alanlardayız.

AKP, ülkemizi günden güne karanlığa sürüklüyor. İktidara geldiği günden bugüne çıkardığı halk karşıtı yasalarla emekçilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldıran, halkı ve emekçileri geleceksizleştiren, tüm kamu hizmetlerini özelleştirme ve ticarileştirme yoluyla sermayeye devreden AKP, uyguladığı emperyalist kapitalist neo-liberal politikanın sorunsuz hayata geçmesi için de emekçileri baskı ve zorla susturmaya, sindirmeye çalışıyor.

Demokrasi sözünü dilinden düşürmeyen AKP, demokrasinin içini boşaltıyor. Ülkenin sorunlarını çözmek bir yana gittikçe içinden çıkılmaz hale getiriyor. AKP, başta kürt sorununda ve anayasa değişikliği, çalışma yaşamına yönelik değişiklikler dahil demokratik çözümün önünü açacak adımlar atmak yerine, oluşan milliyetçi-şoven dalgayı körüklüyor. Toplumda estirilen milliyetçi hezeyan, tüm toplumsal muhalefet güçlerini, demokrat-ilerici unsurları hedef alan linç kültürüne dönüşüyor.

AKP’nin demokrasisi sermayenin çıkarıdır, siyasal kadrolaşmadır, yıkım yasalarıdır, değerlerimizi yok etmedir, kaynaklarımızı yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekmektir, barış karşıtlığıdır, sorunları büyütmedir, şiddettir, yokluktur, yoksulluktur.

Küresel sermayenin kıskacındaki ülkemiz, her gün daha fazla işsizliğe, yoksulluğa ve güvencesizliğe sürükleniyor. Ülke kaynakları, yağma ve talan politikalarıyla uluslararası sermayeye açılıyor. Özelleştirme politikalarıyla fabrikalar kapatılıyor ya da sermayeye peşkeş çekiliyor.

Devleti küçültme adı altında başta eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere kamu hizmetleri tasfiye ediliyor, paralı hale getiriliyor.  Ekonomiye IMF yön veriyor, hükümet emekçilerin ve halkın taleplerini dikkate almıyor.

Eğitim ve bilim emekçileri olarak, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak, çocuklarımızın eğitimli ve sağlıklı, güven içinde yaşayabileceği, halkların kardeşliği ve barışı gözeten bir Türkiye talebini haykırmak için Türkiye'nin her yerinde alanlardayız.

Sermayenin saldırıları karşısında verilen emek mücadelesinin kazanımlarını daha da artırabilmek,  gücünü ve etkisini gösterebilmek için dünyanın her yerindeki işçi ve emekçiler bu yıl da meydanların, sokakların ruhunu değiştirecektir. İşçiler, emekçiler ve tüm ezilenler taleplerini dile getirerek bu taleplerin gerçekleşmesi doğrultusunda kararlılığını alanlara taşıyacaktır.

Yüz yıllık mücadele geleneğimizin izinden giderek 1 Mayıs 1977 katliamında yitirdiğimiz öğretmenlerimizin ve tüm yitirdiklerimizin anısını ve TÖB-DER’e karşı yapılan her türlü hukuksuz ve zalim uygulamaları, baskıları, ödenen bedelleri unutturmamak için alanlardayız.

Yoksullaşmanın, yabancılaşmanın, yoksunlaşmanın, savaşların, sömürünün hayatlarımızdaki önemi değişmedi ve değişmiyor. Bizlere dayatılan savaşı, güvencesiz çalışma koşullarını, özelleştirmeleri, yoksulluğu, toplumsal cinsiyetçi uygulamaları reddederek 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü yaşatmaya ve mücadelemizi vermeye devam ediyoruz.

Türkiye’nin karanlık sularda sürüklenmesine son vermek, düşmanlık, kin ve nefret tohumlarının ekildiği topraklarda barışı, hoşgörüyü ve sevgiyi yeşertmek,  daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi için sesimizi yükseltmek ve emekten yana bir Türkiye talebini yükseltmek için 1 Mayıs’ta alanlardayız.

Tüm işçi ve emekçilerin 1 Mayıs 2010 Birlik Mücadele ve Dayanışma  Günü’nü kutluyoruz."
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.

Çankırı Gündemi Haberleri