Yeni yıla sayılı saatler kala, geride kalan 2022'ye ve öncesine uzanabilme yetisinin, kişinin sahip olabildiği 'hafıza kaydı' ile doğru orantılı olduğu gün gibi aşikâr...
Türk toplumu için 'kişisel hafıza' ile 'toplumsal hafıza' arasındaki makas aralığının da öylesine derin uçurumlar taşımadığı da (istisnalar hariç) bilinmekte ve bu konu yeri geldiğinde uzun uzun tartışılmasına karşın ortadaki 'negatif' durumun iyileştiril(e)mediği de masadaki yerini korumakta...
Özellikle 'siyaset dünyası' içerisinde boy gösteren şahsiyetlerin, hele hele 'seçilmiş'(ler)in sokaktaki vatandaşta 'hiç mi hiç olmadığı' kanaatinden yola çıkarak, 'zeytin çekirdeği' kadar var olan aklımızla (!) dahi dalga geçebilecek cesarete ulaşmaları inanın az sayıdaki 'ben insanım ve insan kalabilmenin mücadelesini veriyorum' diyebilen yurttaşları fazlasıyla üzüyor...
Sözü nereye getireceğimi merak edenler olabilir?!
İstesek de istemesek de 'kum saati' sürekli çalışıyor ve yıllar ardı ardına teker teker devriliyor... İlkokulda kara tahtaya üzerimde yine kara bir önlük ve beyaz yakalı kıyafetimle 01.01.1966'yı yazdığımı daha dün gibi hatırlıyorum... Tuhaf kaçabilir belki ama o günkü beyaz tebeşir tozunu da sağ elimin parmaklarında hissedebiliyorum...
Ülkenin 60-70'li, hatta 80-90'lı yıllarını beğenmeyenlerin bugün içinde bulunduğumuz yüzlerce sorunu es geçerek; "Kalkınıyoruz... Büyüyoruz... Asgari ücret bize yetiyor! Görmüyor musunuz her taraf duble yol" (!) yaygaralarıyla çevremizde 'tam-tam' çalmalarını samimiyet sahibi insanımın gülerek ve de şaşkınlıkla izlediğini düşünüyorum...
O yıllarda köylerde yaşayanların 'şehir özlemi'nin aradan geçen 50 yıl içerisinde tekrar 'başa dönerek', şehirlerin köylere göç etmesine ne diyebilir 'her taraf duble yol' savunucuları bilemem, ancak kendi adıma 'alın o duble yolları koyun arka cebinize' cümlesini (!) rahatlıkla ifade edebilirim...
'Nasıl tükettik geçen 50 yılı?' sorusunun en mantıklı cevabı; 'Bonkörce harcayarak' olabilir... Kucakta 'kolay bulduğunuzu' ayakta 'rahat harcarsınız'... Günümüzün siyasetçileri de böylesi bir tarihin kendilerine tanıdığı fırsatı 'sonradan görme' (!) mantığı içerisinde ülkenin hem 20 yıllık geçmişini hem de önümüzdeki 30 yıllık geleceği harcayarak karşımızda hâlâ ısrarla "en iyisi biziz" nakaratını haykırmaya devam ediyorlar...
Cumhuriyet'in ilamının 100'üncü yılına da tekabül eden 2023 mevcut gidişata 'dur' demeye 'fırsat yılı' olarak kapıda... Önümüze gelecek olan 'sandık' ve sergileyeceğimiz 'milli irade' sonucu içinde bulunduğumuz 'soygun' ortamından, yaşatılan adaletsizliklerden, yalanlardan ve daha da önemlisi ülkenin sürüklendiği 'karanlık gelecek'ten hızla uzaklaşarak çağdaş medeniyet yolunda ilerlememize vesile olacağına inanıyorum... İnanmak istiyorum...
Eyyy 2023... Ya umutlarımızı ver bize... Ya da...